ey âhiretini düşünen hasta! hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. hastalıklar keffâretü'z-zünub(günahlara kefaret) olduğu hadis-i sahihle sabittir. hem hadiste vardır ki, "ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker."
madem iman gibi hadsiz derecede kıymetdar bir nimet bizde vardır; ihtiyarlık da hoştur, hastalık da hoştur, vefat da hoştur.
Hani şu aşırı ilgilenme, üzerine titreme durumları var ya deliyorum nasıl mutluyum anlatamam. Naz yapmanın nirvanasındayım arkadaşlar. Tüm yurt odamda, vitamin olur diye yedirmedikleri içirmedikleri şey kalmadı, telefonum susmuyor falan. Ne çok sevildiğimi şimdi daha iyi anladım, bir taraflarım tavan yani. Tek sıkıntı vize haftası öncesinde hastalanmış olmam. Onu nasıl halledebilirim hiç bilmiyorum. Gerçi bu kadar ilgiden sonra iyileşmesem daha mı iyi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Böyle ilgiye can kurban, yaşasın hasta olmak.
Bir an kıymete biniyorsun ve ev ahalisi etrafında pervane oluyor ya, insanın fazladan iki gün daha aksırıp öksüresi geliyor.
Belki de herkes içindeki sevgiyi veya kaybetme korkusunu ortaya dökmeyi illa başınıza bir hal geldiğinde becerebiliyor.
Çorba tabağınızı masadan kaldırmadığınız için size kızan anneniz, "aman kıpırdayıp yorulma çorbanı ben içiririm" naifliğiyle size yaklaşıyor.
Ne konfor ama, en iyisi ben bir hastalanıp geleyim!
Yoktur. Ben yatarsam herkes ölür. Şaka şaka hastalandığımda da yatamadığım için bir güzellik kalmıyor. Hatta hasta olduğum için kızımı koklaya koklaya öpemiyorum. işin o kısmı cehennem zaten.