hastası olunan şiirler

entry96 galeri0 video5
    21.
  1. ne doğan güne hükmüm geçer
    ne halden anlayan bulunur
    ahh aklımdan ölümüm geçer
    sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur
    ve gönül tanrısına der ki;
    pervam yok verdiğin elemden
    her mihnet kabulüm, yeter ki
    gün eksilmesin penceremden.
    * *
    3 ...
  2. 20.
  3. bezm-i hamam edelim, sürtüştürem ben sana
    kise ile sabunu, rahat etsin cism ü can.

    lal ü şarab içirem ve ıslatıp geçirem
    parmağına yüzüğü hatem-i zer dırahşan.

    eyil eyil sokayım, iki tutam az mıdır
    lale ile sümbülü kakülüne nevcivan?

    diz çökerek önüne ılık ılık akıtam
    bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.

    salınarak giderken arkandan ben sokayım
    ard eteğin beline, çamur olmasın aman.

    kulaklarından tutup dibine kadar sokam
    sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan.

    öyle bir sokayım ki kalmasın dışarda hiç
    düşmanının bağrına hançeri nagihan.

    herkese vermektesin, bir de bana veresin
    avuç avuç altını olsun kulun şaduman.

    eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
    yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

    sen her sabah gelesin, ben vehbi'ye veresin,
    esselamu aleyküm ve aleyküm esselam.
    3 ...
  4. 19.
  5. Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    Meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Nazım Hikmet Ran
    1 ...
  6. 18.
  7. yaşamak şakaya gelmez,
    büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
    bir sincap gibi mesela,
    yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
    yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

    yaşamayı ciddiye alacaksın,
    yani o derecede, öylesine ki,
    mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
    yahut kocaman gözlüklerin,
    beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
    insanlar için ölebileceksin,
    hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
    hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
    hem de en güzel en gerçek şeyin
    yaşamak olduğunu bildiğin halde.

    yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
    yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
    hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
    ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
    yaşamak yanı ağır bastığından.

    1947

    2

    diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
    yani, beyaz masadan,
    bir daha kalkmamak ihtimali de var.
    duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
    biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
    hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
    yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
    en son ajans haberlerini.

    diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
    diyelim ki, cephedeyiz.
    daha orda ilk hücumda, daha o gün
    yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
    tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
    fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
    belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

    diyelim ki hapisteyiz,
    yaşımız da elliye yakın,
    daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
    yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
    insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

    yani, nasıl ve nerede olursak olalım
    hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

    1948

    3

    bu dünya soğuyacak,
    yıldızların arasında bir yıldız,
    hem de en ufacıklarından,
    mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
    yani bu koskocaman dünyamız.

    bu dünya soğuyacak günün birinde,
    hatta bir buz yığını
    yahut ölü bir bulut gibi de değil,
    boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
    zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

    şimdiden çekilecek acısı bunun,
    duyulacak mahzunluğu şimdiden.
    böylesine sevilecek bu dünya
    "yaşadım" diyebilmen için...

    Yazan: Nazım Hikmet
    1 ...
  8. 17.
  9. attila ilhan - yanlış yaşamak,

    yanılmış bir kapıyım simsiyah
    kendi üstüme kapanıyorum
    seni paris’te kaybettim
    yanlış bir yerde arıyorum
    bozduğum her saat
    içimi büsbütün daraltıyor
    hiçbir mutluluğum kalmadı
    ne bıraktıysan harcadım
    inge bruckhart
    resimlerine bakamıyorum

    yanlış bir bulut çoğalıyor
    akşamları yanılmış içlerime
    ağzımda bozuk bir pil tadı
    o korku değil artık bu yaşadığım
    telefon zillerine dolaşarak
    bak ne ben leipzig’deyim
    ne de sen istanbul’da
    ne depart kahvesinde çay içiyoruz
    ne tiryaki köpekte şarap
    seni görmeden öleceğim
    bir daha görmeden
    inge bruckhart
    zaten kaç yıldır yaşamıyorum

    hep yanıldık mı kimbilir
    inanmak gelmiyor içimden
    o yanlış tren bindiğimiz midir
    azala azala unutulduğumuz
    hani leipzig garında biten
    yine yanlış mı yaşıyoruz
    karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
    sen bir kadın ıssızlığına koşulmuş
    yarıdan fazla mavi gözler
    eylülden eylüle gülümseyen
    ben görünmez raylara düğümlü
    garlarda yankılanan bir erkek
    değerinden eksiğine bozulmuş
    ölüversek mi ne
    en büyük yanlışlığı benimseyerek
    gizli bir nem sinmemiş mi ellerine
    ya saçların, fena halde sonbahar
    yanlışlar prensesi inge bruckhart
    yine marne üzerine kar yağıyor
    geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları
    yanıldıkça luzumsuzluğunu anlayıp
    insan yaşadığından utanıyor
    uykularımızda yalnızlık korkular
    dışımızda en küstah yanlışlıklar
    içimizde en başka türkü ayıp.
    2 ...
  10. 16.
  11. Affan dedeye para saydım,
    Sattı bana çocukluğumu.
    Artık ne yaşım var ne de adım;
    Bilmiyorum kim olduğumu.
    Hiç bir şey sorulmasın benden;
    Haberim yok olan bitenden.
    Bu bahar havası, bu bahçe;
    Havuzda su şırıl şırıldır.
    Uçurtmam bulutlardan yüce,
    Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
    Ne güzel dönüyor çemberim;
    Hiç bitmese horoz şekerim!

    Cahit Sıtkı Tarancı
    1 ...
  12. 15.
  13. her aşk katilidir bir öncekinin
    rüzgarlı bir tepenin yamacındayım şimdi
    kent suskun
    ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
    imlası buzuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
    ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
    imtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan
    gecenin en serseri yanını alırım günceme

    durup durup şiirler yazmak yoluna
    yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
    kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
    her gece yorganımın altında sakladığım
    kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
    sen uykudayken
    babam her gece ölüyor şimdilerde
    annem nihavent bir çığlık oluyor
    bana en çok sensizlik koyuyor
    sonra babilin asma bahçelerine asıyorum kendimi
    uyanmak için

    eski bir aşkını anlatıyorken bana
    konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
    kaç kez kanıyorum bir bilsen
    (ya da hiç bilmesen)
    sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
    kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
    gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor

    yastığının altında yalnızlığın var biliyorum
    oysa ben senden bir bardak su istedim
    akdeniz değil
    son yalnızı benimdir bu kentin
    istanbul arkamdan gelir
    ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
    hep kendine mi saklarsın çocukluğunu

    ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
    kayadan seken kurşun
    en serseri yanımız olur kimi zaman
    ve ben hep kendimi terk ederim senden
    her katilin aşkı
    her aşkın katili
    bir öncekinin faili
    hep ben olurum
    hep ben ölürüm

    içime uzanan koridorların ortasından
    hep gülerdin beni görünce
    bense sana hep geç kalırdım
    sona kalırdım
    sonra kanardım

    yağmurlarla inseydin içime
    içim senden yanaydı
    yüzümdeki işgaller senden karaydı
    seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
    sana yazacaklarım sil sil bitmezdi
    ve ben
    sende hiçbir şeydim
    sen bende her şeyken

    canım yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
    kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
    ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
    geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
    ve sevgisizlik alır bir gün seni benden
    işte bu yüzden
    sen hep sevil
    hep sevil
    sevil

    kahraman tazeoğlu
    1 ...
  14. 14.
  15. 13.
  16. insanın içine dokunan, insanın okudukça okuyası gelen harikulade şiirlerdir.
    1 ...
  17. 12.
  18. lavinya

    sana gitme demiyeceğim,

    üşüyorsun ceketimi al.

    günün en güzel saatleri bunlar.

    yanımda kal

    sana gitme demiyeceğim,

    gene de sen bilirsin.

    yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

    incinirsin.

    sana gitme demiyeceğim,

    ama gitme,Lavinia.

    adını gizleyeceğim

    sen de bilme,Lavinia .

    özdemir asaf.
    2 ...
  19. 11.
  20. henüz vakit varken, gülüm
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri
    volter rıhtımında dayayıp seni duvara
    öpmeliyim ağzından
    sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a
    çiçeğini seyretmeliyiz onun,
    birden bana sarılmalısın, gülüm,
    korkudan, hayretten, sevinçten
    ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
    yıldızlar da çiselemeli,
    incecikten bir yağmurla karışarak.
    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz
    söğütlerin altından, gülüm,
    ıslak salkım söğütlerin.
    paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana,
    en güzel, en yalansız,
    sonra da ıslıkla bir şey çalarak
    gebermeliyim bahtiyarlıktan
    ve insanlara inanmalıyız.
    yukarda taştan evler,
    girintisiz, çıkıntısız,
    birbirine bitişik
    ve duvarları ayışığından
    ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor
    ve karşı yakada luvur
    aydınlanmış ışıklarla
    aydınlanmış bizim için
    billur sarayımız...

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm,
    yüreğim dalındayken henüz,
    şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda
    kırmızı varillere oturmalıyız.
    karşıda karanlığa giren kanal.
    bir şat geçiyor,
    selamlıyalım gülüm,
    geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım.
    belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı?
    kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın
    tatlı tatlı gülümsüyor.

    henüz vakit varken, gülüm,
    paris yanıp yıkılmadan,
    henüz vakit varken, gülüm...
    parisliler, parisliler,
    paris yanıp yıkılmasın...

    nazım hikmet ran
    1 ...
  21. 10.
  22. 9.
  23. 8.
  24. Söylediler
    Gelmedi dediler inanmadım
    Beni en çok o severdi dedim.
    inanmadılar..
    Arkamdan gülermişsin hep, inanmadım
    Bakın dudagımda izi var dedim
    Göremediler
    Bi de ben baktım
    Ben de göremedim
    Yani sen gerçekten sevmemiş miydin
    Yani ben bosuna mı aglamadım hiç
    Hiç ölmedin mi sen bana
    O zaman tutmayın beni
    Sakın tutmayın
    Bırakın, öpsün yanaklarım topragı.
    2 ...
  25. 7.
  26. kızıma...
    ....... sene önce bugün
    sen doğduğun gün
    ben kendimden vazgeçtim
    bir ömürlük......
    ...... sene önce bugün
    .....sen doğduğun gün
    ben tutsak oldum
    senin payına daha çok düşsün diye
    özgürlük......
    2 ...
  27. 6.
  28. Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını..
    Herkesin yüzü gözü ıslak,
    Başları eğik omuzlarının arasında..
    Yağmur yağdığında..
    Herkes..
    Benim hep olduğum gibi..
    3 ...
  29. 5.
  30. bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra
    arkadan kefenini gömleğini soydular
    aman kalkar deyip üstüne taşlar koydular
    bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra

    yiğidim hele anlatıver olup biteni
    sen dertli vatan dertli oturup ağlayalım
    ağlayıp sinelerimizi dağlayalım
    yiğidim hele anlatıver olup biteni

    ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun
    asırlar varki hep hayalinle oynaşıyorum
    kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum
    ses ver yiğidim ses ver yoksa beni duymuyormusun

    sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali
    ümitle ışıldayan gönlüm seni bekliyor
    kah göklerde uçup kah yerlerde emekliyorum
    sırtımda ardan bir gömlek yılların vebali

    her tarafta harab eller baykuşlara bayram
    köprüler yıkılmış ve yollar yolcusuz
    gelip uğrayanı kalmamış çeşmeler susuz
    her tarafta harab eller baykuşlara bayram

    iradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok
    tarihi yağmaladı bir düzine talihsiz
    değerler altüst oldu mukaddesat sahipsiz
    iradelerde çatırtı ruhlarda müthiş şok

    tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel
    beyaz atın üzerinde bir sabah erken
    gözlerim kapalıruhumda seni süzerken
    tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril gel

    şairini bilen bilir.
    2 ...
  31. 4.
  32. Herkesin uyuduğu saatte uyuyamadım bile
    Uyku tutmadı.
    Yüzüme sürdüğün elin...sıcaklığı hala duruyor yanağımda desem,
    Durmaz!
    Çok gözyaşı aktı üstüne
    O ellerin üşüdü mü bensiz desem,
    Üşümez!
    Kim bilir kimi ısıtır yine?
    2 ...
  33. 3.
  34. bir tek senin görebileceğin bir yerden
    sana gülümsüyorum...
    onların duydukları kahkahalarım değil
    aşkı tarif gerekirse sana
    anlatayım
    aşk ne biliyor musun
    benim sana yaşadığım,
    senin durmadan üstüne bastığın..
    2 ...
  35. 2.
  36. biraz değiştim,{{[new]}}{{[new]}}her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…{{[new]}}{{[new]}}değiştim,{{[new]}}{{[new]}}unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,{{[new]}}{{[new]}}bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni{{[new]}}{{[new]}}ben benimle savaşıyorum,{{[new]}}{{[new]}}seninle değil!{{[new]}}{{[new]}}sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın{{[new]}}{{[new]}}ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,{{[new]}}{{[new]}}sorun değil!{{[new]}}{{[new]}}elbet alışırım,{{[new]}}{{[new]}}biraz alıştım,{{[new]}}{{[new]}}her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,{{[new]}}{{[new]}}alıştım,{{[new]}}{{[new]}}varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,{{[new]}}{{[new]}}ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,{{[new]}}{{[new]}}bir yanım bırak diyor bir yanım -ma,{{[new]}}{{[new]}}kesin değil!{{[new]}}{{[new]}}henüz tanıştım,{{[new]}}{{[new]}}her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,{{[new]}}{{[new]}}tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,{{[new]}}{{[new]}}duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,{{[new]}}{{[new]}}ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…{{[new]}}{{[new]}}bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,{{[new]}}{{[new]}}samimi değil!{{[new]}}{{[new]}}bir hayli kırıldım,{{[new]}}{{[new]}}her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,{{[new]}}{{[new]}}canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,{{[new]}}{{[new]}}gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!{{[new]}}{{[new]}}aslında ne sana, ne olanlara…{{[new]}}{{[new]}}kendime kırgınım…{{[new]}}{{[new]}}maziye hiç değil, an'a kırgınım.{{[new]}}{{[new]}}anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,{{[new]}}{{[new]}}dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,{{[new]}}{{[new]}}beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…{{[new]}}{{[new]}}bir hayli kırgınım…{{[new]}}{{[new]}}beni ben kırdım oysa,{{[new]}}{{[new]}}iyi değil!{{[new]}}{{[new]}}galiba yoruldum,{{[new]}}{{[new]}}her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,{{[new]}}{{[new]}}kendime kalbimi kanıtlamaktan,{{[new]}}{{[new]}}ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,{{[new]}}{{[new]}}ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum.{{[new]}}{{[new]}}can yücel
    5 ...
  37. 1.
  38. Görmediğimden değil,

    Yanımda olsan yine özlerdim...
    Ve bil ki! bu kadar sevmem senden değil,
    Gitsen benden,
    Ben gidişini bile severim.
    Aramızda hep aynı fark,

    Sen gitmeyi bilirsin...!
    Ben sevmeyi...!

    Kimseye soramıyorum seni.
    Kirlenme diye hiç öpmedim ya!
    Belki başkasını seversin diye,
    Hiç söylemedim sana sevdiğimi.
    Bilmiyorsun, boğazımda düğümsün.
    Yutkunsam gideceksin,
    Yutkunmasam, ölürüm.

    En mutlu anlarımda bir dert içimde,
    Gülsem kahkaham sırıtır tebessümlerin içinde,
    Anlatsam derdimi anlatamam ki...!
    Herkesin güldüğünü bilmek kolay ama,
    Kimsenin ıslanmadı ki gözleri benim kadar.

    Akşamın matem rengine büründüğü sattelerde,
    Gökyüzündeki kandiller tek tek yanmaya başladığında,
    içimde sessiz bir çığlık,
    Özlemeyi özledim, özlemeye değer ne kaldıysa...
    Boşluğunu dolduramaz demiştim giderken,
    Gelme...!

    Sana bol gelecek artık bu aşk.
    Düşün ki esmeye hakkı olmayan bir bahar meltemiydi bizimki.
    Yüreğimize sadece eli değdi,
    Değdi ve geçti...
    Sen benim kalbimi parçalardında,
    Yinede ben toplardım yerlerden kalbimin kırıklarını.
    Sırf ayaklarına batmasın die...!

    Bir sönüşe sığmadım sönmedim.
    Bir gidişe sığmadım gitmedim.
    Öyle korkunçtu ki sesi sessizliğin,
    Bir haykırışa sığmadım.
    Sustum...!
    Gelmeni bekledim, gönlümün boş koridorlarında
    Gelmedin...!

    Sen gitmeyi bilirsin...!
    Ben sevmeyi...!

    Umutlarımın boynu bükük şimdi.
    Gelme...
    Alıştım yokluğuna.
    Gittin...
    Ben ardından sadece baktım.
    Oysa söyleyecek o kadar şeyim vardı ki!
    Gidersen iyiye dair ne varsa içimde,
    Yitireceğim hepsini.
    Gidersen sönecek içimdeki ateş,
    Ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
    Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi,
    O karanlıkta yolumu kaybedeceğim.

    Diyecektim sana,
    Konuşamadım.
    Yüreğim ıslaktır benim, kuytularda ağlamaktan.
    Ve hafif uçuktur rengi,
    Kurusun diye kaç kez, güneşe asılmaktan her kıtada.

    Gün penceremde gecenin siyahını eritirken,
    Ben uyumamış gözlerimle sensizliğimi biriktiriyorum.
    Kaç sitem,
    Kaç boşvermişlik indiriyorum yüreğime.
    Öyle çok konuşacaktım ki...!
    Anla o kadar sustum işte...
    Geldiğin gün ancak o zaman anlayacaksın,
    Beklendiğini,
    Ve ancak o zaman anlayacaksın geciktiğini...!

    Uzağında kaldım herşeyin,
    Senin sevginin uzağında.
    Direnemedim sensizliğe,
    Kahırla isyanla geçti her günüm.
    Alıkoydu herşeyimi sensizlik nöbetleri.
    Bakma öyle birşey olmamış gibi,

    Sen gittin Ben bittim
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük