alacak parası olan, beğendiyse gidip alan, elinde gezdirmek yerine mağazanın 'tabi ki markasını ya da logosunu' bulunduran gayet şık bir karton çanta ile taşıyan tiptir. gayet normal birşey yapmaktadır. bugün hangi avm ye gidersen git, hangi mağazadan 10 liralık çorap bile alsan senin de yapacağın şeydir. elinize bin lira tutuştursam çoğunuzun elinde bir değil üçer beşer tane olur. akşama kadar nerde abuk subuk dizi varsa izleyip sorunca belgesel seviyorum diyenler gibi herkes eleştirmiş amk.
egoları boyunu aşan, baba parasını sokucak münasip bir yer arayan, marka maymunu. genel kultur bılgısı sıfır olan, hayattan sadece marka gıyınerek ve bunun havasanı basarak doyum alabılcegını dusunen işe yaramaz cep parazitlerıdır.
birde bunların orta yaş sendromundaki teyze tipi vardır ki çifte kavrulmuş gibi, altın günlerine günün sponsoru olan kuyumcunun çantasıyla giderler.. malum kuyumcu çantası haybeye alınmaz öyle. hem "kuyumcudan çok alışveriş yaptığımdan sıkı-fıkıyız" hemde " zenginiz biz" imajını orta yerde gözünüze sokuverirler. havanın tillahı onlardadır asıl.
bir mağazaya girdiğinde tipi şunu söylüyordur : "uğraşma,nasıl olsa birşey almam ben."
poşetle gezmenin amacı : "benimle de ilgilenin."
eziklik midir ? ne yazık ki evet..
ilkokuldaki beni tanımlıyor gibi. proje ödevlerini, dönem ödevlerine falan hep babamın yurtdışından getirdiği fuar poşetlerine, ne biliyim ünlü markaların poşetlerine koyar götürürdüm. öğretmen hariç kimse böyle şeylere dikkat etmezdi o da ayrı tabi.
aile bireylerinden birinin ya da birden fazlasının, isim yapmış bir giyim mağazasında çalışması durumunda ayyuka çıkan vakanın kurbanıdır. o poşetler illâ ki eve taşınır, elinize tutuşturulur. bir süre sonra alışkanlık yapar, başka poşet kullanamaz olursunuz. evde tartışması bile yaşanır.