harry potter deyince benim aklıma bir sahne geliyor. tam hatırlamıyorum ama çok küçükken izlemiştim. sanırım sırlar odası veya azkaban tutsağı olsa gerek.
korkulan şeylerin aslında tamamen insanın kendi zihninin bir uyduması olduğu anlatılıyordu derste. bir oyun gereği herkes en çok korktuğu varlığı kafasında canlandırıyordu. ve daha sonra, o varlık önlerinde beliriyordu. eğer o esnada onun zıttı bir düşünceyi içselleştiremezlerse o varlık kendilerine zarar verebilir. bu yüzden o esnada o düşünceyi kafalarına yerleştirmeleri gerekmekte....
tabi harry'nin karşısına voldemort çıkar. ancak bu bir halisünasyondan ibarettir. onun aslında bir balkabağı olduğunu güçlü bir şekilde hayal ederse voldemort bir balkabağına dönüşebilecektir.
harry birkaç kez gözlerini kapatıp bunu dener bunu başaramaz; fakat sonra öyle bir dikkat ve konstantrasyon ile düşler ki, sonunda voldemort bir balkabağına dönüşmüştür.
aslında hayatımızda bir çok şey de böyle. her şey büyük ölçüde bizim uydurmamız ve çok istersek yalnızca hayal ederek onu değiştirebiliriz...
5. sınıfa geçerken Hogwarts tan mektup beklemenize, sinirlendiğiniz insanlara aveda kedavra yapmak istemenize, eziklediğiniz insanlara muggle demenize, seri bittiğinde herşey bitti oh demek yerine seri bitti diye ağlamanıza, harry hermonie ve ron la en yakın arkadaş olduğunuzu sanmanıza ve yaşınız kaç olursa olsun çubuk bulunca sallayıp expecto patronum demenize sebep olacak mükkemmel seridir.
Küçümsenmesi hiç doğru olmayan etkileyici ve iç ısıtıcı hikâyedir. Çevirisini bilmiyorum fakat ingilizce orijinali gayet akıcı ve esprilidir. Ne yazık ki tüm olumlu özelliklerine rağmen acemice eksiklikler barındırır. Hermione'nin Harry yerine Ron'la olması en büyük sıkıntıdır. Birinci kızın ikinci oğlanla birinci oğlanın da önemsiz kız karakterlerle olması hiç kabul edilebilir değil. ikinci önemli eksik ise Tom Riddle. Bence lord voldemort çok daha iyi incelenebilirdi. Ayrıca rip (bkz: Alan Rickman)