8-9 yaşlarındayız. mahallede bir adam çocuğuna akülü araba almış, çocuğunu bindirmiş gezdiriyordu. fakir bir kenar mahalledir, alışık değiliz tabi böyle şeylere. merakla izliyoruz, peşinden gidiyoruz. bizi de azıcık bindirmesini istemiştik, vicdansız adam azarladı bizi. uzaktan uzaktan en az yarım saat takip edip arkalarından baktık. nasıl içimde kaldı anlatamam. şimdi 23 yaşındayım, hala sokakta veya oyuncakçıların vitrinlerinde akülü araba görünce durur bakarım.
ilkokuldayım. 3 bilemediniz 4 ama 4 değildir. 2 de çok erken. 3. sınıfa gidiyorum. Bisikletim hala 4 tekerlek. lastiği lan 4 tekerlekse daha ufağımdır. Neyse ufağım işte. Tekerleği tamir ettirdik babamla. Hayal ediyorum, nasıl sürücem felan. Dönerken bir baktım havası inmiş. Meğersem patlamış.
Bir daha gittik yaptırmaya. Dönüşte markete gittik. Beni burada bekle dedi. Kapıda meyvelerin orada bekliyordum. 3 tane çingen " aaa ne kadar güzel süsler " diyip sökmeye ardından alıp kaçmaya başladılar. 3 ü ard arda önde ben arkalarındayım. Yokuş yukarı 4 çocuk koşuyoruz, 3. yü vurdum aldım süsleri, 2. yi yakaladım aldım ama ondaki kırılmıştı. Arkama baktım bisikletten uzaklaştım. Dedim ki bisikleti çalmasınlar. Geri döndüm. Babam yoktu hala. Anlattım, yol boyunca kızdı. Ailemde hiç demedi aferin koşmuş almış vs. Ben daha binmedim bisiklete. 22 yaşıma giricem. Ocağa ne kaldı. Her neyse benim gerçekten çocukluk arkadaşım. Kardeşim, çocuğum 3 yaş küçük berk. Bmx sürmeye başladı. Yanında gelmemi istiyordu tamam dedim. Yürü yürü nereye. Bir gün gel dedi deneyelim. Taam dedim. 20 yaşındayım. 5. deneyişimde yaptım sonra da hızlı giderken freni geç basıp berke gömdüm. Ne küfür etmişti ahah sonra güldük baya. Eve bisikletle gittik. Yazlıktayız tabii. Parmak arası terliğim vardı. Spor ayakkabımı ve bilek çoraplarımı giydim. Ailemin hepsi balkona çıktı. Ve ben sürdüm bisikleti.
Öbür yaz da bisiklet aldım. Artık nasıl bindiysem ilk günden pedalı kırmıştım. Bu arada 19 yaşında oldu olay. 20 değil kusura bakmayın. Bunu yazınca aklıma parktaki anılarım geldi. Bisikleti olan arkadaşım tur veriyordu. Herkes bindi. Dedi ki kıvanç sende gel, dedim ki yok sağol. Çok kötüydü. Gerçekten çok kötüydü. O marketten alışveriş yapmıyorum daha.
validenin vefat ettiği haftaydı yanlış hatırlamıyorsam. tabi evde kur'an okunuyor. çocukluk aklı işte; yaşadığı travma ile baş etmek için çırpınıyor. okul dönüşü cebimde yanlış hatırlamıyorsam 500 lira ya da 250 lira var (sene 91) o parayla gidip akide şekeri almıştım dağıtılsın diye. şimdi düşününce iç burkuyor be sözlük.
lise 1 deyim, sabahçıyız, bazen erken kalkmaktan, kimi zamanda harçlığımın olmadığından kahvaltı yapmadan okula gider, 1 e 2 ye dek tırmalardık. yine öyle bi gün derste açlıktan başım döndü herhalde, çıkabilir miyim hocam diye izin istedim. hoca çaktı davayı hiç bozuntuya vermeden benle dışarı çıktı. hayırdır oğlum diye soruyor ben saklıyorum gurur yapıyorum falan, hocam kırmadan, rencide etmeden cebinden bi simit bi gazoz alıcak kadar para uzattı, anlamıştı durumu. hadi git biraz bişeyler ye hem iyi gelir açılırsın gibilerinden kantine gönderdi. kendime gelince hiç belli etmeden geçtim yerime.
seneler sonra karşılaştık, kulakları çınlasın, allah uzun ömürler versin hocamı gördüm, elini öptüm, muhabbet ettik. kimi zaman aklıma gelir içim burkulur, adam olmak işte budur diye hep hatırlar yad ederim.
Hic unutmam, bir gün çok hastayım ve canım dondurma istiyor. Hasta oldugum içinde babam almak istemiyor. daha kucugum tabi istedigimi yaptirmak icin yarim saat ağladım ve en sonunda basardim. Basardim basarmasina ama dondurmayi tam agzima atarken birden yere düştü, arkasından baka kaldim.
Bu da böyle ic burkan bir anımdır.
eşofman alacak paramız olmadığı için beden derslerine girememek.
son senede abim sağolsun ablamla ikimize eşofman aldı allahım o havamızı görmeniz lazımdı. misafir geldiğinde hemen o eşofmanları giyerdik.
bir de o dönem okul kitapları ücretli olduğundan üst sınıfa gidenlerin eski kitapları el değiştirirdi.
kitabın kapağında eşek kadar bir önceki sahibin ismi yazardı. onu örtmek için kaplardık.
hey gidi günler. şimdi çok şükür bunlara sahibiz ama o zamanlar daha az dert vardı sanki.
hobi olarak başladığım dayak yeme işine ilgim doğuştandı. doğduğum gün doktordan kıçıma yediğim tokat bağımlılık yapmış olacak ki ondan sonra dayak yemeden geçirdiğim günlerde bana bir titreme, efendime söyleyeyim bir açlık, çok derin ve uçsuz bucaksız boşluklar içerisinde hissediyordum kendimi. bu dünyaya gönderiliş amacımdı sanki dayak yemek.
bir gün mahallede top oynuyoruz. top benim.
yani top benim derken ben top değilim. o kadarda değil lan. yani oynadığımız topun sahibi benim. bizim takım ne zaman gol yese bize gol atan kişiye sen çık seni oynatmıyorum diyip pis pis gülüyordum. neyse biz gol yedikçe karşı takımdan adam çıkartıyordum. derken karşı takımda adam kalmadı. bir tek kalecileri kaldı. biz yüz tane gol attık. kaleci bildiğin kova oldu. attığım her golden sonra kaleciye nihahaha şeklinde hunharca gülüyor ve yerin dibine sokuyordum. o günden sonra hayatı boyunca futbol oynadığını düşünmüyorum o kalecinin.
neyse bizim maç bitti. evlere dağılıyorduk. ama o gün birşeyler eksikti sanki. dayak yememiştim. karşı takımdan oyundan attığım adamlara, nasıl koyduk ama dedim ve o pis gülücüğümü yaptım. nihahahahaha. sonra adamlar doğal olarak bana daldı tabi. 10 kişi yer misin yemez misin. biri gözüme patlatırken öteki ümüğümü sıkıyordu. saçımdan tutup yerlerde sürükleniyordum. dişlerim asfaltta izler çıkartıyor, tekmeler tokatlar adeta sicim gibi yağıyordu üstüme. buraya kadar herşey istediğim gibi gidiyordu. ancak en son şerefsiz veledin bir tanesi topumu patlattı. işte buna çok sinirlenmiştim.
bekleyin lan burada hepinizi dövdürecem şimdi abimi çağırmaya gidiyorum diyip gittim. abimle beraber geri döndüğümüzde onlarda abilerini çağırmış ve 20 kişi olmuşlardı. çok sağlam dayak yedik abimle birlikte. güzel bir anı oldu bizim için abi kardeş.
sonra eve gittiğimizde abim bir daha dövdü beni niye söylemiyon lan bu kadar kalabalık olduklarını diye.
sonra akşam babam eve geldiğinde abin senin yüzünden dayak yemiş diyip bir daha dövdü beni.
sonra bizim evin yakınındaki devlet hastanesinin acil servisindeki doktor yine mi sen lan dedi bir de o dövdü. bende artık dayanamayıp ağlamıştım. buda böyle bir anımdır işte.
bizim vaktimizde ilkokulda mavi önlük giyiyorduk, ortaokulda gömleğe geçiyorduk. yalnız tam biz 5 e geçtiğimiz sıra ilkokulda da gömlek giyilmeye başlandı. ama babam bana bir türlü gömlek almıyordu. durumumuz kötü olmadığı halde babam seneye alırım deyip inat ediyordu. sınıfta çok fakir birisiyle ben kalmıştık sadece önlükle gelmeye devam eden.
bütün sınıf gömleğe geçince yakaları açmalar kravatı göbeğe kadar indirmeler filan başlamıştı. bir gün öğretmenimiz giyim konusunda sınıfa kızıp kızıp beni ayağa kaldırdı. "bakın arkadaşınıza ne kadar düzgün giyiniyor az onun gibi düzenli olun" dedi. ben gömlekli olmadığım halde kaldırıldığıma şaşırmış ayrıca utanmıştım biraz. tek kurtuluşum önlüğün düğmeleriymiş gibi başımı öne eğmiş onları kurcalıyordum.
aradan yıllar geçince farkettim. benim utandığımı anlayıp "sen onlardan aşağı değilsin" demek istediği için beni örnek göstermişti öğretmenim.
6 yaşında arkadaşlarla karşı apartmanın bahçesindeki mısır ağaçları vardı, apartmanda niye mısır ağacı olur o da ayrı bir şey. Hayatımda ilk defa hırsızlık yapacaktım, mısırları çaldıktan sonra koşarak kaçtık, apartman yöneticisi bizi kovalıyordu, o sırada da babam gil arabayla gidiyordu, koşa koşa arabaya bindim.(Sanırsın banka soygun filmi çekiyorum) . Babam ''noldu? ''dedi ''mısır çaldık baba'' dedim. ''Çabuk at o mısırı haram mal ben sana alırım istediğin kadar mısır ''dedi. Arabanın penceresinden hızlı bir şekilde atmıştım sonra gerçekten de mısır almıştı. Şimdi düşünüyorum da o arkadaşım hep ailesinin parasını çalardı, ben bir daha öyle şeyler yapmadım ve haram mal nedir ilk o zaman anlamıştım yani o zaman anlamadım şimdi anladım.Aklıma geldikçe içim boynunu büker gibi oluyor.
O zamanlar akülü araba kimsede yok tabi. Bende istiyorum ama almıyorlar. Para biriktirmeye başladım 25 kr kağıt para (yeşil ) topluyorum bi tomar oldu gidip vermiştim alsınlar diye. Beni oyaladılar hep alıcaz alıcaz derken ben büyüdüm mk o paraya noldu hâlâ bilmiyorum.
haziran ayının ortaları babamla bi taksiye binip evden çok uzak bir yere gittik. amcam ölmüş, onların evinde kalıp ailesine destek olacakmışız. oraya varıncaya kadar babam her şeyi anlattı, annemler dün gitmiş. amcamların oturduğu ev bakımsız ve can sıkıcıydı, evin bahçesi çok büyüktü. etrafı tellerle çevrilmişti, 10-15 kişi durmadan bi oraya bi buraya gidip geliyordu. uzaktan bakınca hapishaneyi hatırlatıyordu, 14 yaşında bir çocuk için orda kalmak işkenceydi. boğuluyordum resmen, gidelim dayanamıyorum dedim ama alışırsın yakında dediler. on gün bu berbat yerde kalacakmışız, tek düşündüğüm burdan kurtulmanın yollarıydı. her gün zırlıyor gidelim diye ısrar ediyordum, nefes alamıyordum çünkü her yer üstüme geliyordu sanki daralıyordum.
4 gün geçmişti ve ben hala alışamamıştım, bu arada amcamlara yeni insanlar gelmeye devam ediyordu. durum gittikçe daha can sıkıcı hal alıyordu, yemek/tuvalet/banyo sırası bekler olduk. orda adet böyleymiş, biri ölünce tüm yakınları akrabaları günlerce gidip evinde kalır aileye destek olurlarmış. saçma bir adet, onca insanı bir eve toplayıp tıkış tıkış yatırmanın, yemek sırasına sokmanın amacı neydi ..
saatler geçmiyordu sanki. erkekler bahçede dolaşıp sohbet ediyor, kadınlar içerde ağlıyordu. geceleri sıcaktan uyuyamıyordum, bahçede koca bir ağaç vardı onun yamacına uzanıp gökyüzünü seyrediyordum saatlerce. biraz alışmış gibiydim, artık ağlayıp sızlamıyordum. bahçede amaçsızca yürüyen tesbihli dedeleri takib ediyordum, onların adımları ile kendi adımlarımı senkrone edip ritim tutuyordum. gördüğüm her teyzenin taklidini yapmaya çalışıyordum, kasa kasa alınan meyve sularından bir iki tane çalıp üzerine basıp patlatıyordum. sıvı sabun yerine, bulaşık jeli döküp saklandığım yerden izlemek çok komik geliyordu. bana söylenen hiçbir şeyi yapmıyor aksine sorun çıkarıyordum, kendimce protesto ediyordum. babam artık bu duruma katlanamaz hale gelmişti, beni yanına çağırıp şöyle dedi.
babam : bak yavrum, sıkıldığını biliyorum ama saygı gösterip sakin olmaya çalışmalısın. yakında gideceğiz ve sen bu insanların yüzünü bile görmeyeceksin, sadece kalan bu iki günü atlatmak düşüyor sana. şimdi bu çocukça şeylere bir son ver lütfen ..
ben : çocukça şeylere son veremem, çünkü henüz çocuğum ben. ayrıca senden nefret ediyorum, beni bu hapisanede 10 gün boyunca tuttuğun için seni asla affetmicem!
babama bu kadar sert çıktığım için çok kötü hissettim, günlerce yüzüne bakamadım utancımdan. bu en iç burkan çocukluk anımdı.
1. sınıfa devlet okulunda başladım herkes servisle yada yürüyerek geliyordu , benim babam jiple bırakıyordu.
sözlük anlatamam nasıl içim acıyordu arkadaşlarımla birlikte gidip gelemediğim için , size şaka gelebilir yada dalga geçtiğimi düşünebilirsiniz ama öyle değil işte küçük bir çocuk için paranın , lüksün hiç bir değeri yok.
Pazar aksamı evde utu yapılır,evın her yerıne hıjyen kokusu yayılır , ben ıse yatagın ıcınde , tahmını olarak 11 cıvarı o koku ıle uyumaya calısıp,yarın haftanın bası oldugunu ve bu bır haftanın nasıl gececıgını dusunuryordum , ne kotuydu pazar aksamı.tatıl bıtmıstı.
bundan yaklaşık 10 yıl önce 3. sınıfa giderken, çok zengin bir sıra arkadaşım vardı ve benim ailem de o dönem bir o kadar fakirdi. Sıra arkadaşım sürekli bana bişeyler ısmarlardı okulda. Genellikle istemezdim ama kendine ne alıyorsa zorla banada alırdı. Sürekli onun bana bişey alması benim ona bişey alamamam içimi burkmuştu o dönemde. Aynı zamanda babam tüm derslerin 5 olursa sana bisiklet alacağım diye söz vermişti. Bende eve gelip kitapları defterleri döküp çalışırdım 3. sınıfta. Okuyup iyi bir meslek sahibi olup ailemi rahata kavuşturmayı kendime dert bilmiştim. Yıl sonunda da tüm derslerim 5 gelmişti ama bisiklet gelmemişti. Çünkü ev kirasını zor ödeyen babam bisiklet alacak parayı bulamamıştı. O gece eve de gelmemişti. Unutmam bunu. Geldiğinde de annemle kavga etmişlerdi ve bende bisiklet diye üstelememiştim. Ve bana bisiklet alındığında aradan 5 yıl geçmişti nerdeyse. O zaman fakirdik, şuan allah'a şükür durumumuz iyi sayılır. O dönem bisiklet sözü verip alamayan babam, liseden mezun olduğum için süpriz yaparak araba aldı bana. Nerden nereye...