havlamayan köpekten korkulması gerektiğini, pek güzel anlatan sözdür. sessiz kalan insandan korkmalı. hem de feci korkmalı. fırtına öncesidir mutlaka. kesin olarak, başınızı derde sokmak için plan yapıyordur. intikam, soğuk yenen bir yemektir. cevap verenden korkmayın. cevap vermeyenin, okkalı cevabı yakındır. kendinizi, mahkeme salonunda, hakim karşısında bulmak gibi.
gerçekten havlayan köpeğin ısırıp ısırmayacağı bilinmez ama şiddetli bir şekilde durmadan konuşan,ağzından köpükler saçan,tehditler savuran kişilerin sadece konuşmakla kalacağını,konuşmaktan ileri gidemeyeceğini anlatmaya çalışan söz.
parkorman'da karpuzkabuğu'nun, civardan geçen ve herkese havlayıp diş gösteren köpeğe elini uzatmasıyla ve akabinde hayvanın kafasını sürterek kendini sevdirmesiyle doğru bulduğum önermedir.
öncelikle ben bu sözü söyleyen atanın bıyığını sikeyim (fatih terim idolüm). yok lan böyle bir şey.. bi koyver kendini bakayım havlayan köpeğin önüne, ısırıyor mu ısırmıyor mu yaşayarak gör. ekstrem spor neymiş tanı, adrenalini yala..
ben şahsen, arkadaşın anasının aldığı süs köpeğini (canavarmış maarim) "ne çok havlıyon la yumak!" diye sevmek isterken yaşadım yukarıda saydığım her şeyi.. ısırmaz sandıydım, pek güzel ısırıyormuş halbuse.. pantulun paçasını ağzından kurtardıktan sonra balkon demirlerinde bale yaparkene olayı iyi analiz etme şansım oldu. ordan şeyaptım.. anladım.
köpek dediğin heyvanın sağı solu belli olmuyor anam. hele ki kızan olduysa (çiftleşecek dişi kopek arıyorsa), hiç yanaşma.. mazaallah, ısırmakla bırakmayabilir de.. dikkatli olmak gerek.