yaş 9 filan, yıl 1995, yer niğde'nin küçük bir ilçesi. mc donald's yeni yeni tvlerde, bir çocuğun aklını alabilecek palyaçolarla beliriyor ve gerçekten de aklımızı alıyordu. bahsettiğim ilçe küçük tabi, elektriğin olmasına artık alışan ilçe halkı, telefonun da gelmesine deliler gibi seviniyordu. haliyle bu küçük ilçede hamburger yemeye sevinmek için, sadece üçü gerçekleşen(elektrik su telefon) altyapı hizmetlerinin tamamlanması şart. (evet marx haklı galiba: alt yapı olmadan hamburger yenmez.)
okulda tüm arkadaşlara ve bana sorsanız, en sevdiğimiz yiyecek uzak ara hamburgerdi, ama henüz yiyebilen olmamış, işte hasretin tavan yaptığı günlerin birinde, kafayı çalıştıran ben, şehir merkezine gidecek anne ve babaya yalvar yakar, hamburger siparişi verip, oluru da almıştım. beklemesi bile müthişti, artık ben de ronald amcanın yanındaki elit veletlerden biri olup, farkımı ortaya koyacak, bir anda kafam ve kulaklarım küçülecek, boyum uzayacaktı. hamburger o yaştaki bir taşralı çocuk için her şeydi, hamburger emekti, ve hamburger asla sadece hamburger değildi.
tüm akşam boyunca beklemekten yorgun düşmüş, uyuyakalmıştım, sabah uyanıp koşarak mutfağa girdiğimde, konyalı annem kendine hiç yakıştıramadığım bir şekilde, kinder sürpriz reklamlarındaki alman kadına bürünmüş, hamburgeri arkasında saklıyor ve aynı reklamdaki alman çocuklardan saç ve ten farkıyla ayrılan ben ve kardeşim de, aldığı şeyin ne olduğunu tahmin ediyorduk. ve hediye belirdi, konyalı annem, hiçbir zaman bir alman reklam yıldızı gibi olamayacağının nüvelerini daha o günden bize veriyordu, evet koca niğde'de hamburgerin eti yoktu, ama ekmeği gelmişti, bunu kardeşimle nerdeyse hiç umursamadık, evet eti olmasa da o ekmek bir hamburgerdi. mutluluktan havalara uçmuştum, fakat beni elit ve sümüklü olmayan çocukların arasına sokacak bu mucizevi yiyeceği evde tüketecek kadar da salak değildim(?) hamburgeri elime alıp, direkt okulda yiyecektim, hamburgeri oralarda bulmak zahmetliydi, ama onu herkesin önünde yemek paha biçilmezdi.
hemen okula doğru yola koyuldum, okul evimizden uzakta olduğundan ve bahsettiğim altyapı eksikliklerinden ulaşımın öncelikler sırasında çook gerilerde olmasından ötürü, bu yolu yürüyerek tepiyordum küçük adımlarımla, komşumuz sevgi ablanın evini geçtikten sonra ise bu küçük taşra kasabasındaki küçücük amerikan rüyası bitmek üzereydi, bir köpek olanca hışmıyla, bana doğru koşuyor, ben ise ömrümün ikilemini o yaşta o kısa dakikalarda yaşamak zorunda kalıyordum, zevk mi elem mi? (bentham'a teşekkürler) ve köpeğin yanıma yaklaşmasına saliseler kala hamburgeri fırlatmıştım, bu fırlatışla köpeğin koşma yönü değişmiş ve o küçücük ilçedeki ilk hamburger yiyen canlı ben değil o 3. sınıf mahalle köpeği olmuştu.