kuran'da bakara suresi 102. ayette bahsi geçen iki melektir. kuran'da da bahsi geçtiği üzere insanlara sihir ve büyü yapmayı öğretmiştir. bugüne değin ulaşan büyücülük bu meleklerden yayılmıştır.
rivayete göre: "ya rab! meleklerine secde ettirdiğin insanoğlu günah içinde yüzüyor, buna nasıl tahammül ediyorsun?" diye başlayan ve meleklerin iki ustası harut'la marut'un bunun üzerine dünyada yaşamanın zorluğunu göstermek için babil'e gönderilmesi ve orada insanların davalarına bakmakla görevlendirilmesiyle devam eden hadisedir. sonunda melekler (bkz: zühre)'nin güzelliği ile sarhoş olmuş ve onun isteklerini ilkin kabul etmeseler de sırasıyla içki içip, puta tapıp, zühre'nin kocasını öldürmüşlerdir.. zühre'nin isteklerini sırasıyla yapıp kendilerine geldiklerinde günaha girdiklerini anlarlar.
allah onları babil'de ateş dolu bir kuyuda baş aşağı asmış. kuyudaki bu melekler sihir ile insanlarla konuşmaya başlamışlar ve böylece dünyaya da büyücülük ve sihir yayılmış.
bu meleklerin sihir öğretmeden evvel "sınav için gönderildiklerini büyü yapanın kafir olacağını" söylemesine rağmen özellikle yahudi kadınlarının bunu umursamadan büyü öğrendikleri vurgulanır.
not: israiliyyat denen hikayeleştirilmiş rivayet ile kuran'da geçen bilgilerle harmanlanmıştır
imtihan olarak yer yüzüne indirilen iki melek. onlar babil halkına büyü öğrettiler. ve nasıl bozacaklarınıda gösterdiler. insanları bu günaha düşmemeleri konusunda da uyardılar. ama insanlar büyüyü bugün dahi yaptırıyor.
büyü ustaları oldukları halde sihir yapmak bakımından divan şiirinde her zaman sevgilinin bakışından saçından boyundan daha maharetli değillerdir. şair sevgiliye yaranacak diye harcanırlar bir bakıma.
"Çâh-ı endîşemde seyr et fitne-i Hârûtunu
Bir nazar kıl gamze-i sehhârına âyîneden"
(düşünce kuyumda harut fitneni seyret
sihirbaz gözüne aynadan bir bak) *
Ey melek rû âb u gilden çıkmadan Âdem henüz
Çâh-ı Babil’de gözün Hârut’a sihr-i âmuz idi.
(Ey melek yüzlü! Adem henüz su ve kilden çıkmadan, senin gözün Bâbil kuyusunda Hârût'a
sihir öğretiyordu. ) *
Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen Harut ile Marut, islam’dan önceki birçok dinde de söz konusu edilmiştir. Bakara Suresi'nin 102-103. ayetlerinde, Hz. Süleyman'a atılan iftiralar, Harut ile Marut kıssası üzerinden anlatılmıştır. Peki, Harut ile Marut’un hikayesi nasıldır? Kıssa, divan edebiyatı şairlerinin kaleminde nasıl şekillenmiştir? Gelin Harut ile Marut’un hikayesine yakından bakalım…
Yüce Allah'a:
Biz insan olsaydık hiç günah işlemezdik! diyen iki melek.
Bunun üzerine Allah onları insan suretinde Dünya'ya göndermiştir.
Dünya'da Zühre isimli çok güzel bir kadın çıkar karşılarına. Ve bu kadınla zina yaparlar, içki içerler. Neden zina yaptınız? Diye soran bir adamı da öldürürler. Bu günahlardan sonra yüce Allah onlara sorar:
+ cezanızı dünya'da mı yoksa kıyametten sonra ahirette mi çekmek istersiniz?
Harut ve marut'ta:
+ dünya'da çekelim! diye yanıt verirler.
Şu anda Babil'de bir mağarada ayaklarından bağlanmış ve baş aşağı sarkıtılmış pozisyonda israfil'in sur'a üflemesini bekliyorlar.
Kıyametin koptuğu gün cezaları bitecektir.
Bakara suresi 102-103 de isimleri geçer.