sözlükte yazar olsa çaylak ve hatta silik yapılacak kişi. Keşke bir moderasyon olsa da siliverse bu zatları dünyanın veritabanından. Gerçi var, biz ona ölüm diyoruz ama kustukları kalıyor işte böylece. Birine hakaret edeyim derken zıvanadan çıkmaktır. eşcinsellerin tercihlerini küçük görmek anlamında demiyorum ancak düpedüz i.neliktir yapılan. "homo" sözcüğünü bir hakaret olarak algılayanların gazetesinde yazardır işte bu adam. bir de demiş ya kendisi, kişi kendinden bilir işi diye, vay anasını diyorum sayın seyirciler bu kadar terminolojiyi, bu alemde dönen pislikleri nerden öğrenir insan, başka da bir şey demiyorum. ha bir de şahika ağzıyla "şaşırdım" diyorum. bu arada nedir lan o çarpışan mızrak? biri açıklasın, kafamda bir şeyler canlanıyor ama, yok artık!
pekin olimpiyatları'ndaki başarısızlığımızı ergenekon'a havale ederek bir insan evladının azmederse ne kadar saçmalayabileceği konusunda kendi yolundan giden gençlere örnek olmuştur. şahsen okuyalı dakikalar oldu hala gülmemi sonlandıramıyorum.
yazıyı okudum sonra bir daha okudum ve diyorum ki sabah, cumhuriyet, radikal, taraf gazetesindeki bir yazar nasıl konuyu başka bir yere bağlıyorsa buda aynısını yapmıştır ancak bu link ve entry'i yazan arkadaşın bir ideoloji kabızlığı varki komiğine gitmiş..
kıymeti kendinden menkul kişilik. başkalarını amerikan yandaşlığı ile suçluyor, kendisi ne onu biliyor mu bilmiyorum. yakında çıkar 4-5 eşi olduğu yanına da 10 yaşlarında bir taze(!).
bunlara inanan, bunları okuyan insanlar var ya ben ona yanıyorum.
bugünkü yazısı ile ergenekon muhabbetinin nerelere kadar çekilebildiğini gösteren yazar(?). hayır geyik yapacaktım bu konuda ama bir gördüm ki kendisi geyiğin kralını yapmış. kendisini sözlükte yazar olarak görmeyi isterim...
O başlığı atmadan önce, "Yayın Kurulu"nda çok tartıştık... "Olayı en güzel yansıtan" başlık ne olmalıydı?.. Yayın Kurulu üyelerimizden bazıları, "Ergenekon avukatlığına soyunan CHP'liler, Silivri'den sonra gazetemizi de bastı" ifadesinin öne çıkarılmasını isterken, bir kısmı da "CHP'li eylemciler"in "CHP'li belediyelerin resmi plâkalı araçları" ile taşınmasına vurgu yapılarak, "Resmi araçlarla provokasyon" başlığının kullanılmasını teklif ettiler...
Bazı arkadaşlarımız ise; "CHP'li yaşlı kadınlar"ın derdinin "Baykal'ın dostu Hüseyin Üzmez" değil, doğrudan "Vakit" olduğunun ortaya çıktığını ifade ederek, "CHP'nin derdi Vakit" başlığının kullanılmasını istediler... Ancak, ortada bir "saldırı" vardı... CHP'liler, idare binamızın önüne sanki "gösteri" için değil, "saldırı" ve "arbede" için gelmişlerdi...
Öyle ya; hem "muhabirlerimizi" iteklemeye, hem de yazarımız Ali ihsan Karahasanoğlu'na saldırmaya cür'et etmişlerdi... O halde, bu durumu yansıtan bir başlık kullanmalıydık... Sonunda, "CHP'den şirretlik" başlığını uygun bulduk... Zira, 100-150 kadar "bindirilmiş tayfa"nın dün yaptığı, resmen ve alenen "şirretlik"ti!
HÜSEYiN ÜZMEZ’i HiÇ SAVUNMADIK Ki!
Evet, hem "şirretlik"ti, hem “çirkeflik”ti...
Çünkü yaptıkları eylem, bir "kınama" eylemini aşmış, açık ve net bir "saldırı"ya dönüşmüştü!..
Hem, niye "Vakit önünde eylem" yapıyorlardı ki?.. "Protesto" ettikleri Hüseyin Üzmez ise, niye onun evinin önüne gitmiyorlar da, bizim kapımıza geliyorlardı?..
Kaldı ki, bu gazete; Hüseyin Üzmez'in yaptığı iddia edilen "cinsel taciz"i de, tahliye edildikten sonra çıktığı "televizyon ekranları"nda yaptığı "konuşma"ları da "onaylamadığını" ve kesinlikle "tasvip etmediğini" deklâre etmiştir!..
Sadece bununla yetinmemiş, "Üzmez'in tutuklanışı"ndan bu yana geçen "6 aylık süre"de, Hüseyin Üzmez'e "tek bir yazı dahi" yazdırmamış, yazdırmayı da düşünmemektedir!..
Bütün bunlara rağmen, gerek "CHP'li provokatör"lerin, gerek "başkaları"nın; doğrudan Hüseyin Üzmez'i hedef almak yerine hâlâ Vakit'e saldırması; sadece ve sadece "kuyruk acılarının tatmini" olsa gerek!..
KANAL D SAPIĞINA GIKLARI ÇIKMADI
Küçük kız çocuklarına taciz "suç"tur ve "ahlâksızlık"tır da, "erkek çocukları"na tecavüz suç ve ahlâksızlık değil midir?.. Tecavüzle suçlanan kişi "Kanal D çalışanı" olunca "tepki gösterilmez" de; "Vakit'le yollarını ayıran" bir kişi olunca mı tepki gösterilir?..
Bir ayrıntı daha:
Biraz önce ifade ettiğimiz gibi; "kesinlikle tasvip etmediğimiz olay"dan bu yana, "Hüseyin Üzmez lehinde" bir tek satır çıkmadı bu gazetede...
Dahası; "6 aydır, bir tek yazısını da yayınlamadık!"
Peki, bizi "Üzmez aleyhinde haber yapmamak"la suçlayanlara sormak lâzım değil mi;
Hürriyet gazetesi, "Kanal D'nin sapık kameramanı" hakkında kaç haber yaptı acaba?..
Bilebildiğim kadarıyla, "3. sayfadan üç-beş satırla tutuklandığını" yazdılar, o kadar!..
O haberde de; kameramanın "5 yaşında bir çocuğa tacizde bulunduğu"ndan hiç bahis yoktu, iyi mi?..
Tabiî, "CHP'li bağyanlar"a şunu da sormak lâzım: Tamam, "14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel taciz"den dolayı Hüseyin Üzmez'e, daha doğrusu "Hüseyin Üzmez üzerinden Vakit'e" saldırıyorsunuz, "Vakit binasına baskın" düzenliyorsunuz da; aynı eylemi, meselâ "Kanal D önünde" niye yapmadınız?..
Öyle ya; "Kanal D kameramanı" olan bir sapık, "14 yaşında bir kıza" değil, hem de "5 yaşındaki bir erkek çocuğu"na "tecavüz"de bulunmak isterken, "suçüstü" yakalanmış, tutuklanmış ve mahkeme tarafından "suçlu" bulunarak "mahkûm" edilmişti!..
Peki, sormaz mıyım ben şimdi;
"CHP'li eylemciler"in ve "Ergenekoncu medyatörler"in bu çifte standartlı tavrı, en az "taciz" kadar "iğrenç, pespaye, müptezel ve alçakça" değil midir?..
ALi KIRCA’YI NiYE PROTESTO ETMEDiNiZ?
"CHP'li bağyan"lara ve elbette "ahlâksızlığın sembolü" oldukları halde başımıza "ahlâk bekçisi" kesilen "medyatör"lere şunu da sormak hakkımız değil mi?..
"Ahlâk" konusuna madem bu kadar önem veriyorsunuz, madem "taciz ve tecavüz"e karşı çıkıp, bunun "çok büyük bir ayıp" olduğunu söylüyorsunuz, o halde cevap verin:
"Zina suç olmasın!.. Zina serbest bırakılsın!" diye bas bas bağıran sizler, yani "CHP'liler" ve "karteloz"lar değil miydi?..
Neredeyse "zinaya özgürlük" kampanyası yürüttüğünüzü unuttuk mu sanıyorsunuz?..
Sorarım sizlere;
"Taciz", "tecavüz" ve "zina"nın mağduru olanlar, sonuç itibariyle "kadın"lar değil midir?..
Öyle ya;
Kadınlar hem "taciz" edilmekte, hem "tecavüz"e uğramakta, hem de "eşleri tarafından aldatılmakta" ve dolayısıyla "büyük bir travma" yaşamaktadır!..
Heeeyyy CHP'li hanımlar; "taciz, tecavüz ve zina"ya karşı madem bu kadar "duyarlı"sınız, peki Ali Kırca, hem de "döve döve kadın severken(!)" neredeydiniz? Yoksa, “regl partisi”ne mi gitmiştiniz!..
Evet, evet; 2006 Ağustos'unda internet sitelerinde yayınlanan "porno görüntü"lerde Ali Kırca, yatak odasında "seviştiği" kadına hem "şaplak" indiriyor, hem eline, koluna, yüzüne vuruyor ve hem de "kalça"sını tokatlıyordu!..
Ali Kırca "sadist", kadın "mazoşist" olmalı ki, tepki yok!.. Kimbilir, belki bu da "cinsel bir fantezi"dir!..
Ama, ortada bir gerçek var:
"Ali Kırca, o an eşini aldatmaktadır!"
Hayır, "o an" da değil, bir "gece kulübü"nde tanıştıkları 2005'in Ağustos ayından 2006'nın Mayıs ayına kadar sürdürdükleri ilişki boyunca, Ali Kırca; "defalarca" aldatmıştır karısını!..
Peki, "CHP'li bağyanlar" o zamanlar neredeydi?.. "Ali Kırca'nın aldattığı karısı"na niye sahip çıkmadılar?.. Ya da, "karısını aldattığı" için Ali Kırca'yı niye protesto etmediler?..
Ne yani;
Bir başkasına "haram" olan sapıkça ilişkiler, Ali Kırca'ya "helâl" midir?..
Ne ilginç değil mi;
"Karısını aldattığı"ndan dolayı başta CHP'liler olmak üzere hiçbir kadın kuruluşunun tepkisine maruz kalmayan Ali Kırca, olaydan birkaç hafta sonra "işbaşı" yapıp ekranlara döndü ve hiç kimseden de "gık" çıkmadı ama, "Hüseyin Üzmez'e sayfalarını açmadığı" halde, hâlâ Vakit'e saldırıyorlar ya, "çifte standart"ın böylesine yuh olsun!..
ÜZMEZ, BiR BAYKAL HAYRANI!
Kaldı ki;
Gerek "şuyuu, vukuundan beter rezalet"ini , gerek "ekranlardaki sözleri"ni kesinlikle tasvip etmediğimiz, bunu da açıkça deklâre ettiğimiz Hüseyin Üzmez, bizim değil "Baykal'ın dostu"dur!..
Evet, evet;
"Hüseyin Üzmez, Baykal'ın dostudur!"
"Vakit'in hiç onaylamadığı" bu dostluk o kadar "ileri boyutta"dır ki; işte o "övgü"lerden bir cümle:
¥ "Sayın Deniz Baykal'ı takdir ediyorum... Açık, net ve mert!" (30.07.1997)
¥ "Sayın Deniz Baykal'ın ismi, hiçbir pisliğe karışmadı... Dürüstlüğünden ve yurtseverliğinden kuşkumuz yok!" (13.05.2005)
¥ "Bizim bildiğimiz, CHP'ye; Sayın Baykal kadar dine saygılı bir genel başkan gelmemiştir" (05.06.2005)
¥ "Bizce Sayın Baykal, adı pisliklere karışmamış, yüzde yüz yerli, temiz bir Anadolu çocuğudur. Bugün Ana Muhalefet olan CHP'nin başında bulunması da milletimiz için bir şanstır." (12.10.2005)
Üzmez’in; Baykal hakkında bunun gibi, daha nice "yıkama-yağlama" ve övgü yazısı var...
Ama, "Hüseyin Üzmez'in dostluğu"ndan "Deniz Baykal'ın da ne kadar memnun olduğunu" gösteren son bir örnek vereyim:
Yazan Hüseyin Üzmez... Tarih, 15 Şubat 2008.
¥ "Sayın Baykal'ın nezaketi - 13 Şubat Çarşamba günü, saat 20.00 sularında CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal telefonla beni aradı. 12 Şubat Salı günü de Sayın Emin Çölaşan aramıştı. Bu iki dostun, birer gün arayla, art arda aramaları doğrusu beni memnun etti.
O konuda ‘Birer gün arayla iki dost aradı’ başlığı altında bir yazı yazdım. Ancak her iki dostun söylediklerini köşeme sığdıramadım. Onun için bu yazıyı yazıyorum. Sayın Baykal zaman zaman kendileri için yazdığım yazıları okuyormuş...
Onun için beni aramış. Konuşmamız epeyce uzun sürdü. Sağ olsun. Bana teşekkür ediyordu."
Sadece yukarıdaki şu satırlar, "Üzmez-Baykal dostluğu"nun hangi boyutlarda olduğunu görmeye ve göstermeye herhalde yeterlidir!..
Bu, "ne yaman çelişki"dir ki;
Hüseyin Üzmez'i ilk protesto edenler, "CHP'li dostları" oldu!..
Eee, ne demiş atalarımız;
"Besle kargayı, oysun gözünü!"
Sen, "CHP ve Baykal ile bu kadar dost olur" isen ve hemen her yazında "Baykal dostluğu"nu beslersen, sonunda olacağı budur!..
Bu da Üzmez'e "kapak" olsun!..
RESMi ARAÇLARLA PROVOKASYON!
Dünkü olayın, bir de "CHP'li provokatörlere tahsis edilen belediye otobüsleri" boyutu vardı ki, ona da değinmeden geçemeyeceğim...
Malûm;
Danıştay, daha 2 ay kadar önce, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin, "Ankara'da gönüllü kuruluşlarca açılmış, kâr amacı gütmeyen öğrenci yurtları ile Diyanet'e bağlı Kur'an Kurslarına destek olmak üzere kış mevsiminde yakacak ve giyim yardımı" yapılmasına imkân sağlayan kararının yürütmesini durdurmuştu!..
Evet durdurmuştu, çünkü;
"Gariban çocukları"na yapılacak "yakacak ve giyecek yardımı"nda "kamu yararı yok"tu!!!.
Ben demiyorum, bunu mahkeme diyordu:
"Kamu yararı yok!.. Dolayısıyla, belediyenin imkânlarını yurt ve kurslara tahsis edemezsiniz!"
Şimdi sormak istiyorum;
"Belediye imkânlarının gariban öğrencilere tahsis edilmesi"ne karşı çıkan Danıştay, bakalım "CHP'li Belediyelerin, CHP'li provokatörlere otobüs tahsis etmesine" ne diyecek?..
Hesap mı soracak, yoksa "Olur böyle vakalar" deyip geçiştirecek mi?..
Bekleyelim ve görelim...
Eee, bizim suçumuz ne?..
Evet, Hüseyin Üzmez 6 ay önce "yazarımız"dı, ama şu anda "Vakit yazarı" değil... Bundan sonra olacak da değil!..
O halde, "Vakit'e saldırı" niye?..
Yoksa, bu da "Ergenekoncu taktikleri"nden biri mi?..
Ama, bazı gerçekleri görmek için beklemeye herhalde gerek yok!..
O gerçeklerden biri şu:
CHP'li bağyanlar, dün "kimi ve neyi protesto" etti?.. Eğer "Baykal'ın en büyük dostu Hüseyin Üzmez'i protesto" ettilerse, niye Hüseyin Üzmez’in evinin önüne gitmediler de, "Vakit'in önü"nde höykürdüler?!?..
Yoksa, yaşadıkları "kuyruk acıları"nın intikamını mı almak istiyorlar Vakit'ten?
Aynı soru, "Üzmez bahanesiyle Vakit'e saldıranlar" için de geçerlidir!..
"Altı aydır Vakit'te yazmayan" bir adama, hâlâ "Vakit yazarı" demenin sebebi nedir acep?..
"Kuyruk acısı" olanlar parmak kaldırsın!..
iki “şehvet” birleşince!
Ben olsam; "suçlu" olarak gördüğüm adamla yan yana gelmekten mümkün olduğu kadar kaçınır, yüzüne bile bakmam!..
Ama "kartel televizyonları" ve "kartel gazeteleri" ne yapıyor?.. Hem "Üzmez'i ayıplıyorlar", hem de "kendisini ekranlara konuk, sözlerini gazetelerine manşet" yapıyorlar!..
Sorarım size; bu durumda, "Hüseyin Üzmez'e sahip çıkan" kimdir?.. "Ona yazı yazdırmayan Vakit" mi, yoksa ona ayıplarını anlattıran "kartel medyası" mı?..
Şu hale bakın; "ekran şehveti" duyanlarla "reyting şehveti" yaşayanlar bir olmuşlar, "ayıpta işbirliği" yapıyorlar ama "suçlanan" yine biz oluyoruz!.. Ya hu, Üzmez'i hem "afaroz" edip, hem de ekranlara çıkaran siz değil misiniz?..
bir yazısında başbakan recep tayyip erdoğan kendisine bir zamanlar "hasan abi" dediğini yazan gazeteci. kendi cevresinden bir cemaati olduğu söylenmektedir.
2004 yılında çok yakından tanıdığım şerefli bir insana,köşesinde hiç olmayan bir dolandırıcılık olayını yaftalamış,fikirleri günün birinde benle eşdeğer bile olsa,o olaydan dolayı asla sevemeyeceğim insan.
karalanmış olan insanın tek suçu siyaseten hükümetle uyuşmuyor olmasıydı.o zamanki -konuyla ilgili- bakanlık,o şahsı görevden almak için -sözde- bir karalama kampanyası başlattı ve bu gazeteci de köşesinde aleni olarak buna destek verdi,bunları açıklayın babında kanıtsız ama ağır sözler sarf etti.
nitekim bir süre sonra karalanan şahıs açtığı davayı kazanınca,yine aynı köşenin ufacık bir bölümünde -yasa gereği zorunluluktan- özür yazısı yayınladı,ama bu kişiliğinde az da olsa bir defekt ve yanardönerlik olduğu gerçeğini değiştirmez.
tutarlı olan tek yanı hakaret ederken gösterdiği tutarlılıktır. kendinden olmayanı akla hayale sığmayacak yollardan eleştirmeye çalışırken eleştirilerini mantık çerçevesine oturtmaya çalışır. kendinden olmayanın eylemi onun için açıkca hedef gösterme ve düşmanlık sebebi olabiliyorken, kendisine yakın gördüğü kişiler aynı eylemi yapınca kaypakça gülerek o olayın parçası olabilen bir adamdır. benim nazarımda bu ülkenin en tutarsız gazetecisidir. idil biret konserinde şarap içilecek ve konser topkapı sarayında organize ediliyor diye alperen ocaklarını kışkırtmış ve konserin basılmasına sebep olmuştur. işin garip yanı; bu olaya sebep olan mukaddes avluda şarap küstahlığı yazısını kaleme almadan sadece birkaç yıl önce, aynı avluda yalaya yalaya bitiremediği başbakanın şaraplı davet vermesi ve hatta bu davette hakkında çok kereler katil bush diye yazılar kaleme aldığı amerikan başkanı ile birlikte içki masasında kaypak kaypak gülerek poz vermiş olması onun için önemli değildir. böyle bir adamdır hasan karakaya.
Bugünkü yazısının başlığı "Kurduğumuz 16 devletin hangisinde Türk adı vardı"? olan kara cahil bir sığır ve yalancı. Hatta sığır da değil, o bile kulak dolgunluğu ile başını iki yana sallayıp yanlış bilgi verme diyecektir.