televizyonlarda gosterilen diger dizilere oranla daha kaliteli bir yapım olmasına ragmen sıkıcı olay orgusuyle, gereksiz diyaloglarıyla, bazı tarihsel hatalarla ve klise bir ask hikayesiyle seyircileri sıkmaya aday bir dizi.
arada bir duyurduğu şarkıyla "vay anasını" dedirten dizi. yahu şarkı ne dinlediğim müzik türüne uyuyor ne de durumumla bir alakası var ancak duyunca tüylerim diken diken oluyor ve şarkıya kitleniyorum. * kim söyler dizide bu şarkıyı öğrenebilmiş değilim henüz.
ellerimlen copy paste ettim sözlerini de;
dudağımda yarım kalan
söylenmemiş son sözümdün
baki olsa da ayrılık
aşk her daim ölümsüzdür
hatırla sevgili o eski günleri çocuklar gibi
efkar kitabedir aşka demde okunur
yalan dünya dört mevsimde bir bahar olur
varsın eller gönül yarası kapanır sansın
kabuğun altında sevgili sen kanayansın
ömrümüzün son demidir
dönülmeyen o gitmeler
hatırla sevgili o eski günleri çocuklar gibi
efkar kitabedir aşka demde okunur
yalan dünya dört mevsimde bir bahar olur
varsın eller gönül yarası kapanır sansın
kabuğun altında sevgili sen kanayansın
anlattığı dönemin konuşma tarzını, insan ilişkilerini, giyim tarzını, sevgilerini özenle anlatan şarkılarıyla da tam uyumu yakalamış oldukça başarılı bir dizi.mutlaka izlanilmesi gerektiğini düşünüyorum.
dizi konusu, oyuncu kadrosu, dönemi itibariyle gayet çekicidir ancak o güzeller güzeli fakat sesini duymaya tahammül edemediğimiz kızcağızın * şımarık dudak bükmeleri, sevgilisine dudak şişirip bakmaları, konuşmaları giderek daha çok batmaktadır ve dizi izlenilemez hale gelmektedir.
1966'lara atlama yapan dizinin ankara'da çekilen bölümlerinde sadece ankara gar'ın ve şimdi devlet konuk evi sanırım, eski ankara palas'ı gösterebilmesi üzücüdür. bu binaları da ancak yarılarından yukarı göğe doğru gösterebilmiştir. şehirlerde geçmiş adına çok az şeyin kalması, çok tarihi değeri yoksa eğer binaların yokedilmesi, dokunun talan edilmesi, tabela kirliliği yüzünden iki plan çekim yapılabilecek ve eskiyi yaşatabilecek yer kalmamış neredeyse. oysa ki ankara palas'ın olduğu o cadde, alan hep tarihi binalarla doludur. karşısında eski meclis, gençlik parkından yukarı doğru bakıldığında kavşağın ilerisinde sümerbank, görüntü pek değişikliğe uğramamıştır. ama akıl almaz bir şekilde, hangi akla hizmet sümerbank'ın hemen bitişiğine, o inanılmaz çirkin alışveriş binasını yapmışlar, kim izin vermiş gittiğimde inanamadım.
hatırla sevgili derken, acaip bir etki yapıyor bu dizi, tek bir kelimesini kaçırmak istemiyor insan ve zor yıllar şarkısı tınlamaya başlayınca, her ne şekilde olursa olsun, sözlü ya da enstrümental, alıp götürüyor.
--spoiler--
16. bölümünde, emekli binbaşı yeni gazeteci beyin mektebi sultanili oğlu olan deniz'in, bildiğimiz deniz gezmiş olduğu hakkında fena halde ipuçları verilmiştir. demokrat partili dayı rıza ünsal ipten dönsün, oniki sene sonra solcu yeğeni deniz hain bi şekilde asılsın! vay be sayın seyirciler diyor, efendi romanının yazarı soner yalçın'ı konuya el atmaya davet ediyoruz *.
--spoiler--
dizi sürükleyici bir şekilde insanin içini kiymadan, kafasini bulandirmadan, midesini kaldirmadan süper şekilde tam gaz ilerlemektedir..bize de çekirdek çitleyerek izlemek düşmektedir.
son yayınlanan bölümünde subay dayı'nın oğlu deniz olarak berk hakman'ı görmekten mutluluk duyduğumuz, gerek oyuncuları, gerek konusu, gerekse detaylarla bu kadar titiz bir şekilde ilgileniliyor olması sebebiyle pek çok insanın beğenisini kazanmış güzel dizi. dizide olmamış dedirten tek şey ise defne rolünde izlediğimiz belçim bilgin'in başarısız oyunculuğudur.
bir dönemi (hatta bir kac dönemi) anlatacak olmasi acisinsan ilginc, hic olmazsa farkli olmasi beklenilen, ama 40 yillik yesilcam filmlerine tas cikaran, klasik türk filmi replikleri, kisileri, asklariyla dolu olan, kisinin damak zevkine göre izlenebilecek bir dizidir. hemen bir uyari; basroldeki hatun kizimizin sesine, simdi bir de kizini oynayan ufakligin sesi, hareketleri, vs katilinca mümkünse bu ikilinin oldugu sahnelerde kanal degistirilmelidir, cünkü gercekten de artik tahammül sinirlarini zorlamaktadirlar ana-kiz. dönem dizisi oldugunu göstermek icin yapilmis olsa bile en güzel tarafi eski gazete küpürlerinin sergilendigi sahnelerdir.
en etkileyici müzikleri yeniden popüler yapan etkileyici dizi. yakın tarihimizi aşk ve hüzünle süsleyerek anlatması daha da güzel kılıyor diziyi. ders alınası, izlenilesi..
son dönemin kaliteli atv yapımı. dönem filmi çekmenin zorluğu ortada ki bu adamlar bilmem kaç bölüm dizi çekiyorlar. kostümler, mekanlar vs. o kadar başarılı ki. ancak bu akşamki bölümde çok minik bir ayrıntı yakaladım. necdet ağlamaklı bir vaziyette* yasemin ve rüya'yla olan fotoğraflarına bakmakta. görüntü puslu verilmesine rağmen fotoğrafların arkasındaki fujifilm logosu bariz bir biçimde görünüyor. dedim ya bu kadarı bir şey değil. adamlar hakikaten iyi bir iş çıkarıyorlar.
yasemin ve ahmet karakterlerine her hafta ayrı sövdüğüm dizi. nasıl olur da bi insan * hayatını o'na ve çocuğuna adamış necdet'i değil de yok ben sana mektup yazdımdı okumadın mı? diyen kendisini bir kez bile arayıp sormayan Ahmet beyfendiyi Necdet'in kendisine olan aşkını öğrendikten sonra bile arkasına bakmadan terkedecek hale gelebilir. Haa diyeceksiniz ki sonuçta noldu? evet necdet'i belki terketmeyecek ama bu kendi aklıyla verebileceği bir karar bile olamadı. Allah'tan küçük kız posta koydu da necdetde elinde fotoğraflarla boş duvarlara bakmaktan kurtulmuş oldu.