londra heathrow havalimanında yapıldığında gece gözlerinizi açınca bir anda etrafınızı alınları kırmızıya boyalı hintlilerin sardığını görebilirsiniz.
"ne oldu ya ben neredeyim, bu hintlilerin burada işi ne? neden alınları boyalı, o üstlerindeki giysiler neden o kadar renkli, dilleri kulağıma neden bu kadar yabancı geliyor?" gibi sorular eşliğinde yaklaşık 10-15 kere uyanırsınız.
o uyku sizin bildiğiniz uykulardan değildir.
uçak saatleri gibi nedenlerden dolayı yapmak zorundaysanız rahat bir cafe bulup ayaklarınızı uzatarak uyumaya çalışmak daha mantıklı olucaktır. evet ikincisini öyle yapmıştım da. *
çantayı yastık montu da yorgan yaparak gerçekleştirilebilecek eylem. porto havalimanında bu tarz eylemler için gece bazı bölümlerin ışıklarını da söndürüyorlar.
ani irkilmelere sebep olabilir. barcelona havalimanında güvenlikçi serciolar estebanlar gelir, dürter ve pasaport veya uçak bileti sorar. he dilenmeye geldik 2 bavul andaval.
sanıldığından zordur. şimdi sözlükte böyle bir başlık oluşturup havaalanlarında yaşadığımız tecrübeleri yazmamız çok faydalı olacak diyerekten girişiyorum (mümkünse havaalanlarını adlarıyla yazalım, malum aynı şehirde birden çok olabiliyor):
barcelona girona: çok küçücük bir havaalanı. barcelonadan çok gironaya yakın bir yer, gece değil ama öğlen saatlerinden uyumuştum burada ve tekli oturaklardan oluşan uzun sıralarda uyumak çok keyifli. vending machine yoktu, dolayısıyla geceleyin yiyecek bir şey bulamayabilirsiniz. beleş wireless var.
madrid havaalanı: bir gece geçirdim, yerde uyuduk. bizle birlikte bir sürü insan da yerde uyudu. koltukları sıkıntılıydı, daire şekilde gidiyordu çünkü. ancak 5-6 yaşlarındaki bir çocuk o koltuklarda yatarak uyuyabilirdi. wireless var, ama her katta çekmiyor. döner koltukların sardığı kolonların altında elektrik prizleri var haberiniz olsun.
budapeşte havaalanı: küçük bir şey bu da. burada da öğlen vakti uyudum, koltuklar uzun sıralardan oluşuyordu. vurdum kafayı yatmışım 3 saat, uçak kaçtı tabii.
amsterdam schiphol havaalanı: havaalanlarının en rahatıydı gördüğüm. deri koltukları vardı ve havalanı içinde bilimum dükkanları vardı. aç kalmadık, yattık zıbardık. ayrıca beleşe 30 ya da 60 dk internet kullanabiliyordunuz. her süre bittiğinde mac adresi değiştirirseniz yeniden bir 30 ya da 60 dk kullanabiliyorsunuz. yalnız sanki görevlilerde uyuyanları kaldıralım oğlum davranışları var gibiydi biraz.
eindhoven havaalanı: yarrak gibi. zaten geceleri kapanıyor burası, sabahleyin de 7 gibi falan açılıyor. pazar günleri 8 de açılıyor. sikeyim böyle havaalanını.
krakow havaalanı: güzel lan burası, küçük tatlı bir yer. yatacak çok yer yok ancak var olan yerler rahatsız değil. kimse de kaldırmıyor.
paris BEAUVAIS havaalanı: gece kapanan yerlerden burası da. şehirden de epey uzak. sokayım böyle havaalanına.
Madrid havaalanındaki benim için bir başkadır. Interrail macerasının son ayağında olabilecek en yorgun halimizle Madrid'e gece 3 sularında inmiş, bankları bir araya getirerek ve çantaların bir kısmını yastık yaparak bir kısmını ise çalınmasın diye ellerimize sararak uyumuşuzdur. Yatarken kimsenin olmadığı yerde saat 10'a doğru uyanırken yanımdan yüzlerce kişinin geçtiğini görmüş ancak bunu sorun etmemiş 2 saat daha uyumuşumdur.
birkaç saat için otel parası vermek istemeyenlerin tercih ettiği sancılı fakat zaruri eylemdir. şimdi şöyle oluyor; sabah 07:00 uçağıyla istanbul'a gidiyorsunuz. tüm gün maç saatine kadar sürtüyorsunuz. maç sonu sizi havaalanına bırakıyorlar. sabah 05:00 uçağıyla geri döneceksiniz. gate number falan filan önünde boş olan bir koltuğa kuruluyorsunuz *
