6 yaşında arkadaşlarla karşı apartmanın bahçesindeki mısır ağaçları vardı, apartmanda niye mısır ağacı olur o da ayrı bir şey. Hayatımda ilk defa hırsızlık yapacaktım, mısırları çaldıktan sonra koşarak kaçtık, apartman yöneticisi bizi kovalıyordu, o sırada da babam gil arabayla gidiyordu, koşa koşa arabaya bindim.(Sanırsın banka soygun filmi çekiyorum) . Babam ''noldu? ''dedi ''mısır çaldık baba'' dedim. ''Çabuk at o mısırı haram mal ben sana alırım istediğin kadar mısır ''dedi. Arabanın penceresinden hızlı bir şekilde atmıştım sonra gerçekten de mısır almıştı. Şimdi düşünüyorum da o arkadaşım hep ailesinin parasını çalardı, ben bir daha öyle şeyler yapmadım ve haram mal nedir ilk o zaman anlamıştım yani o zaman anlamadım şimdi anladım.Aklıma geldikçe içim boynunu büker gibi oluyor.
bizim vaktimizde ilkokulda mavi önlük giyiyorduk, ortaokulda gömleğe geçiyorduk. yalnız tam biz 5 e geçtiğimiz sıra ilkokulda da gömlek giyilmeye başlandı. ama babam bana bir türlü gömlek almıyordu. durumumuz kötü olmadığı halde babam seneye alırım deyip inat ediyordu. sınıfta çok fakir birisiyle ben kalmıştık sadece önlükle gelmeye devam eden.
bütün sınıf gömleğe geçince yakaları açmalar kravatı göbeğe kadar indirmeler filan başlamıştı. bir gün öğretmenimiz giyim konusunda sınıfa kızıp kızıp beni ayağa kaldırdı. "bakın arkadaşınıza ne kadar düzgün giyiniyor az onun gibi düzenli olun" dedi. ben gömlekli olmadığım halde kaldırıldığıma şaşırmış ayrıca utanmıştım biraz. tek kurtuluşum önlüğün düğmeleriymiş gibi başımı öne eğmiş onları kurcalıyordum.
aradan yıllar geçince farkettim. benim utandığımı anlayıp "sen onlardan aşağı değilsin" demek istediği için beni örnek göstermişti öğretmenim.
hobi olarak başladığım dayak yeme işine ilgim doğuştandı. doğduğum gün doktordan kıçıma yediğim tokat bağımlılık yapmış olacak ki ondan sonra dayak yemeden geçirdiğim günlerde bana bir titreme, efendime söyleyeyim bir açlık, çok derin ve uçsuz bucaksız boşluklar içerisinde hissediyordum kendimi. bu dünyaya gönderiliş amacımdı sanki dayak yemek.
bir gün mahallede top oynuyoruz. top benim.
yani top benim derken ben top değilim. o kadarda değil lan. yani oynadığımız topun sahibi benim. bizim takım ne zaman gol yese bize gol atan kişiye sen çık seni oynatmıyorum diyip pis pis gülüyordum. neyse biz gol yedikçe karşı takımdan adam çıkartıyordum. derken karşı takımda adam kalmadı. bir tek kalecileri kaldı. biz yüz tane gol attık. kaleci bildiğin kova oldu. attığım her golden sonra kaleciye nihahaha şeklinde hunharca gülüyor ve yerin dibine sokuyordum. o günden sonra hayatı boyunca futbol oynadığını düşünmüyorum o kalecinin.
neyse bizim maç bitti. evlere dağılıyorduk. ama o gün birşeyler eksikti sanki. dayak yememiştim. karşı takımdan oyundan attığım adamlara, nasıl koyduk ama dedim ve o pis gülücüğümü yaptım. nihahahahaha. sonra adamlar doğal olarak bana daldı tabi. 10 kişi yer misin yemez misin. biri gözüme patlatırken öteki ümüğümü sıkıyordu. saçımdan tutup yerlerde sürükleniyordum. dişlerim asfaltta izler çıkartıyor, tekmeler tokatlar adeta sicim gibi yağıyordu üstüme. buraya kadar herşey istediğim gibi gidiyordu. ancak en son şerefsiz veledin bir tanesi topumu patlattı. işte buna çok sinirlenmiştim.
bekleyin lan burada hepinizi dövdürecem şimdi abimi çağırmaya gidiyorum diyip gittim. abimle beraber geri döndüğümüzde onlarda abilerini çağırmış ve 20 kişi olmuşlardı. çok sağlam dayak yedik abimle birlikte. güzel bir anı oldu bizim için abi kardeş.
sonra eve gittiğimizde abim bir daha dövdü beni niye söylemiyon lan bu kadar kalabalık olduklarını diye.
sonra akşam babam eve geldiğinde abin senin yüzünden dayak yemiş diyip bir daha dövdü beni.
sonra bizim evin yakınındaki devlet hastanesinin acil servisindeki doktor yine mi sen lan dedi bir de o dövdü. bende artık dayanamayıp ağlamıştım. buda böyle bir anımdır işte.
eşofman alacak paramız olmadığı için beden derslerine girememek.
son senede abim sağolsun ablamla ikimize eşofman aldı allahım o havamızı görmeniz lazımdı. misafir geldiğinde hemen o eşofmanları giyerdik.
bir de o dönem okul kitapları ücretli olduğundan üst sınıfa gidenlerin eski kitapları el değiştirirdi.
kitabın kapağında eşek kadar bir önceki sahibin ismi yazardı. onu örtmek için kaplardık.
hey gidi günler. şimdi çok şükür bunlara sahibiz ama o zamanlar daha az dert vardı sanki.
Hic unutmam, bir gün çok hastayım ve canım dondurma istiyor. Hasta oldugum içinde babam almak istemiyor. daha kucugum tabi istedigimi yaptirmak icin yarim saat ağladım ve en sonunda basardim. Basardim basarmasina ama dondurmayi tam agzima atarken birden yere düştü, arkasından baka kaldim.
Bu da böyle ic burkan bir anımdır.
lise 1 deyim, sabahçıyız, bazen erken kalkmaktan, kimi zamanda harçlığımın olmadığından kahvaltı yapmadan okula gider, 1 e 2 ye dek tırmalardık. yine öyle bi gün derste açlıktan başım döndü herhalde, çıkabilir miyim hocam diye izin istedim. hoca çaktı davayı hiç bozuntuya vermeden benle dışarı çıktı. hayırdır oğlum diye soruyor ben saklıyorum gurur yapıyorum falan, hocam kırmadan, rencide etmeden cebinden bi simit bi gazoz alıcak kadar para uzattı, anlamıştı durumu. hadi git biraz bişeyler ye hem iyi gelir açılırsın gibilerinden kantine gönderdi. kendime gelince hiç belli etmeden geçtim yerime.
seneler sonra karşılaştık, kulakları çınlasın, allah uzun ömürler versin hocamı gördüm, elini öptüm, muhabbet ettik. kimi zaman aklıma gelir içim burkulur, adam olmak işte budur diye hep hatırlar yad ederim.
validenin vefat ettiği haftaydı yanlış hatırlamıyorsam. tabi evde kur'an okunuyor. çocukluk aklı işte; yaşadığı travma ile baş etmek için çırpınıyor. okul dönüşü cebimde yanlış hatırlamıyorsam 500 lira ya da 250 lira var (sene 91) o parayla gidip akide şekeri almıştım dağıtılsın diye. şimdi düşününce iç burkuyor be sözlük.
ilkokuldayım. 3 bilemediniz 4 ama 4 değildir. 2 de çok erken. 3. sınıfa gidiyorum. Bisikletim hala 4 tekerlek. lastiği lan 4 tekerlekse daha ufağımdır. Neyse ufağım işte. Tekerleği tamir ettirdik babamla. Hayal ediyorum, nasıl sürücem felan. Dönerken bir baktım havası inmiş. Meğersem patlamış.
Bir daha gittik yaptırmaya. Dönüşte markete gittik. Beni burada bekle dedi. Kapıda meyvelerin orada bekliyordum. 3 tane çingen " aaa ne kadar güzel süsler " diyip sökmeye ardından alıp kaçmaya başladılar. 3 ü ard arda önde ben arkalarındayım. Yokuş yukarı 4 çocuk koşuyoruz, 3. yü vurdum aldım süsleri, 2. yi yakaladım aldım ama ondaki kırılmıştı. Arkama baktım bisikletten uzaklaştım. Dedim ki bisikleti çalmasınlar. Geri döndüm. Babam yoktu hala. Anlattım, yol boyunca kızdı. Ailemde hiç demedi aferin koşmuş almış vs. Ben daha binmedim bisiklete. 22 yaşıma giricem. Ocağa ne kaldı. Her neyse benim gerçekten çocukluk arkadaşım. Kardeşim, çocuğum 3 yaş küçük berk. Bmx sürmeye başladı. Yanında gelmemi istiyordu tamam dedim. Yürü yürü nereye. Bir gün gel dedi deneyelim. Taam dedim. 20 yaşındayım. 5. deneyişimde yaptım sonra da hızlı giderken freni geç basıp berke gömdüm. Ne küfür etmişti ahah sonra güldük baya. Eve bisikletle gittik. Yazlıktayız tabii. Parmak arası terliğim vardı. Spor ayakkabımı ve bilek çoraplarımı giydim. Ailemin hepsi balkona çıktı. Ve ben sürdüm bisikleti.
Öbür yaz da bisiklet aldım. Artık nasıl bindiysem ilk günden pedalı kırmıştım. Bu arada 19 yaşında oldu olay. 20 değil kusura bakmayın. Bunu yazınca aklıma parktaki anılarım geldi. Bisikleti olan arkadaşım tur veriyordu. Herkes bindi. Dedi ki kıvanç sende gel, dedim ki yok sağol. Çok kötüydü. Gerçekten çok kötüydü. O marketten alışveriş yapmıyorum daha.
8-9 yaşlarındayız. mahallede bir adam çocuğuna akülü araba almış, çocuğunu bindirmiş gezdiriyordu. fakir bir kenar mahalledir, alışık değiliz tabi böyle şeylere. merakla izliyoruz, peşinden gidiyoruz. bizi de azıcık bindirmesini istemiştik, vicdansız adam azarladı bizi. uzaktan uzaktan en az yarım saat takip edip arkalarından baktık. nasıl içimde kaldı anlatamam. şimdi 23 yaşındayım, hala sokakta veya oyuncakçıların vitrinlerinde akülü araba görünce durur bakarım.
Pili ve küçücük bir el radyomuz vardı. Sabahları saat 10 gibi radyoda piyes dinler ve mutlu olurduk annem ve ben. Lakin pil ile biryere bağlı olan kablo kopar ve lehim yaptırmak için birkaç sokak arkadaki Elektirik iye gidip lehim yaptırmak gerekirdi tabii o Elektirik ci açkısa. Ama mutluydum, mutluyduk.
9-10 yaşların da ya var ya yoktum. Okullar kapandı. annem ve babamın çalışıyor olmasından dolayı beni dedemin yanına gönderdiler. Dedem çiftçilik ve hayvancılık yapan biriydi. Bayılırdım oraya gitmeye..
Benim yaşlarım da olan dayımın kızıyla takılırdım genelde.
Birlikte ahır temizler, çökelek peyniri ve domatesleri ekmeğin arasına koydurup sokakta popomuz donana kadar taşlara oturup bir güzel yerdik. Yayık sallar ayran yapardık. Yalın ayak ağaçlara tırmanır, geriye inemezdik..
Yaşasın… hem özgür hem de pistim.. inek gibi kokuyor olsam da mutluydum. taa ki.. bizimkilerin gelip alacağını öğrenene kadar. Sayılı gün çabuk geçermiş derlerdi de inanmazdım. Nasıl geçti üç ay anlamadım.
Eve geldiğimin ertesi günü, benim sürekli kafamı kaşımam annemin dikkatini çekmiş olacak ki, gel bakalım sen buraya deyip benı kucağına yatırıp saçlarıma bakmasın dan sonra kıyamet koptu.
“Bitlenmiş buuuuu. Kafasına baaaak, Gözün kör olmasın senin..
Hemen annemin en yakın arkadaşı çağrıldı. Birlikte benzine batırdıkları tarakla, sonrada babamın eczaneden aldığı ilaçla bitlerimi temizlediler… Üç gün geçmemişti annem yine çığlık çığlığa bağırmaya başladı. "gözü kör olmayasıca bana da bulaştırmış”…:)))
ahahahaaaa! artık anne kız değil ayrıca bit kardeşiydik * ) Çocuk olupta bitlenmeyen ve annesine bulaştırmayan var mıdır acaba?
6 yaşındaydım ve atları Çok severdim. at yarışları, at bakımı falan bayağı ilgim vardı. bir at arabasının peşinden koşmuş ve evden Çok uzaklaşmışım. gittiğim yerde ise hor görmüşlerdi beni. polis dahi karışmıştı olaya beni bulabilmek iÇin. babamdan temiz bir dayak yedikten sonra da bir daha at arabasının peşinden falan gitmedim.
hala peşimden gelen hatıralardir. ben ygs lys sınavına girmiş dibe çakılmisimdir. seneye hazırlık başlamıştır. sınav yaklaşır babam derki sen istanbul da hukuk kazan sana en iyisinden bir bilgisayar alacam , annem demişki olum beğendiğin saati sana alacaz , neyse hukuk kazanılmış üzerinden 6-7 ay geçmiştir. imkan mi varki verilen sözler yerine getirilsin.
Hatırladıgım ilk yalanımı söylediğim hikayedir. Daha okula gitmediğim zamanlardı. Annemden para istemiştim marketten bir şeyler almak için. Annem boyle şeylerde beni kırmazdı tabi verdi parayı. Ama cips kola tarzı şeyler almamamı söylemişti. Ben de tabi cips almak istiyordum ama yalan söyleme huyum olmadığı için annemi ikna etmeye çalıştım önce kabul etmeyince tartıştık falan. Neyse ben firladım evden cips almicağıma söz vererek. Firladim ama vicdanımla büyük bir çatışma yaşıyorum. Ilk defa yalan soylicem. Neyse aldim cipsi bi kuytu köşede yedim cipsi. Çok aksiyonlu birseymis gibi. Parmaklarımı da bir güzel yaladım iz bırakmamak adına. Uyduracağım hikayeye kadar herşeyi ayarladım evin ziline bastım. Annem kapıyı açtı gec içeri dedi şevkatle. Neyse geçtim. Oturttu beni dediki " Olum cips almadin di mi" hemen cikistim yok ya almadim dedim ya falan. Neyse bi kere daha sordu " Olum yediysen de soyle kızmıcam merak ediyorum sadece". Ben iyuce dellendim büyük büyük oynuyorum falan. Annem hala gülüyordu. Bütün izleri silmistim ama unuttuğum birsey vardı. Ucuz cipslerin lanet sari tozları kazagıma yapısmıstı. Annem "Peki o zaman bunlarla ne" deyince ilk failimi vermistim. Sağ alta "Wasted" yazısı gelmişti. Adanalı gaspçı çocugun muhabirlere verdigi tepkiyi vermistim:
-Peki o zaman bunlar ney
+Peki o zaman bunlar mı ney?
Cocukken haslanmis misir satiyordum. Bi gun hasta oldugum icin tezgahi kuramamistim ve o gun mahallemizi zabitalar basmisti ve herkesin tezgahina icindeki misirlarla birlikte el koymustu. Pacayi kurtarmistim ama tezgahina el koyulan bi arkadasimin uzuntusu, aglamasi aklima geldikce yuregim sizlar.
Baya küçüğüm o zamanlar 5-6 yaşlarındayım. Mahallede o zamanlar beyblade(şu döndürülerek oynanan zımbırtı) akımı var. Bütün arkadaşlarım sırayla beyblade almıstı, herkes en iyi olmaya çalışıyor beyblade'ine isim takiyor falan. Neyse ben de bizimkilerden istedim. O zamanlar durumlar sıkıntı mıydı hatırlamıyorum. Uzun süre istedikten sonra aldırabilsim beyblade'imi. Yani diyebilirim ki o anki çocukluk hevesim kaçtıktan sonra alabildim. Sans bu ya aldigim beybladeyi de begenmemistim. Neyse daha ilk gün ama nasıl sevincliyim. Ben de çıkıcam yarıstırıcam diye. Neyse ilk gün sabah çıktık biraz oynadık. Simdiki en yakin arkadasim adına onat diyeyim. Bana dedi ki 'seref abim (bizddn 5 yaşbüyuk) bu beybladelere bisey takiyo cok hizli dönüyo gel seninkini de yaptiralim" ben de çocukluk sevindim götürdük. Meğer onat dedigim arkadas abisini ayarlamıs. Serefsiz abisi gozümün önünde kırmıstı beyblademi al simdi oyna demisti. Hicbir sey yapamamıstım. O gun yaşadığım üzüntüyü unutamam. Ne var ki şimdi onat da seref abisi de mahalledeki diğer yasıtlarimda sesini çikaramiyor karşımda. Dervis dervisin arkasina sirayla geciyo.