Çocukluk saçmalıkları/şirinlikleriyle dolu anılardır.
Kaç yaşlarındaydım bilmiyorum.
Sanırsam 3-4 aralarındaydı.
Oturduğumuz ev yokuşun oldugu bir yerdi. Çocuklarla beraber oynarken yere düşmüştüm. Koşa koşa eve gittim, canım acıyordu ama ağlamıyordum. Çocukken de canımın acısıyla ağlamazdım.
Eve gittiğimde annem 'aaa noldu bu dizine, deve çıkıcak bak şimdi' demişti.
Gerçekten deve çıkacağını sandığımdan korkup bağıra bağıra ağlamıştım. 'Deve çıkmasıııın, ühüüüğğ. Deve çıkmasınnnn.'
Annemin bahsettiği devenin kan olduğunu anlamam çok uzun sürmüştü. (beş yaşıma kadar falan)
Düştüğümden dolayı ağladığımı sandığından babam bana çok kızmıştı. 'Kendi düşen ağlamaz.' der sürekli. Halbuki kızmak yerinme sarılsa susardım. Bilirdi.
O yaştaki bir çocuğun güçlü ve dirayetli durmasını beklemek çok saçma.
Çocuksun sonuçta, güçlü durmayı değil, şefkati öğrenmen gereken zamanlardasın.
Not: annem bir dondurma alarak beni susturmuş ve yarama pansuman yapmıştı. Ne kadar garip günlerdi.
Dört buçuk yaşımda bizim evin bahçesinde teyzemin eşiyle birlikte çimenlerde uzanıyordum ve bana küçükken parasını kaybetmesini anlatıyordu, dün bir anda aklıma geldi anneme anlattım dört buçuk yaşındaydın doğru hatırlıyorsun dedi bir de fotoğrafımızı gösterdi.
1966 yılı, 2 yaşındayım. Babam halama söz vermiş ve öğretmen olduğu yaz istanbul'a götürmüş bizi.
Taksim'de bir otel penceresinden, delisi olduğum otomobilleri gösteriyor, bakmıyorum.
3 buçuk yaşında komsumuzun benimle aynı yaşta olan kızıyla oyun oynamamız. Salıncakta onun 3 aylık kardeşi uyuyodu ve o güne ait bir fotoğraf var. Çekilme anı dün gibi aklımda.
kocaelideyim. hava soğuk kış günü. denize bakıyorum sonra dönüp babamın parmağını tutuyorum. o derece küçüğüm. sonra burnum akıyor. babam cebindeki peçeteyi çıkartıp siliyor. kahretsin. böyle olmamalıydı.
13 yıl öncesine ait. çorlu'da binaların yerinde papatyaların dolu olduğu yıllar.
bir gün okulu ekip pikniğe gitmişiz. başımda tatil şapkasına benzer kırmızı kokoş bir şapka. papatyaların arasından papatya toplaya toplaya giderken hocama yakalanmışız. annem de arkamda gülerek hocayla konuşuyor.
beyblade oynadığım, balkondan ayaklarımı sarkıttığım, bisiklet yarışları yaptığım... o yıllara dair hatırladıgım bir sürü anım var ama hangisi ilk bilmiyorum. en güzeli buydu.
geçenlerde çorluya gittik yine. bırakın papatyayı, ot bile kalmamış. çocukluğumun üstüne 8 kat bina dikmişler.
sakızdan çıkan yapışan resimlerden bi tane tüplü televizyona yapıştırmıştım. resimde tüy yumağı bi köpeğin vesikalığı vardı. Sene 97,98 falan olmalı. yani 3,4 yaşındaydım. Hala duruyor o tüplü televizyon, yapıştırdığım fotoğrafta duruyor tabi ki.
Hatırlamadığım bir sebepten Kardeşim suratıma suratıma vururken benim de tüm gücümle onun saçlarını çektiğim garip bir kardeş kavgası anı var, heh işte o an bilinen tarihimin ilk anıdır.
Neyse ki artık kavgalarımızda saç baş yolmak, yumruk atmak yok. Aman aman.