"...ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...
ama yalnızlığın kelimeleri yoktur.
o, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir."
ankara sincanda icra memurluğu yapmıştır ve de mesleğiyle ilgili olarak "en çok da çizgi film seyreden çocukların televizyonlarını aldığına üzüldüğünü" söyleyen,eğer taşınmadıysa halen daha ankara eryamanda oturan,kabul etmese de insanı sokabileceği ruh haliyle bizim kafkamızdır dedirten son dönem türk edebiyatının en sağlam yazarlarındandır.
gölgesizler kitabı yazarı...
kitap senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen Ümit Ünal tarafından filme alınmıştır..
ama her zaman olduğu gibi film kitabın lezzetini vermemiştir..
yalnızlıklar adlı bir buhranlı mucizeye imza atan yazar.
dehşetle okuyorum.
ayrıca uykuların doğusu adlı romanı başlı başına bir fenomendir. postmodern edebiyat denince türkiye'de akla gelen ilk isimlerden biridir.
"Kaldı ki, kendi kendime bir açıklama yapsam bile, hangi kendime yapacaktım? Masanın birinde genç, birindeyse yaşlı ve yorgundum. Ben bana, ben bana bakıyordum. Daha sonra, bu bakışım sırasında, ayrı zamanların çakışmasından apayrı bir zaman mı doğdu pek bilemiyorum ama, birdenbire kendimle göz göze geldim."
satırlarda hasan aliyi ararken dikkatli olmak lazım; çünkü onu ararken insan kendini kaybediyor.
'hatta, böyle zamanlarda yastığın hizasından eşyalara doğru bakarken, çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da, bir şeyleri gördükçe, o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyorum. masayı görmüşse masa, kitapları görmüşse kitaplar, giysileri görmüşse giysiler, duvarları görmüşse duvarlar kadar uyanıyor, diyordum sözgelimi. bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. ardında da, olaya bu açıdan bakıldığında, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.'
uykuların doğusu, hasan ali toptaş okumak sıkıcı değildir.
dili çok iyi kullanan, olayları ince ince işleyerek tadından yenmeyecek kitaplar ortaya koyan, sessiz, popülerlikten uzak, yerli, taşralı, halihazırda popüler olan birçok yazardan daha iyi yazar.
bir dil işçisi. titiz bir kuyumcu adeta. ayakları bu topraklara basan ve bu toprakların hikâyelerini bir masal edasıyla bize anlatan, son dönem edebiyatımızın en iyi yazarlarından.
hikaye anlatmasını çok iyi bilen yazardır. gölgesizler eserinin bendeki yeri çok ayrıdır. kişisel olarak baktığımda dedem olmasını ve kendisinden masallar dinlemeyi çok isterdim.. eserleri arka arkaya değil de belirli aralıklarla okunmalıdır, aksi halde muhteşem kullandığı o dil tekrar ediyormuş gibi gelip sizi yorabilir..
bazı eleştirmenlerce "postmodern" diye nitelendirilen yazar. belki bir miktar haklılık payı olabilir. gerek öykünün akışı, gerekse episode'lar halinde geçişli olması bir miktarda olsa bu kanıyı haklı çıkarmktadır. ancak; yazar her nekaar bir biçem ustası olsa da aynı zaman da içerik konusundaki yetkinliği de hissedilmektedir. örneğin: "uykuların doğusu" adlı romanı başladığı bölümdeki cümlelerle sonlanır. başta birbirinden bağımsız görünen kişiler ve mekanlar yazarın ustalığı sayesinde kolayca birleştirilir.
öte yandan yazar, tam bir dil ustasıdır. öyleki; benzetmeleri ve mecazları birer ustalık işidir ve tadı damaktan kolay kolay gitmez. cümleleri; "tıpkı" "gibi" "neredeyse" ve benzeri zarflarla doludur. anlatılan her olay ya da nesne neredeyse hiç bir şekilde kendi benzerlikleri ile değil mutlaka bir benzeyen aracılığı ile anlatılır. sonuç itibariyle butün eserleri alınıp okunasıdır.
yalnızlığı vurucu şekilde ortaya koyan yazardır. aforizmalarla doludur her cümlesi...
kişiliği de son derece etkileyicidir,bu denli alçak gönüllü olmaz dersiniz yazarlar,kendisini görünce.
...
Neresinden bakılırsa bakılsın,
her cümlede bir çift göz vardır
ve her noktada bir insan.
O insan ki, bakar bize ve ötemize;
ve o insan ki, giyindiği zamanın gerisinden sorar
hep
kaygılanır, duraksar ve sessizdir;
ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...
Ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
O, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir.
Yalnızlık alıp karşına kendini
öteki kendinlerle konuşmaktır
Bakışmaktır öteki kendinlerle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
içlerinde en çok sana benzeyeni,
benzemiyor diye.
yaşayan en büyük romancı ORHAN PAMUK'tur, diye yolları arşınlarken karşıma çıkan SIR YAZAR.. türk edebiyatının kafkası, büyük ruh, doğunun asıl yükselen(bir o kadar da alçakgönüllü)yıldızı, gölgesiz bir şekilde uykuların doğusunda sonsuzluğa nokta koymuş büyük yazar..