masasinda dizi dizi ilaçlar barindiran,akciger rontgenini, beyin mr'larini, bilimum tahlillerini isyerindeki panosuna asan ve durup durup onlari seyreden kisi. sonra bu kisi, hafif bir bas agrisi sebebiyle kosarak doktora gider. doktorun dedikleri onu pek kesmez, asla ikna olmaz. dönünce internet marifetiyle arastirma yapar ve "nasilsin?" sorusuna "hmm... sanirim beynimde tumor var!" cevabini verir. sonra tümör mümör olmadigi anlasilir, onun bas agrisi gecer ama kendisi bir bas agrisi olmaya devam eder. ayni ortamda calistiginiz icin, sizde bitmeyecek bas agrilari baslamasi da muhtemeldir.
o kadar hasta olurum hiç bi şekilde kimseyi inandıramam doktorları bile hastalandığımda acı çektiğimde kimse umursamaz evet annem bile ve sonunda ölüyorum ben umrunuzda değil diye oturup hüngür hüngür için için ağlarım.
ben.
hergün kanser oldum, beynimde tümör var, kalp krizi geçiriyorum, karaciğerim veya böbreklerim iflas etti demeyi başarabilen kişidir. hastalık düşünmeden tek bir günü bile geçmez. hergün çocuklarına bakarak onları babasız bırakacağını bu yaşta babasız nasıl yaşayacaklarını düşünen insan modeli. onun için küçücük bir sivilce bile kanser belirtisidir. hergün idrar renginden böbrek ve karaciğer tahlili yapar. bir yerleri uyuşmaya görsün ya felç geçiriyordur yada kalp krizi. gerçekten hasta biriyle konuştumu aynı hastalığın onda çıkması sadece an meselesidir. kısacası çekilecek gibi değildir hayatı. doktorları her ne kadar hasta olmadığını raporlarla kanıtlamaya çalışsalar da (hatta bazıları raporu bırakıp vallahi birşeyin yok, şerefsizim iyisin diye işi yemin etmeye kadar götürür) ona bir türlü hasta olmadığını kanıtlayamazlar. o kadar tıp okumaları önemli değildir. ne de olsa belirtileri onlar yaşamıyordur ve kesinlikle gözden kaçırdıkları bir detay vardır.
çok kötü bir olaydır. Her bir haltı acaba kanser mi oldum diye kendi kendini yer bitirir insan .Sonuçta kurtulmak için ev sakinleri evde sağlık ansiklopedilerini saklarlar. Ev ahalisi onu sakinleştirmek için yaptıkları tüm saltolardan kendileri hasta olur. Allah kolaylık versin durumudur.
arkadaşımda hemen hemen böyle birisi. bir de sürekli doktor programlarını izliyor. hergün bir yeri ağrıyormuş gibi davranıyor.
az önce lavoboya por çöz dökmüş, burnum nasıl yandı , gözlerimden falan yaşlar boşaldı, az kaldı kanayacaktı diyor. hmm dedim. bir daha geldi aynı olayı bi daha anlattı. lan yürü git ya, hayır kanasın ne olacak? dedim. valla bıktırıyorlar.
bir de en ufak nezlede kanser olmuş havası yaratıyor.
fala inanma falsız da kalma gibi dünyanın en karışık durumunu benimsemiş insanlarız. bence doktora gidip gitmeyeceğimize çok rahat karar verebiliyoruzdur.
tıp dilinde hastalık hastasına hipokondriyak denir. bence en kötü hastalıktan daha kötüdür çünkü bu hastalığa sahip olan bir insan bir süre sonra etrafındakileri gerçekten hasta olduğuna ancak ölürse inandırabilir. eğer bu hastalığa sahip birisi atsan atılmaz satsan satılmaz şekilde yakınınızsa, o karşınızda var olmayan hastalıklarından bahsederken, içinizden sen kafadan hastasın diye çığlık çığlığa tepinesiniz gelir ama ses çıkaramaz öylece dinlemek zorunda kalırsınız. başınız ağrısa söylemeye korkarsınız çünkü ya benim ya benim diye başlarlar, hiçbir şey görmüyorum derler ama desenli halıdaki ufacık ekmek kırıntısını eğilip alırlar... bu ve buna benzer bir sürü çıldırtıcı durumu yaratan hastalıktır kısaca.
Son derece kaygılıdırlar. En ufak ağrıda sancıda baş dönmesinde öleceklerini zannederler. Hem kendileri çile çekerler hem de yakınlarını bezdirirler. Bu insanlar aynı zamanda doktorlardan ve hastanelerden ölesiye nefret ederler ve ölüm korkusunu iliklerinde hissederler. o kadar çekilmezlerdir ki artık onlarla beraber siz de ölmek istersiniz. o her hastayım galiba dediğinde veya şikayette bulunduğunda kafanızı dağlara taşlara vurmak istersiniz. kesinlikle önünü alamazsınız, onları yatıştıramazsınız. onlar üzerinde etkili olmayı bırakın, onlar da kendileriyle beraber sizi depresyona sürükler. Hastalık hastası olan bir insan hele ki erkekse ve orta yaşlıysa evlerden ırak. gördüğünüz yerde koşarak uzaklaşın.