Böyle saçma sapan ayaklarla (bkz: ayak yapmak) kızı düşürmeye çalışacağınıza, gidin 1-2 gününüzü verip kitabı (örneğin:kayıp sembol) gerçekten okuduktan sonra hoşlandığınız kızın yanına, konuşun. Hem mallık yapmamış olursunuz, hem de olası bir absürd durumun ( size Katherine'nin ölüp ölmediğini hatırlayamadığını söylediğinde (bkz: fifty fifty) (bkz: atmasyon) (bkz: yanlış cevap) (bkz: apışıp kalmak) ) önüne geçmiş olursunuz. Moreover (bkz: dahası) hayal gücünüz ve hitabetiniz herhangi bir ev yapılırken ki koyulan en azından "bir" tuğla kadar gelişmiş olacak ki; sindire sindire, temeli sağlam bir şekilde, bu kadar ucuza sahip olunup da, bu kadar keyif verebilecek bir şey bilmiyorum.
bir erkeğin bir bayanla ilk tanışma anında muhakkak yanında olması gereken romanlardır. "çok duygusalım, sex benim için olmasada olur, aman seviş seviş nereye kadar" mesajı veren kandırıkçı harekettir.
otobüste okunan tutunamayanlardır kesinlikle. tuğla gibi derler ya hani, kalın olması onu da hava atılacak kitaplar kategorisine sokar. muhteviyatı, karakterleri ve yazarın kişiliği düşünüldüğünde, hava atmak için okunulacak son kitaptır herhalde.
alışılmamış bir çevrede entel arkadaşlarla konuşurken sırf hava olsun da bende entelim gibilerinden nara atan kesimlerin yaptığı eylemler.
olası bir diyalog :
-evet karamazov kardeşler çok güzel değilmi üstad. zaten dostoyevski de yazmış değil mi?
+tabi abi ne diyorsun sen okudum onuda aslnda biraz basit kaçtı bana neyse okuyorum işte kitap kurdu derler bana. tabi ben her önüme gelene bunu söylemiyorum işte.
(bkz: karamazov kardeşler) dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olmasından olsa gerek, ağır bir dili* olmasına rağmen nedense eli kitap gören herkes* bu dostoyevski klasiğini okuduğunu iddia edip hava atma gereksinimi duyar. arkadaş anlat bakalım ne anladın diye sorduğunuzda aldığınız yanıt baba katilliği odaklı, kısır, freud' un " ben demiştim zaten. " tipi analizlerini desteklercesine sığ cevaplardır. ama olay bu merkezde sınırlı değildir elbette. bu tarz dili ağır kitapları okumak edebi altyapı, birikim ister. yoksa zamanınızı da, eseri de mundar edersiniz. dere de ısınma turları yapmadan okyanusa açılmaya benzer bir nevi. elbet bir noktada boğulursunuz. herşeye rağmen dostoyevski sizinle gurur duyuyor merak etmeyin, idmansız edebiyatçılar sizi..
bilumum sadece çok satan, çokca ün yapmış yazarların, filozofların, profesörlerin yazdığı kitapları okuyan bünyedir. popülerizmin içinde boğulup gitmesi kuvvetle muhtemeldir.
ann chamberlin'in 'safiye sultan' kitabı bir zamanlar 3 liselinin birinde mutlaka bulunurdu. elden ele gezerdi. biraz okudum ve anlatımına hayran kalmıştım. ancak merak edip araştırdığımda gördüm ki anlatılanlar hayal mahsulüymüş. yine de güzel kitap.