tüm memleketin tek bir adamın ağzına bakması aslında durumu çok net özetliyor. çarşaf listeymiş, parti içi demokrasiymiş bilmemneymiş.
bir başbakan var, partisi bile o yokken herhangi bir konuda iradesini kullanamıyor; işin garip yanı bunu sempatizanları da biliyor ama bu durumun adını kimse dile getirmiyor.
aynı durum yaklaşık olarak diğer partiler için de geçerli; kimsenin kendi vicdanı ve iradesi yok anlaşılan, herkes kendini başkalarının iradesine teslim etmiş.
asıl acınacak olan bu partilere sempatizanlık eden; ben aşağılık gss zulmünü, bombalamada ölen vatandaşının hesabını soramayan hükümeti, beton deliliğini eleştirmek için meydana kendi irademle çıkarım ama oraya giden sempatizan "yığın"lar gibi başkasının değil kendimin kölesiyim en azından. kendi vicdanıma hesap veririm.
yarın buraya onu karşılamaya gelenler unutulucak sadece yapacağı açıklama hatırlanacak. eğer gaza gelip yine aynı inatçı tutumunu sürdürürse bakalım neler olacak.
ne derse desin işine gelmeyecektir. alttan alsa bir dert, sert bir üslup kullansa ayrı bir dert olacaktır. bu konumu kendisi yaratmıştır. (bkz: yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal)
- birlik olma zamanıdır( milli gelir şöyle oldu, böyle oldu vs..).
- içimizdeki bölücüleri temizleyelim.
- iyi niyetle taksim'e gidenlere selam olsun. ( aynen bu şekilde)
- biz kimseyi dışlamayacağız, herkesin hükümetiyiz.