hasan cemal

entry167 galeri16
    101.
  1. pazar köşesinde hakkarili bir annenin mektubunu yayınlamış yazar.
    http://siyaset.milliyet.c....2012/1576542/default.htm
    0 ...
  2. 102.
  3. Eski solcu takılan abilerimden hatırlardım adını. Nitekim 1981 - 1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmenliği yapmışlığı vardır. 1944 doğumlu Hasan Cemal ittihat ve Terakki'nin en önemli isimlerinden olan Cemal paşa'nın torunudur. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Hasan Cemal Ankara'daki haftalık Devrim Dergisi'nde, 1969 yılında gazeteciliğe başladı. 1986 yılında Sedat Simavi, 1989 yılında da Nokta Dergisi'nin "Doruktakiler" ödüllerini kazanmıştır.

    Hasan Cemal'in Barışa Emanet Olun (2011), Türkiye'nin Asker Sorunu (2010), Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005), Kürtler (2004), Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım (1999, Özal Hikayesi (1989), Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987), Demokrasi Korkusu (1986), Tank Sesiyle Uyanmak (1986) isimli kitapları vardır.
    in
    Hasan Cemal'in kitapları arasında şimdi bir tane daha eklendi. Everest Yayınları'ndan çıkan kitabın adı "1915: Ermeni Soykırımı"
    Kitabın kapağında Hasan Cemal'in Erivan'daki Ermeni Soykırım Anıtı'na üç beyaz karanfil koyarken fotoğrafı kullanılmış.

    1915 yılında Ermenilerin yaşadığı bir acıdan, kayıplarından yana kimsenin şüphesi yok. Ama bu acıları sadece Ermeniler yaşamadı. Türkler de yaşadı. Ermeni Devlet Arşivleri'nde bunlara ulaşılabiliyor. Yetmezse Rus Arşivleri'nden de ulaşılabilir. Ama bir araştırmacı gazetecinin başvuracağı ilk kaynak kendi milleti ve o milletin vicdanı olmalıydı. Gönül isterdi ki Hasan Cemal ve benzerlerinin biraz da bölge halkına gidip danışmalarıydı. Benim anlayamadığım bizim yazarlarımızın neden kendilerine, kendi halkına yapılanları bu kadar çabuk kabullenmeleri. Dünya Savaşı'na girdiğimiz yıllarda Ermeniler de bir bağımsızlık mücadelesi vererek kendi ülkelerini kurmak istediler. Balkan Devletleri'nden esinlenmişlerdi. Balkan Devletleri mücadelerini kazandılarsa da onlar başaramadı. Bu bir varolma savaşıydı ve kaybettiler. Eğer Ermeniler bu başarısızlıklarını soykırım olarak adlandırıyorlarsa o biz neden Bulgaristani Yunanistan ve diğer balkan devletleri'ne karşı bu davalara girmedik. Ermenilerin bir kıyıma uğradığını kimse tartışamaz ama onların yaptığı kıyımları da kimse tartışamıyor. Bizim bu konuda eser veren yazarlarımızın çoğu sadece Ermenilerin yaşadığı acılardan bahsediyorlarken Türk tarafının acıları pek bir çabuk atlanıyor. Türklerin yaşadığı acılardan bahseden eserlere ve yazarlara da faşist, radikal milliyetçi gibi yakıştırmalarda bulunuyorlar. Anlamak istiyorum ama gerçekten anlamıyorum.

    Bu ülkenin entellektüel yazarlarının nedense Türkiye Cumhuriyeti ve milletinin menfaatine yazı yazmama sorunu var. Kendi halkını, milletini övemeyen, bunu zayıflık, bağnazlık, cahillik olarak gören bir yazar kesimi var. Bu insanlar 100 yıl önce yaşanmış olayların üzerine atlarken daha 20 yıl önce Ermeniler'in Hocalı'da yaptığı katliamdan tek kelime ile bile olsa bahsetmiyorlar. Birleşmiş Milletler'in bile "insanlığa yakışmayacak" ve "insanlık Dışı" olarak nitelediği bu olaylara bir kelime ile olsa eleştir be kardeşim. Yani söylemeye dilim varmıyor ama bu kadar mı satıldınız siz!

    Hasan Cemal de her ne kadar müthiş bir birikime sahip olsa da, entellektüelliği ve kültürü tartışılmayacak olsa da kendini şehit askerlerimize, patlayan bombayla ölen vatandaşlarımıza, arabası yakılan insanlardan, Ermenilerin katlettiği Türklerden, Ermenilerin güneydoğu Anadolu'da Fransızlarla, doğu anadolu'da Ruslarla yaptıkları işbirliklerinden, ülke birinci dünya savaşı'nda iken yaptıkları ihanetten bahsetmekten alıkoyuyor. Topkı diğer türevleri gibi. Eğer Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Çanakkale Cephesi'nde başarılı olamasalardı da Rusya'nın hasretle beklediği yardım onlara ulaşsaydı ve Rusya'da Komünist Devrim hiç yaşanmasaydı bugün doğu Anadolu sınırımız hangi ilimizden başlayacaktı acaba? Doğu Anadolu'da bugün Ermenistan Devleti olacaktı ve o zaman kayıtsız kalacakları bir türk soykırımından söz ediliyor olacaktı.

    Biz Türkler nedense herkesin yaptığından çok daha sert bir şekilde kendimizi eleştiriyor, kendimizi haklı görmeyi zayıflık olarak görüyoruz. Bunu yaptığımız süre boyunca da Hasan Cemal gibileri çok çıkacaktır.
    0 ...
  4. 103.
  5. iTF liderlerinden Enver-Cemal-Talat üçlüsünden Cemal paşanın torunudur.
    0 ...
  6. 104.
  7. cemal paşa eğer ki birinci dünya savaşı sonucunda emeline ulaşıp suriye kıralı olabilse idi şu anda esad yerinde oturması muhtemel kişidir. bu günkü suriye, ürdün, lübnan ve israilden oluşacak olan bu devlet kurulmadan yıkılmıştır. çünkü almanlar yenilince biz de yenik sayıldık.
    0 ...
  8. 105.
  9. bölücü kürtlerin medyadaki kalemşörüdür.

    demokrasi ve özgürlükten anladığı tek şey, bölücüleri desteklemek olan acınası bir insandır.

    bütün o ihanete eş değer yazıları, hangi ruh haliyle yazdığı da ayrı merak konusudur.

    yoksa onun da, cengiz çandar gibi tarihsel bir kuyruk acısı mı var?.
    3 ...
  10. 106.
  11. dedesi koskoca paşa bu ise sıçtı taşa.
    1 ...
  12. 107.
  13. dedesi osmanlı'yı batırmıştı bu da cumhuriyetin temeline konan dinamitleri taşıyanlardan oldu...

    sülale boyu türklük düşmanı çaşıtlardan...
    2 ...
  14. 108.
  15. 109.
  16. (bkz: rte) nin ve onun tam gaz giden (bkz: ileri demokrasi) anlayışının son kurbanı fakat sonuncu kurbanı değil ne yazık ki.
    0 ...
  17. 110.
  18. yazısını okudum. ama bir laf sokma gibi bir şeye rastlamadım. neye göre istifa etti. Başbakana laf atmamış, başbakanın barışına laf atmamış neden atıldı bu insan. Bence devam etseydi bir şey demezlerdi. Ama bir can dündar için aynı şeyleri söyleyemem yada yılmaz özdil için. Onlar mesleklerini yapıyorlar. Ve korkmuyorlar yazıyorlar. Ve şunu tekrar diyebilirim ki hasan cemal yazdıkları için istifa etmedi çünkü istifa ettirecek bir yazı değil.
    1 ...
  19. 111.
  20. Oportunist mi liberal mi kalemşör mü belli olmayan gazete köşecisi.
    0 ...
  21. 112.
  22. “1915: Ermeni Soykırımı” kitabın yazarı kitabında ;Soykırımı inkar etmek insanlık suçuna ortak olmaktır” diye yazmıştır ermeni vakfı onur nişanına hak kazandı.
    0 ...
  23. 113.
  24. 1998 yılında yazmaya başladığı Milliyet gazetesinden 2013 yılında ayrılan yazardır.
    2 ...
  25. 114.
  26. doğruları yazmaya devam etmesi gereken yazardır.

    her yazar siyasi baskıyla sinebilir, yandaş medyada bukalemun olarak her dönem yeni padişahına dalkavukluk çekebilir.

    ama bir mehmet ali birand, can dündar, hasan cemal olmak zordur.

    başbakana kafa tutmaktır, sözünü sakınmamaktır yazarın görevi.

    bırak herkes seni susturmaya çalışsın hasan cemal, biz yanındayız.

    sen de biliyorsun ki yıllar sonra tarih seni hatırlayacak. onları değil.
    1 ...
  27. 115.
  28. 115.
  29. 11 şubat 2013 itibariyle t24de yazmaya başlamıştır.
    0 ...
  30. 116.
  31. akpnin, bana ne kadar yakın olursan ol, bir gün ters düşersek seni harcarım zihniyetinin kurbanıdır.
    bir zamanların yalakası..
    1 ...
  32. 117.
  33. 118.
  34. 119.
  35. 120.
  36. 121.
  37. yazar, baş yazar.

    hasan cemalin; beyefendi rahatsız olmasın ... ironik yazısını okurken düşündüm;

    gazetecilik iştir, meslektir. her işin olduğu gibi bir patronu-patronları vardır. esli dille, eski teknolojiyle konuşursak; dizgicisinden-linotip ustasından, sayfa bağlayıcısına, kurşundan dökülüp dizilmiş ve bağlanmış sayfaya kara mürekkebi merdaneyle sürüp üstüne kağıt koyarak ilk provayı çıkaran ustaya, prova üstünde ilk tashihi yapan musahhihden, sokak muhabirine, yazara baş yazara giden silsileyi meratib de patrona uzanan bir bağlılık söz konusudur. sıradan gazete işçisi, işinden, yazar, yazısından bağlıdır patrona. patronlarının iktidarla, üstelik giderek artan münasebeti çerçevesinde onun görünür-görünmez, oto sansür kılıklı baskısını görmemek mümkün değildir. gazetecinin kalemi, gazetecinin satırları; adeta gazete patronunun iradesinin gölgesi, yansımasıdır. darbe günlerinde, darbe hayaletinin yarasa gibi uçuştuğu günlerde oto sansür kılıklı görünür görünmez baskı, ülke kaderinde kendine paye biçen kimi güçlerin elindeyken; normal şartlarda bu tayin edici güç, patronların her türlü akçalı ilişkisi doğrultusunda bağlandığı siyasi gücün elindedir.
    işçi bu ilişkinin dışında emeğiyle baş başa iken; yazar baş yazar kadrosu; bir gazetenin kapısından yazar olmaya talip ve davetli olarak girerken kalemini nasıl kullanacağını bilerek adımını atar gazete kompleksinden içeri. inancı, meşrebi ne olursa olsun; inancı ve meşrebi artık patronudur. iş akti adeta ruh teslimatıdır.
    yazar ve baş yazar ekibine bir göz atarsak; hemen hepsi ülke şartlarının burgacında esen yele uygun makale yaratıcısı, manşet mucitidir. daha dün gece bir haber kanalında 28 şubat olsun, türbanlı vekil merveyle alakalı olsun o günlerde kaleme aldıkları yazılardan paragraflar arzı endam etti. gördük ki, hemen yazar ekibinin kahir ekseriyeti bu gelişmeler karşısında oto sansüre ve onun esaretinde çılgınlaşan yazılara isteyerek-veya maişet uğruna; orasını bilemem, imza atmışlardır.
    hiç bir ülkede patronlarda yekpare değildir. bu bağlamda gazete ve genel olarak medyaya yansıyan karagöz oyununda muhtelif cins ve ebatta görüşe rastlamak mümkün.
    hasan cemal kardeşim şikayetçi, neden eleştirmiyorsunuz iktidarı diye. dün dündür demeyeceksek; 9-12 martlardan, 12 eylüle, 12 eylülden kanlı iç savaş günlerine 2000 lerden yine günümüze yazılan çizilen makam esintili makaleler, yazar ve baş yazar ekibinin acemi-usta raksını gözlerden kaçırmayacaksak; iktidar ve/ya muhalefet sevdasının ardında patron gölgesini; bu bağlamda iktidar savaşını görmek gerekir. yazarlarımızın pek çoğu, netameli günlerde gönüllü silahşör olmuşlardır. göbek bağını korumuşlardır.
    darbeciydim, liberal oldum; liberaldim ne olduysa oldu şimdiki iktidarı desteklerken birden ona muhalif oldum raksında samimiyeti görmekte zorlanmamak mümkün mü?
    yazarlar diyor ki diğer meslektaşlarına: bu iktidar hiç mi hata yapmaz ki her yazınızdan bal damlıyor.
    öncelikle iktidarın elbette irili ufaklı, belki saymakla bitmez hatası, kusuru; yanlış adımı; icraatı var.
    bir komünist olarak, düşünürken; açık bulduğum her kapıya not düşerken; 2000 lere kadar ve 2010 lara kadar doğrudan dolaylı askeri tasalluttan kurtuluş için; ve şimdilerde son 30 yılların kanlı didişinin sonlandırılması yolunda atılan çözüm adımının selameti için; yapılan hataları eleştirme lüksünde hissedemedim kendimi. biliyorum ki, 2010 referandumu ve takip eden günlerde çözüm hamlesi; gerek iç muhalefeti, gerekse uluslararası sermaye güdümünde malum odakları, geriye dönüşü olmayan tarzda bu iktidar ya gidecek, ya gidecek bağlamında aleni ittifaka sevk etmiştir. artık bütün kılıçlar çekilmiş; kürt davasının insani çözüm yolunda ne yapılmak isteniyorsa ona karşı mevzi alınmıştır.
    çözüm hamlesi dört dörtlük, mükemmel bir proje mi; bu açılım bütünüyle sorunu, her veçhesiyle çözebilecek mi? bunları tartışma zemini yaratılamadan aleni-örtük taarruz başlamıştır. önce habur, sonra osla; paris katliamı; mit-fidan operasyonu; gezide tam açığa çıkmayan gizli kodlar, daha yeni yaşamakta olduğumuz "evlere denetim" bombası; marmaray ve benzeri yatırımlarda ortaya atılan sadece-ama sadece iktidar savaşına odaklı çarpırtma girişimleri; her ne pahasına çözüm yolunu savunmayı öne çıkarmalıdır. ve buna özen gösteriyorum.
    kısaca formül şu; hissediyorum: çözüme karşı olmak ölümlere davetiye çıkarmaktır. bunu alenen dillendirmek zor. ama çözümün omurgasında ustaca manevralarla tahribata yol açmak temel hedeftir; denilir ya her yol romaya çıkar.
    0 ...
  38. 122.
  39. Şirin Payzın: Paralel devletin varolduğuna inanıyor musunuz?
    Hasan Cemal: hımm, tabii evrende bir enerji var.
    0 ...
  40. 123.
  41. dedesi koca imparatorluğu çökerten 3 lüden.
    kendiside genç cumhuriyeti çökertmek için çalışan 3 lüden.
    2 ...
  42. 124.
  43. Darbe döneminde bile işten kovulmayıp tayyip döneminde kovuşmuştur. Düşündürücüdür.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük