sansüre karşı olmakla beraber, gençliğin de bu durumu çok abarttığını düşünmekteyim. o laftan neden rahatsız olunuyor falan gibi şeyler söyleniyor. peki siz o lafı duyduğunuzda ya da bağırdığınızda sokaklarda horozlar gibi tatmin mi ediyorsunuz kendinizi. çok mu mutlu oluyorsunuz yani. elinden oyuncağı alınmış gibi zırlamanın hiç gereği yok zira çok abes kaçmakta. türk gençliğinin sorununu iyice ortaya döküyor bu çığırtkanlar aslında. o da siyaset yapmayı, ya da ideoloji mensubu olmayı bu kadar basite indirgemek. sembol siyasetidir bunun adı ritüellerden vazgeçmemektir. yeşil bir kaban, iki cafcaflı slogan, pala bir bıyığınız varsa tamam olay bitmiştir türk gençleri için. artık siz gözünü budaktan sakınmayan bir devrimcisinizdir. ha bi de iyi bir şeymiş gibi ölüme gitmeden önce cesaret kırıntıları göstermektir, götünü yırtmaktır tam bağımsız türkiye falan gibi samimiyetten yoksun rus ya da küba suflesi alaraktan.
marksizmin ne olduğunu, ya da "ne olmadığını" bilmeyen insanlar sayesinde uygulanmış, benzer insanlardan destek görmüş sansür.
marks ın kim olduğunu bilen şu ülkede 5 milyon insan olsa, ne deniz gezmişe, ne rtük'e bu ülkede gerek kalmazdı belki. siz hala islamdasınız, propagandadasınız.
zaten insanlar deniz gezmişi süper kahraman, çizgi roman kahramanı gibi bir şey sanıyormuş ki "marksizm"in adı geçtiği anda televizyonu kapatıp koşarak kaçma isteği duyuyorlar. dumur olmamak elde değil.
insanlara deniz gezmişi sevdirebilmek amacıyla marksizm kelimesini sansürlemek nasıl bir mantıktır anlayan beri gelsin.
"Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!' " sözleri bir insanı nasıl rahatsız eder anlam vermek mümkün değil. bunu sansürleyen düşünce ilerde kurtuluş savaşını da sansürler, bu da son derece açıktır. çünkü orda türküyle kürdüyle kardeşlik içinde ülkeyi emperyalistlere karşı savunma vardı. işçi ve köylüyle ilgili olan sansüre de şaşırmamak gerekir (bkz: 1 mayıs 2008)
deniz gezmis ve yandaslarini sevdirmek icin uygulanmis bir sansur. marksizm i duyan hangi izleyici destekler, hangi anne baba evladina o diziyi bir daha izletir. devam edin propagandaya, biri cikip islami ogreten bir dizi cekse topa tutulur am masallah komunizmi sevdiren dizi iyi destek topluyor, neden acaba?
dizi oyuncularından deniz gezmiş i canlandıran barıs kocak ile bugun yaptıgım sohbette sözlerin tamemen rtuk tarafından sansurlendigi ifade edilmiştir. kendisi bugun odtu senliklerindeydi. yanında yusuf aslan ın canladıran kişi ve mustafa yalcıner ile.
Merakla sansürlenip sansürlenmeyeceğini beklemiştim o akşam, beni yanıltmadı. Ama her durumda olayı öyle canlı ve dokunaklı biçimde hissettirmişti ki bu sansürü kendi adıma affediyorum.
(bkz: hadi eyvallah)
hatırla sevgili, son bölümünde 6 mayıs'a değinirken biraz(!) çekingen davranmış, deniz gezmişin sözlerinde böyle bi sınırlandırmada bulunmuştur. bence yakın türkiye tarihi üzerine kurgulanmış bir dizinin daha objektif olması gerekirdi. sözleri sınırlamamlı, bununla birlikte yusufun ve denizin asılırken sözlerinin sonunu getiremeyişleri de ele alınmalıydı.
iç ve dış sansürler den dolayı bir dönemi an la ta ma yan hatırla sevgili dizisinin suyu çıktı. Deniz Gezmiş in ağzından çıkan iki kelime kürtler ve marxizm hala tabu olmaya ve sistem için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Kürtler bugün ki doğru yada yanlış pratikleriyle hak arayışlarını yada başkaca söyleyecek olursak; özgürlük serüvenlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Marxizm uluslaşmayla başlayan süreçte yoksul halkların, ezilmişlerin, kısaca diptekilerin umudu idi. Bugünlerde her ne kadar etkinliği tartışılsa da dünya da yeni ufukların ve yeni umutların marxizm i içselleştirenlerin ve bu içselleştirmeyi kuantum değişimiyle bütünleştirenlerin cenahından filizleneceği su götürmez bir gerçekliktir. Böyle düşünmeyenler elbette olacaktır. Fakat her ne kadar kapitalizm kendini yeniden, yeniden üretebilmeyi ve bu sayede ayakta kalabilmeyi becerse de, dünyanın önümüze dayanan sorunları yoksulluk, afrika kıtasının reddi, çevre ve iklim değişimleri ve dünya barışı konularında başarılı olacağını düşünmek sanırım aptallık olacaktır. Kapitalizm öncesinde ki düşünce tarzlarının geçmişte olduğu gibi bugünde bu sorunlara bütünsel çözümler üretebilmeleri ve insanlığı heyacanlandırabilmeleri pek mümkün görünmüyor.
Biz hala ne yazık ki, yaşanmış bir olayı özgürce, bir dizide anlatabilmeyi bile becerebilmiş değiliz. Becerebilmenin ötesinde bunu söyletebilme, izletebilme, izleyebilme hakkını elde edebilmiş, bu özgürlüğün tadına varabilmiş değiliz. Kürtler ve Marxizm hakkında yorum yapmaktan çok, sansür hakkında konuşmak ve her türlü sansüre karşı durmaları nasıl becerebileceğimizi ve bunu nasıl içselleştirebileceğimizi düşünmek gerekiyor sanırım.
başlıkla ilgili sorular,
bahsi geçen programın yayınlandığı kanal hangisidir?
bu kanalın TMSF'den sonraki sahibi kimdir?
bu kanalın TMSF'den önceki sahibi kimdir?
bu kanal TMSF'ye devredildiğinde TMSF kime bağlıydı?
bu kanal TMSF aracılığı ile kim tarafından kimlere peşkeş çekildi?
bu kanal TMSF'den dalavere içinde bir ihale sonucuda satın alan kişi parayı ödedi mi?
bu soruları doğru olarak cevapladığınızda başlığı açıklayacak tanım da ortaya çıkmaktadır.
Deniz Gezmiş'in idam sehpasında söylediği, 'Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!' sözlerinin sansürlenerek, sadece 'Yaşasın tam bağımsız Türkiye' sözünün verilmesi. bu arada içinde Deniz Gezmiş ile birlikte idam edilen Yusuf Aslan ve Hüseyin inan'ın ise idam sehpasındaki sözlerinin olduğu gibi verilmesi olayıdır.