insanoğlu yaptığı ve yapacağı tüm buluslarda herzaman daha iyisini istemiştir. Bu istek yapay zeka konusunda da böyle olmuştur. Bir gün bizi yöneten bilgisayarlar olursa sasmamak gereki.
olası "ikinci" yapay devrimdir. birincisi malum, doğal kökenlerimize karşı alemde ilk kez "suni" olanı yani doğa karşıtı varlığı, kendimizi yani insan olanı söküp çıkardık. amaç bu yönde değildi elbette; altı üstü "hayatta kalmak" gibi basit bir dürtüyü abarttıkça abarttık, beyin şişti, doğanın dış gözü oluverdik. binlerce yıl aldı bu yapılanma, akşamdan sabaha olmadı. çünkü, tekrarlıyorum, "amaç" buraya gelmek değildi ki; sadece ve sadece aç kalmadan, üşümeden ve parçalanmadan varolmaktı.
aslında hawking'in dikkat çektiği konu bilim kurgu kitap ve filmlerinde defalarca irdelendi, irdeleniyor, üstelik neredeyse yüz yıldır. ve aklı başında saydığımız bir bilim adamı "aman ha" diyene kadar frankenstein, terminator, matrix tadında eğleniyorduk. şimdi antenleri diktik, neden? nihayetinde hawking'in demek istediği mümkün; bu hadisenin basit bir bilim kurgu fantezisi olmasının ötesinde ciddiye alınabileceğine dair iki temel kaynak var:
birincisi biz kendimiz, "insan" türü, "suni/yapay" olanın var edilebileceğinin en büyük deliliyiz. ne uzaylılara ne de masal kahramanlarına ihtiyacımız var: aynaya baktığımızda gördüğümüz suret doğanın dışına çıkabilen kurgulama yetisine sahip aklın ete kemiğe bürünmüş halidir. ama biz biliyoruz ki aklın -en azından teorik olarak- ete kemiğe mutlak bağımlılığı yok, yani ete kemiğe gerek yok.
ikincisi, bu kez bizden farklı olarak, ortaya çıkma ihtimali olan yapay zekanın, androidin, robotun, bilgisayarın artık neyse, arkasında onu iten, planlayan ve destekleyen bir güç var, yani biz varız. bu fark bu ikinci yapay gelişime bizim kendi gelişimimizde sahip olmadığımız bir ivme kazandırıyor. yani "binlerce yıl" harcanmasına gerek yok.
peki karşı argüman ne diyor? hawking'e "henüz bu konuda tasalanmaya gerek yok" diyenler neye dayanıyor? beynin, bilincin vs. nasıl çalıştığını henüz bilmediğimiz gerçeğine. yani karşıt argümanlar dayanağını bugünün cehaletinden alıyor. bugün bilinmeyenin yarın "bilinebilir" olma ihtimalini çok uzak görüyor. herhalde "yarın" kavramı çok uzak geldiği içindir, kimbilir?
bir başka "olmaz canım" dayanak noktası da felsefik: ontoloji, varolma, kimlik vs. argümanları. özetle, tıpkı aynı gezegende yaşıyor olduğumuz diğer hayvanlar bizim gibi, bizimkine benzer bir yüksek zeka rejimi geliştirmedikleri gibi, yarın birgün robotların da bize benzemesini -ve aşmasını- gerektirecek bir mecburiyet veya mutlaklık kaidesi yok. bugün tüm ekonomi, ticaret, ulaşım, haberleşme, eğitim, trafik, bilim, üretim vs. bilgisayarlar tarafından kendi kendine hesaplanıp işletiliyor, biz de sonuçları takip ediyoruz. yani bir anlamda tüm gezegenin insan medeniyeti zaten makinalara teslim edilmiş bir vaziyette. ama biz biliyoruz ki henüz bilinçli değil, yani fişi çekmek bizim elimizde: hani çekemeyiz o ayrı, ne yani, koskoca medeniyeti mi yok edelim bir makina ile sidik yarıştırmak için? olmaz bu. kimse fişleri çekmez, çekemez. yine de bu "ihtimal"in varlığı bile bize bir güven verir. Peki ama bu teknolojik çocuk hiç mi büyümeyecek? yahu şimdi o aletler, teknolojik birşeyler birşeyler dile gelip "ne olur bizi geliştirmeyin, yalvarıyoruz" diye bağırsa biz yine de binbir nedenden ötürü yeni applar, yeni software ve hardware olanakları arayacağız ve bilgisayarları daha ne kadar hayatın içine sokabiliriz kaygısında olacağız. ama bilinç olmadıktan sonra bu alet edavat birer "komut alan makina" olma konumlarını kaybetmezler. felsefi yaklaşım özetle bunu diyor.
bir ihtimal daha var gerçi: zaten yapaylığın hem mucidi hem de kitabını yazan bir tür olarak büyük ihtimalle hem aklımız hem de fiziğimizle software ve hardware alemi ile gönüllü bir entegrasyona gideceğiz. "insanlığımızdan mı olacağız" diyenler insanlığın aslında ateşi kontrol ettiğinden beri ne yapmaya çalıştığını bir daha düşünsünler. "doğadan mı kopacağız" diyenlere zaten "en son ne zaman en saf halinle doğadaydın; hangi "doğal" ihtiyacını yapay yollarla giderdin" diye birkaç soru yöneltirsek aslında ne yaptığımızı tam olarak bilmediğimiz, yine de "bilmeden eylemek" konusunda kendimizi fazla kısıtlamadığımız ortaya çıkar. hani yerçekiminin ne olduğunu, nereden kaynaklandığını fiziki olarak bilmiyoruz; gelgelelim bu "bilmeme" o yerçekimini hesaplayarak uzaya çıkabilmemize engel olmuyor. yani beynin nasıl çalıştığını öğrenmeden bile, sadece aklın bilebildiğimiz temel paydalarını iyi formülleştirerek bile suni bir zeka yapmak, en azından kendi fişini duvara takıp çıkarabilecek bir makina yapmak bugün dahi mümkün, yarına gitmeye gerek bile yok.
sonuç olarak kimse "hawking yanarsınız dedi bırakalım bu işleri" falan demeyecektir. yine de böyle bir öngörü ya da endişe -üstelik böyle bir kafa tarafından- dile getirilince insanların en azından bir dakika durup düşünmesi kaçınılmazdır. herkes kendisine göre düşünür elbette. hani "müzik insanları birleştirir" tabiri nasıl aynı müziğin bir başka grup insanı ayrıştırdığını, ittiğini, nefret ettirdiğini görmek istemiyorsa, bu tartışmada da bir tarafı tutan (yapay zeka olmasıncılar vs olsuncular) otomatik olarak diğer tarafın argümanını tehdit olarak alabilecektir, daha doğrusu, "tüm insanlar yapay zekaya karşı tek yumruk olurlar" diye zannedenler kesinlikle yanılıyor. eğer şimdi bile insanlığı tanrılara, şeytanlara, uzaylılara bir çırpıda satacak birileri mevcutsa, elbette yapay zeka hadisesine karşı tek vücut olabilme ihtimali geyet düşüktür.
kendi ellerimizle oluşturduğumuz her icadımız bir yapay zeka ürünü. bu ürünün bizi ele geçirmesi yani bağımlılığımız bir kuşatma gibi. yoksa dünyayı makineler ele geçirecek, commander 64'ten i545 işlemcilere falan geçilmesinden bahsedilmediğini düşünüyorum.
Basit etkilerini görüyoruz zaten. Kullandığımız her alet yapay zeka ürünü değil mi zaten ? Hayatımızı da etkilemiyor mu hiç olmadığı kadar. Belki de kastettiği insandan da belli parçalar içeren robotlardır.
Bir iki tane beynini pornoyla yakmış sözlük yazarlarının , gelmiş geçmiş en iyi bilim insanlarından olan hawking i eleştirmesidir . Bura da açıklama yapmanın gereği bile yoktur . Az düşünün dünyadaki tüm sistemlerinin yapay zekayla çalıştığı gerçeğini sonra tekrar sorgulayın adamın dediklerini .
faraza böyle bir şey olsa da dünyayı ele geçiremez teneke parçaları. kazara türkiyede sanayiye uğrasa bir çay ısmarlıcaz ayağına bütün parçalarını tek tek söküp hurda niyetine satarlar.
makinelere mahkum olmayın, aman dikkat uyarısıdır.
en basitinden:
yer: bir devlet dairesi/banka vs
sistemde sorun var sözüyle hayatımız boyunca bir kere de olsa karşılaşılmıştır.
bu programı yapan insan.
düzeltmeye çalışan insan.
lakin sistemi sürdüren ve geçit vermeyen makinedir. yani yapay zeka. yani elin mahkum o makineye. kızsan, küfretsen düzelir mi? "ara sıra vurunca düzeliyor ama", "bi açıp kapatsak" esprileri iyi hoş lakin resident evil'ın özellikle ilk filmindeki belli sahnelerdeki çaresizliği bir düşünün.
insandan daha zeki olması için gerekli olan ve sahip olmadığı şey karar vericilik değildir de nedir diye sorulur o zaman kişiye ?
insan zekasından daha hızlı işlemleri gerçekleştirmesi, daha hassas ve kapasiteli bir hafızaya sahip olması, duygusallık olmadan daha net sonuca varabilmesi ve benzeri tüm bu özellikler varken (şimdilik adı yapay zeka olup da sadece yine sizin izin verdiğiniz kararları aldığı programları yapay zeka olarak saymayıp) ona bağımsız bir karar vericilik yüklerseniz ( ki şuana dek bunun yolu bulunamadı ) hiçbir konuda sizden geri kalmaz sizden de bal gibi daha zeki olmuş olur.
bir gün bir yöntem bulunup öyle bir algoritma oluşturulup (random seçilimden veya yukarı da söylediğim gibi sizin belirlediğiniz kararlar arasından seçim yapmaktan bahsetmiyorum ) sisteme kendi adına kendi belirlediği kararları alma imkanı tanınırsa bunun sonuçlarını hep beraber görürüz.
Zeka ile islem hizinin karistilmasi durumu yapilan hic bir robot yada program insanliktan daha zeki degildir..evet islem hizlari cok iyidir saniyede bir insanin omru boyunca yapamiyacagi islemleri yapabilir ama sonucta yaptigi o islemin programini yazan yine insandir. yok yapay zeka kendisi program yazar diyorsaniz bunun icinde insanin o yapay zekaya program yazma programi yazmali bir insan cikar bunu yapar diyorsak bu birinin tum dunyaya atom bombasi atma ihtimali ile ayni durum cokta abartilcak bir durum degil.
fişe takıp çıkarıldığı için böyle bir şeyin olmasınıı imkansız gibi görenlerin olduğu önerme. fakat atlanılan konu şu ki, günümüzde hiç kapatılmayan veya yedekli şekilde devreye sokulup çıkarılan sistemler var.hatta bu sistemlerin bazıları güvenlik riski bulunmayan durumlarda nete yani dünyanın her yerine bağlı. işin en ilginci de şuanda donanım olarak en güçlü olanlar bunlar ve en ağır programlar bunlar üzerinden işliyor. hafıza, işlem hızı, kod kopyalama, seçicilik-kategorize etme gibi konularda insanlardan binlerce hatta milyonlarca kat üstün olan bu sistemler, artık karmaşık algoritmalara da sahip. mesela birbirinden çok farklı dilleri kategorize edip anlamlandırıp bunlar arasında seçilim, istatistik çalışması vs vs yapan programlar var neredeyse bir insan kadar seçiciler. tek eksikleri, kendini yeniden programlayıp geliştirecek karar vericiliğe sahip olmak.
Kendi ellerimizle icat ettiğimiz hedelerin bizim zekamızı aşıp bizi yoketmesi demektir. Bilimin dönüp dolaşıp bir şekilde bize geri girmesi dir. Sonra yalvarıp dururuz artık 'tanrım naaptık bieez" diye.
Ancak insana yetişebilecek ya da insanın zekasını geçebilecek bir şey yaratmak, çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Yapay zeka, kendi kendini geliştirmeye devam edebilir ve hatta kendini yeniden biçimlendirebilir.
Son derece yavaş bir biyolojik evrimle sınırlı olan insanlar, bu tür bir güçle yarışamaz. Yapay zeka, yeryüzünde insan ırkının sonunu getirebilir.