daha küçükken "o ne öyle yaa" diyerek önyargıyla filmine gittiğim ama filminden sonra merak edip kitabını okuduğum, okuduktan sonra da elimden bırakamadığım, okuduğum en iyi fantastik roman olduğunu düşündüğüm seri.
şayet cennet diye bir yer varsa ve girerken bodyguardlar sorun çıkarmazsa, dilek olarak 'hogwards olsun meğerse gerçekmiş, ben de arkadaşlarımla yaşayayım bir dünya ömrü kadar' isteyeceğimdir.
tam bir acıların çocuğu. ailesinin tüm fertleri öldürüldüğü yetmedi vaftiz babası bile öldürürdü onu bırakın çok değer verdiği insanlar bile öldürürdü sadece yanındaki arkadaşları kaldı.
J.K. Rowling'in bir cafede kağıda döktüğü süper bir eser. Benim ayrı bir dünya diye nitelendirdiğim harika bir kurgu. Hele kitabı okuduktan sonra filmlerin çıkması, başrol oyuncusunun Daniel Radcliffe olması da benim için vazgeçilmez kıldı bu yapımı..
çocukluk-ergenlik-yetişkinlik üçgeninde birlikte büyüdüğüm roman karakteri. kitap okumayı sevmemin sebebi, o yaşlarda tek başına sinema salonuna dalıp film izleme cesaretini gösterecek kadar ileri gitmemin sebebi. bir 'çocuk romanı'ndan çok daha fazlası. bugünlerde okudukları twilight zımbırtısını fantastik-edebiyat sanan ergenlerin gözüne sokulması gereken bir başyapıt. bu kadar iyisi günün birinde gelecek mi bilmesem de, benim için yeri hep farklı olacaktır.
hollywood un küçük emrah ı. ne yani yeşilçam ın emrahı varsa, holivud un da harry si var. dün gece serinin filmlerinden birini orijinalinden izlerken iyice fark ettim de vallaha da emrah. hık demiş burnundan düşmüş. anlaşılan rowling yeşilçam filmlerini bayaa izlemiş. hem böyle düşünen sadece ben değilim. ne dediydi ata demirer:
j.k rowling'in aynı ismi taşıyan serisinin baş kahramanı. Kendisinin seriyi yaratırken fena halde star wars'tan etkilendiği aşikardır.
Hele ki harry potter'a the chosen one denilmesi, Lord Voldemort'un aslında bir zamanlar iyi tarafta iken karanlık tarafa geçmesi, kendisine karanlık lord denilmesi meselesi, ölüm yiyenlerin(death eaters) fena halde sith triplerinde gezmesi falan derken bir ara harry potter ile voldermort, luke-vader hesabı baba-oğul çıkacaklar dedim ama orada allah'tan dur demiş rowling.
çocuk kitabı diyenlerle ölümüne münakaşa edebileceğim bir hayat felsefesi. son kitabın son sayfasını okuduktan sonra hp severler için bir devir kapanmış ve yepyeni bir devir açılmıştır.
her kitabında yeni nesneler çıkan, düzgün bir olay zinciri bulunmayan, söz sanatlarının beceriksizce kullanıldığı saçma sapan bir kitap.
not: hacı alnına "z" hiç yakışmamış yav
not: hikaye 10 sene sonrasından devam edecekmiş. voldemort un gizli bir çocuğu olduğu ve büyüyüp babasının izinden devam edeceği ihtimali olabilir.ingilteredeki bir arkadaşım söyledi. sadece bir varsayım büyük ihtimalle...
alacakaranlık serisinden daha güzel oldugu kesin olan j.k rowling ablamızın yazdıgı kitaplar serisidir.ayrıca bollywood'da da cakması cıkmıstır.
(bkz: Hari Puttar - A Comedy of Terrors)
bazı harry potter fanboyları bu seriyi dark tower serisiyle bile karşılaştırırlar.* harry potter tabiki dark tower
serisinin yanında cin ali serisi gibi kalır.
bazı kitaplar olur, okumakla kalmaz aynı zamanda yaşarsınız. vakti zamanında harry potter da bu kategoridendi benim için.
serinin herhangi bir kitabını okumaya başlamak demek birkaç gün, yani kitap bitene kadar, hayattan soyutlanmak demekti. sayfaları çevirdikçe odanın pembe duvarları gittikçe hogwarts'ın koyu taş duvarlarına benzemeye başlardı. "ulan ron gibi bi arkadaşım olsa da yazın evlerine kalmaya gitsem.. en yakın arkadaş bi ayşe var ama onlar da yazın köye gidiyolar şansıma ediyim" diye planlar kurup dururdum. o vakitler liseye giriş sınavlarına hazırlanan biri olarak "göstertsinler karanlık sanatlara karşı savunma dersini 5 pekiyi ile geçmezsem namussuzum" tarzında isyanlardaydım. hayır ezberim de berbat bir de, büyü yerine 2 dua göstersinler ertesi güne unuturum. ama expecto patronum falan deseler hayatta unutmazdım lan. neyse kitap biterdi, gözüm mutfakta balkabaklı pasta, balkabağı suyu ve o iğrenç kulak kiri tadındaki şekerlemelerden ararken, anneden "sinkonta yemeği yaptım, kabak kabak diye dellenceğine onu ye işte" lafını duymak çok fena koyardı. hogwarts dünyasından henüz çıkamamış bir bünye için küfür gibi bir şeydi sinkonta.
velhasıl benim gibi az kitap okuyarak büyümüş birini bile bu derece farklı dünyalara götürüp, orada uzun bir müddet esir tutabilen bu seri; kanımca ileride, 90'ların susam sokağı ile klasikleşmesi gibi, belirli bir nesil tarafından 2000'lerin başı ile özdeşleştirilecek.
son olarak j k rowling teyzeciğim, paranın şeyine koydun ama vallahi de helal olsun.
kimsenin zorlaması olmadan , kendi başıma okumak isteyip okuduğum kitapların baş kahramanı kişi. ne vardı bu kitapta bilmiyorum. sonradan çok kitap okuma denemelerime rağmen diğer kitaplar çok sıkıcı gelmişti.
(bkz: kitap okuma alışkanlığını kaybeden yazarlar) *
zilyon tane kitap okudum bu serininkindeki heyecana, sürükleyiciliğe, hayal gücü başarısına bir tane erişebilenine rastlamadım. detaylar, insanlar ve olaylar öyle incelikli işlenirki tüm seriyi bitirdikten sonra Hogwarts diye bir okulun olduğuna inanmaya başlarsınız.