* çoğu yerde görülen ve yaşanan dumur olaylar serisinin bir başka kolu.
tanım: hastanede yatarken veya hasta ziyaretine gitmişken insanı şoke eden olaylar serisi.
örnek:
prisoner hastanededir. 4. kata çıkacaktır, hani kapısı katlanan ve otomatik olan kapılar vardır ya, ona girmiştir tabi. hiç sevmemiştim zaten onları. 4. kata gelinmiştir yanındaki 2 tane yaşlı teyzeyle beraber. 4. kata gelindiğinde prisoner biraz geç farkına varmıştır tabi olayın, atlamıştır kata fakat tam atlarken kapanmaya başlayan kapı prisoner'in beline çarpmıştır. teyzeler tabi "aman oğlum iyi misin" tarzı sorular sormuştur, şerefsiz kapı zaten çarptıktan sonra geriye kaçmıştır. prisoner ondan sonra hiç binmemiştir o asansörlere, hala da binmiyor.
17 yaşında bademcik şişmesinden sebep annenin eşliğinde hastaneye gidilmiştir. normal, klasik bademcik şişmesi işte, hafif ateş var birde yutkunma sorunu. bizi karşılayan hemşire hemen sana bir iğne yapalım ateşin düşer boğaz ağrısı falan kalmaz der. öyle ya hemşire bilir işini diyerek hiç sormayız ne iğnesi falan diye. hanım hemşiremiz iğneyi yapar yapmaz ben bayılırım, yaptığı iğne penisilin iğnesi ama işin kötü tarafı benim bu iğneye alerjim varmış, o gün öğrendim. penisilin yapılması için önceden test yapmak gerekirmiş onu da öğrendik. derken yarım saat içinde kendime geldim. hanım hemşiremiz, biraz sonra olacaklardan habersiz tamam iyileştin bir şeyin kalmadı gidebilirsin der. öyle ya biz hala hemşireye güveniyoruz, kalkarım, annem yanımda yavaş yavaş koridora doğru gidiyoruz. derken benim kafa yine dönüyor, tutunacak bir yer yok, anneye de seslenemiyorum baygınlık kaçınılmaz, düşüyorum yere. düşerken kafayı da küüüttt diye yere vuruyorum ama ne vurma, söylenenlere göre hastane inlemiş. ve benim için 2. hayat başlıyor.
yarım saat sonra ayılıyorum. ama bu seferki ayılma normal değil, kimseyi hatırlamıyorum, annemi bile! hafızayı kaybediyorum lan, götü boklu bir hemşire yüzünden hafızam siliniyor, insan annesini hatırlamaz mı? hatırlamıyorum işte.(Tabi bunları bana daha sonradan annem anlatıyor).
1-2 saat geçiyor yok yine hatırlamıyorum kimseyi, doktor diyor babasını çağırın, kardeşlerini, akrabalarınızı belki birini hatırlar dönüş yapar gibisinden. derken akrabalar geliyor, yok tanımıyorum kimseyi, en sonunda babam geliyor, nasılsın oğlum diyor ben ise babama doktor bey uyuyabilir miyim diyorum. babam perişan tabi, kolay mı be, sen oğlunu sapasağlam gönder, onu bir *rospu hemşire bu hale getirsin. (bkz: sinirlendim yine) akabinde bizimkiler hastaneyi birbirine katıyor, hemşire kayıplarda, bulamıyorlar, önüne gelene saldırıyorlar doktor, hademe, hemşire...
hastaneye polisler gelip bizimkileri komple dışarı çıkarıyorlar.
ayıldıktan 4 saat sonra ben hüngür hüngür ağlamaya başlıyorum. sonra sırayla annemi, babamı herkesi hatırlıyorum. geçici hafıza kaybına uğrayanların çoğu hafızası geri geldiğinde hüngür hüngür ağlarmış. herkesin yüzü gülüyor tabi. babam tekrar yanıma gelip nasılsın oğlum dediğinde, iyiyim baba, bir şeyim yok diyorum. babamın o anki yüz ifadesi unutulmazdı. sanki yeni konuşmaya başlayan çocuğu ilk defa baba demişti, o kadar sevinçli, o kadar mutluydu. (bkz: tüylerim diken diken oldu)
o hemşireyi allaha değil, kız tavlamak için gitar çalmayı öğrenen bebelere havale ediyorum, ne yaparlarsa yapsınlar sana...
hastanede bütün geceyi sandalyede gecirmis olan refakatcının, hasta tuvalet ihtiyacı için kalkar kalkmaz hastanın yatagını deyim yerindeyse kapması. normalde hastaya eslik edip kolundan tutup düşmemesi için yanında olması gerekmektedir ama...
ameliyathanede radyo çalınıp ketılda su kaynama sesleri arasında bıçak altına yatmak. doktorun da son ameliyatı mı bak sen. ameliyathaneye öyle bir girişi var ki fişşek gibi hadi hadi hazır mı hasta hazır aqdugum hazır gel sik.