hatay sorunu ve antlaşması

entry8 galeri0
    1.
  1. uzun bürokratik oyunlar sonrasında bagımsızlıgını kazanan ve * * 1939 yılında türkiye bağlanma kararıyla çözülen sorun. ne yazık ki atatürk benim kişisel meselem dediği hatay meselesini sonuclandıramadan hayata gözlerini yummustur. şöyle bir diyalog yaşanmıştır bu evrede.

    Bir fransız siyasi: Hatayı almaya geliyoruz.
    Atatürk: Buyrun gelin bekliyoruz.

    hatayın bu derece sorunlu bir gecmisi oldugu icin yabancılara gayrimenkul * satış sınırı diğer illerin yasal sınırlarına göre daha düşük tutulmustur. günümüz itibariyle hicbir yabancıya satıs yapılmamaktadır.
    3 ...
  2. 2.
  3. Dedikoduların aksine 2039'da hatay'da tekrar seçim yapılmayacaktır. ilelebet türkiye cumhuriyetine bağlı kalacaktır.
    1 ...
  4. 3.
  5. Hatay sorunu, Türk-Fransız ilişkilerinde olduğu kadar Atatürk dönemi Türk dış politikasında da önemli bir yer tutar. Sancak olarak anılan Hatay nüfusunun çoğunluğunu Türkler teşkil ettiği için bu bölge, Misak-ı Milli sınırları içine alınmıştı. Ancak ağır Milli Mücadele şartlarından dolayı Fransa ile ateşkes sağlayan Ankara itilafnamesi ile Suriye sınırları içinde kalan iskenderun sancağına özel bir statü verildi. Ankara hükümeti, itilafnameye, Sancak'taki Türk unsurun çıkarlarını koruyacak ve bölgeye muhtariyet verilmesi için zemin hazırlayacak hükümler koydurmuştu. itilafnamenin 7. maddesine göre; "iskenderun mıntıkası için özel bir idari rejim kurulacaktır. Bu bölgenin Türk ırkından olan sakinleri, kültürlerinin gelişmesi için her türlü kolaylıklardan yaralanacaklar ve Türkçe serbest olacaktı"

    20 Ekim 1921 tarihli itilafname ile Sancak, Suriye'nin eğemenliğine verilmişti. Bu esnada Suriye'de Fransız mandası devam ediyordu. Fransa'nın 1936 Eylül'ünde Suriye'ye bağımsızlık vermesine kadar Türk-Fransız ilişkileri iyi devam etti. Fransızların Suriye'den çekilmesi sonrası Sancak statüsünde Türkler lehine değişiklik yapılması gerekmekle birlikte bu durum gerçekleşmedi. Fransa, Suriye'den çekilirken Sancak üzerindeki yetkilerini de Suriye'ye devretti. Beklemedik bu durumu, Ankara hükümetinin kabul etmesi mümkün değildi. Hemen harekete geçerek 9 Ekim 1936'da Fransa'ya bir nota vererek Suriye ve Lübnan'da olduğu gibi iskenderun Sancağı'na da bağımsızlık verilmesini istedi. Fransa ise 1921 itilafnamesi'nde böyle bir husus olmadığı ve ayrıca Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozacağı gerekçesiyle Türkiye'nin isteğini geri çevirdi. Atatürk, bu konuya verdiği önemi 1 Kasım 1936'da TBMM'nin yeni çalışma döneminin açılışında; "Sancağın Türkler'in öz yurdu olduğunu belirten konuşmasıyla" ifade etmiştir.

    Siyasi faaliyetler devam ederken Türkiye diplomatik girişimlerde bulundu ve Antakya'da bir başkonsolosluk açtı. Diğer taraftan Hatay sorunu, Fransa ve Türk hükümetlerinin isteği üzerine Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Türkiye, Milletler Cemiyeti'nden Sancak'ın kaderi konusunda Türk-Fransız ihtilafı ve Sancak Türklerinin güvenlik sorunlarını olağanüstü bir toplantı ile görüşmesini istedi. Konu 14 Aralık 1936'da Milletler Cemiyeti'nde görüşülmeye başlandı ve isveç temsilcisi Sandler'in isteği ile konunun görüşülmesi 1937 yılına bırakıldı
    1937 yılında tekrar başlayan görüşmeler sonucunda bir Sancak satüsü hazırlandı. Buna göre; Sancak içişlerinde bağımsız iken; dışişleri, maliye ve gümrük konularında Suriye'ye bağlı olacaktı. Suriye ile Sancak arasında her hangi bir sınır bulunmayacak; Sancak'ın toprak bütünlüğü, Türkiye ve Fransa'nın garantörlüğü altında olacaktı. Bu statü, seçimlerin yapılacağı ve halkın kendi parlomentosunu oluşturacağı güne kadar geçerli olacaktı. Böylece seçimlere kadar Sancak, bir anayasaya sahip ve özel statülü bir bölge olarak tanınmış oluyordu.

    Sancak'taki olaylar bu şekilde gelişirken Avrupa'da yeni bir genel savaşın çok yaklaştığını gösteren olaylar yaşanıyordu. Yeni bir dünya savaşı tehlikesinin belirmesi, Fransa'yı, Türk isteklerine karşı daha ılımlı davranmaya sevk etti ve iki devlet arasında bir anlaşma yapılarak Türkiye ve Fransa'nın Sancak'a 2.5000'er kişilik kuvvet göndermeleri kararlaştırıldı. Buna dayanarak 5 Temmuz 1938'de Türk kuvvetleri Sancak'a girdi. Sancak içişlerinde bağımsız olduğu için hemen seçimlere gitme kararı aldı. 13 Ağustos 1938'de seçimler yapıldı. Türkler 40 milletvekilliğinden 22'sini aldılar. Meclis, 2 Eylül 1938'de ilk toplantısını yaptı ve "Hatay Cummhuriyeti'nin kurulduğunu" ilan etti. Meclis başkanlığına Tayfur Sökmen ve başbakanlığa da Abdurrahman Melek seçildi. 23 Haziran 1939'da Türkiye ile Fransa arasında yapılan bir anlaşma ile Hatay'ın Türkiye'ye katılması kesinleşti. Aynı gün toplanan Hatay Millet Meclisi de Türkiye'ye katılma kararı aldı. 24 Temmuz 1939 tarihinde son Fransız askeri de çekildi. 1939 Temmuz'unda 3711 sayılı kanun ile Hatay, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ili olmuştur.
    2 ...
  6. 4.
  7. Hatay sorunun çözümü konusunda Atatürk ve ismet inönü arasında önemli yaklaşım farkları vardı. Atatürk askeri müdahaleyi de dışlamayan bir diplomasiden yanayken, inönü türkiye yi fransa yla karşı karşıya getirmeyecek daha ılımlı bir diplomasiden yanaydı. Sonuçta cumhurbaşkanı Atatürk inönü den istifasını istedi. Başbakan inönü 20 eylül 1937 de hastalığı nedeniyle görevinden ayrıldığını açıkladı.
    3 ...
  8. 5.
  9. Maalesef Atatürk'ün, Hatay'ın milli sınırlarımıza girdiğini göremediği ancak çok uğraştığı bir sorun.
    0 ...
  10. 6.
  11. 7.
  12. 1937 yılında, mustafa kemal atatürk, bir yanına sadabat paktı'nın genelkurmay başkanlarını toplar, diğer yanına balkan paktı'nın genelkurmay başkanlarını toplar, karşısına fransız sefirini alır ve takır takır söyler:

    ''... ben muhterem milletinizin ve şerefli ordunuzun, kıymetli ve kudretli vasıflarını, takdirle, sitâyişle bilirim; ona bu şuurla, dostluk elimi uzatmak istiyorum. o da benim dostluğumun, değeri olduğunu bilmelidir, buna aynı ehemmiyetle mukabele etmelidir. bakınız, benim kendi dostluğumun yanında, bütün şu etrafımda gördüğünüz şanlı ve mümtaz şahsiyetlerin temsil ettikleri şerefli kuvvetlerin, balkan paktı ve sadabat paktı kuvvetlerinin, kıymetli, kudretli ve muazzam dostluğu var, bunun önemini devletinizin anlamamasını ve benim talebimi reddetmesi ihtimalini tasavvur edemiyorum...''

    bu sözlerin sebebi nedir?
    bu sözlerin sebebi, türkiye ile suriye arasındaki sınır sorununa fransızların burunlarını sokmalarıdır. çünkü suriye, fransa'nın sömürgesidir. fakat mustafa kemal paşa suriye'nin de bağımsızlığından yanadır.

    atatürk bununla yetinmez, bir kez de zamanın suriye dış işleri bakanı cemil mardam'ı karşısına alır ve söyler:

    "hatay meselesi şahsım için yeni bir mesele değildir. mösyö franklen buyyon* ile çok uzun görüştükten sonra ben bir takım şeriati mahsusa ile hatay'ı bıraktım. bırakmayabilirdim, fakat bıraktım. iki şey için bıraktım. bunu açıkça söyleyeyim; bir kere suriye, mevcudiyetini az çok kuvvetli bir hale getirmesi için bekledim. ikincisi bir gün türkiye ve suriye birbirini anlayacaklardır, bu makûs hareketler bir gün zail olacaktır, biz suriyelilerle kolaylıkla anlaşırız diye bıraktım. fakat, garptan bir millet gelecek, bunu tayin edecek, bu benim hoşuma gitmiyor. çok kıymetli dostlarımız fransızlara açıkça söylediğim gibi siz de açıkça söyleyebilirsiniz; bu işte onları hakem tayin etmeyeceğim. bizi karşıya karşıya bıraksınlar, biz anlaşırız."

    ayrıca paşa, meseleyi öyle bir yere getirir ki, (suriye'ye, bağımsızlıklarını kazandırmak için) "sizin gücünüz yok, bizim gücümüz var, gerekirse bunu kullanırız." diyor.

    "hepimiz müslümanız, yemin ederim ki, namusum üzerine söylerim ki; bırakmam. çok temenni ederim ki fransız hükümeti aklını başına toplasın. namusum üzerine söylüyorum; bırakmam. kendileri bilirler."

    bütün bunların dışında paşa, eğer bu sorun çözülmezse ne yapacağını katib i umumisine* söylemiştir:

    "olmazsa, cumhurbaşkanlığından istifa ederim, arkadaşlarımla beraber gizlice sınırı geçer, hatay'da gerillaya başlarım."

    ve bununla yetinmemiş:

    "fransızlar suriye'ye verdikleri sözü tutmadılar, onu bağımsız yapmıyorlar. biz orayı bağımsız da yaparız. sonra onlarla anlaşırız." demiştir.

    yüce meclisi, saygı ve sevgilerimle selamlıyorum...
    0 ...
  13. 8.
© 2025 uludağ sözlük