şu ana kadar ki en iyi harry potter filmidir kanımca. az önce sinemadan eve geldim ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, bu film olmuş!
tabiki kitapla birebir gitmeyen, senaryo değişkilklerine uğramış belli sahneler de var. ha filmin sadece güzel yanlarından bahsedecek değilim. kitap 1000+ sayfa olduğu için ve her şeyi çekmeleri yaklaşık 5 saatlik bir film oluşturabileceği için çok fazla şey kesintiye uğramış. harry'nin dellenip dumbledore'a bağırması gibi önem taşıyan sahnelerin olmaması, sirius'un çok basit ölmesi beni rahatsız eden kısımlardı. ancaaak ginny weasley ve luna lovegood'un fazlaca ön plana çıkmaya başlaması ve kızlarımızın büyüyüp serpilmesi pek güzel olaylar arasında. dolores umbridge karakterinden kitapta tiksinsem de filmde kendisini komik bulduğum sahneler oldu açıkçası. ancak gary oldman'ın bir kez daha sirius black karakterinde yarması olumlu faktörler. ayrıca filmin 2,5 saat civarı olması hiç rahatsız edici değildi, hatta sanki bi yarım saat daha olsaydı kendimi daha iyi hissedebilirdim. dumbledore-voldemort düellosunun da tahminimden daha kısa olması beni üzdü ancak aksiyon yeterliydi sahne açısından.
altıncı filmde daha leziz aksiyon ve hikaye işlenişi bekliyorum, aynı yönetmen çekiyomuş bak olm olmazsa kulağını çekerim diyesim var o yönetmene buradan.
hiçbir zaman kitapların film çevrileri fazla beğenilmez, zaten diğerlerinden bildiğim gibi fazla bir beklentiyle gitmedim gene de eleştirmeden edemeyeceğim. filmi eksik olarak tanımlayabilirim sanıyorum. diğer filmlere göre havasının çocukluktan çıktığı ve efektlerin özellikle savaş kısımlarında -ki gene de filmi kurtarmaya pek yetmedi- geliştiğini inkar etmemek gerekiyor. dırdırcıya verilen röpörtajları falan geçtim malum çok uzun olurdu film, kreatcher'ın filmde tutulmasını isteyen rowling neden sirius'un aynasıyla ilgili bir müdahalede bulunmadı anlamıyorum. saçma sapan sahnelerle vakit öldüreceklerine bir iki ayrıntı eklemelilerdi. bekledim de aslında en sonunda sandıktan falan çıkacak bir aynacık diye ee bu da 7. kitabın da seneryoya sadık kalmayacağının habercisi oluyor gibi. unutmadan bellatrix lestrange hakkını vermiş onu tebrik ediyor snape'e sevgilerimi sunuyorum burdan. luna lovegood'un da ilginçliği fazla vurgulanmamış olsa da serinin en iyi filmi denebilir. hep kötülemek doğru olmaz zaten, her şeyden önce şükretmeyi bilmek lazım kehanet küresini* filme koymayı unutmadıkları için.
--spoiler--
7. kitapta öğrenilecek bir hortkuluk ta filmde gösterilmemiş. çok ayıp çok.
--spoiler--
film, serinin diğer filmlerine göre nispeten daha sönük kalmıştır. kitabı okuyanlar içinde bir nev-i hayal kırıklığı yaşanacaktır. ama yine de izlenilesi film denilebilir.
ilk çıktığı gün * 12.30a tekabül eden ilk seansında denizli belediye sanat merkezinin bilgisayarlarının kilitlenmesinse sebep olmuş güzel film. saat 10dan beri bekleyip rezervasyonsuz oldukları için bilet alamayanlara çok acınmıştır. bol bol yaptırılan rezervasyonlar sonucu eldeki biletler de sağa sola satılabilir.
tam anlamıyla fevkalade olmuş film. imo
gerek efektler, gerekse konunun işlenişi (her ne kadar bazı bölümler atlansa da)gayet güzel olmuş. zaten serinin en uzun kitabı olduğundan dolayı her ayrıntıyı filme aktaramazlardı. belli başlı gerekli her olay işlenmiş. oyunculuklar ise yine hat safhada iyiydi.
bacak kadar çocukların anladığı harry potter filmlerinden ben zerre kadar birşey anlamıyorum. bu yüzden filmin konusunu filmi birlikte izlediğimiz 9 yaşındaki kuzenimden aktarıyorum:
''voldemort geri dönmüş. ama sihir bakanı buna inanmıyor ve hogwarts'a bir 'karanlık sanatlara karşı savunma büyüsü öğretmeni olan dolares'i gönderiyor. bu cadı öğretmen, okulu çocuklara dar ediyor. bizim harry ve ekibi birkaç kişiyi daha kafalayıp bu kadına karşı gizliden bir birlik kuruyor. ancak açığa çıkıyorlar... falan filan''
9 yaşındaki veletlerin bile anladığı ve hakkında yorumlar yaptığı bu filmden zerre birşey anlamamış olmanın utancını derinden hissediyorum.
ama anlamak ne mümkün. bakınız, filmde bir patronas (ya da patronus, iki teleffuzu da kullanıyorlar) büyüsü var. bu büyü çok zormuş. önce en iyi anını hatırlayacaksın, sonra da konsantre olacaksın. hakikaten zor bir büyü olsa gerek. zira tak diye ''hadi en iyi anını hatırla''dendiğinde insanın aklına birşey gelmez ki. hadi diyelim geldi, bakalım bu en iyi anın mı? aklına gelen anılar arasında bir de bu derecelendirmeyi yapacaksın.
işin daha zor kısmı ikinci aşama. konsantre meselesi. karşında zifiri karanlık renginde, üf desen uçacak gibi görünen, ayaksız, bacaksız, suratsız tövbe yarabbim bir garip yaratık var. bu şartlar altında ılık bir bahar günü kırlarda çiçek toplarkenki en iyi anını hatırlayacak, sonra da bu gudubet yaratığa karşı konsantre olacaksın. hah. ey j k rowling, bununla 9 yaşındaki çocukları kandırabilirsin ama beni asla.
oldukça güzel bir devam filmi. gerçi çok eksik vardı filmde ama bağlantıları koparmadan iyi bir şekilde organize etmiş ve sürükleyici kılmışlardır filmi. görsel efektleri, senaryosu ile hakkını vermiştir. yayında ve yapımda geçen herkese teşekkürleri bir borç bilirim. *
ikinci yarısı, ilk yarısından çok daha güzel olan film. ama yine de içime sinmemiştir. keşke bu seriyi hiç bir detay atlanmayacak şekilde dizi olarak çekselerdi.
ama beğenilesi yanları da yok değil. örneğin, luna lovegood karakterini canlandıran evanna lynch. kitapta bahsedilenin aynısı olmuş bana göre. özellikle de kitapta çok sık bahsedilen hulyalı bakışları harikaydı. her ne kadar tonks'u biraz daha yaşlı beklediysem de, pek şeker natalia tena hanım da güzel olmuş. bellatrix lestrange rolünde helena bonham carter da fena durmamış. kitapta sanki daha karizmatikti yalnız ya da ben öyle canlandırdım bilemiyorum, bu biraz fazla kaçık gibi. ama üstüne atlayıp saçını başını yolma isteği uyandırıyor ya bu da yeterli. dolores umbridge de şahaneydi bence imelda staunton bu rol için çok yerinde bir tercih olmuş.
oyuncuların dışında, ikizlerin sbd sınavı esnasında okula vedaları da iyi işlenmiş bana göre. sihir bakanlığı'ndaki mücadele sahneleri de fena değildi.
en aradığım kısım ise sirius'un ölümünden sonra harry'nin dumbledore'la yaptığı konuşma kısmı. o kadar yüzeyden geçmişler ki. harry'nin öfkesini de yansıtsalardı keşke. her filmde çok aranılası birkaç bölümü atlıyorlar, ateş kadehi'nde de merakla beklediğim quidditch dünya kupası finali yoktu mesela.
fatih özgüven* 'potter politicus!' başlıklı köşe yazısında
kısa ve öz bir yorum yapmış film hakkında:
--spoiler--
'Zümrüdüanka Kardeşliği'nde*, her filmde bir Allah Baba figürü gibi karşımıza çıkan ve kötü güçlerce ayağı kaydırılmak istenen müdür Dumbledore'un iktidarı apaçık tehdit altında. Bu tehdit, artık, doğrudan doğruya onu bürokratik yollarla kısıtlamak isteyen 'Bakanlık'tan gelmektedir. Orwellvari bir totaliterliğin merkezi olan 'Bakanlık' klasik şer güçlerince ele geçirilmiş de olabilir; ama onun maşası, komik Chanel tayyörüyle gezip her şeye burnunu sokan Dolores Umbridge tam bir Thatcher ya da Condoleeza Rice karikatürü, neo-liberal bir süper bürokrattır. Harry ve arkadaşlarının buna karşı tavırları, sivil itaatsizliğin bir çeşidi olup 'V for Vendetta' gibi filmlerde artık popüler metinleri de uğraştırdığı görülen 'yeniden' başkaldırı fikrini devreye sokar. Masallar şaka değildir. Potter'lardan birçok şeyin çocukların iç dünyasına işleyeceğinden, orada 'erotik ve nevrotik' izler bırakacağından eminim. Ayrıca, çocuklukları anti-globalist hareketlere rastlayan Harry Potter seyircilerinin, 'geçmişte yaşamış' ve 'sanki 68'limsi' bir anne babanın çocuğu olan Harry'nin maceralarını 2000'li yılların ilerilerine doğru nasıl yorumlayacakları ve itaat ve itaatsizlik açısından ne işe yaratacakları da doğrusu merak ettiğim bir konu.
--spoiler--
harry potter serisinin 5.kitabı ve en kalın ve dolgun olanı ve de ilk filmden sonra( ikinci filmden de denilebilir) devam eden başarısız kitap çevirmelerinden biri olan warner bros yapımı film, nedendir bilinmez ilk kitap 300 sayfa civarı olmasına rağmen film 150 dk. civarıydı 5.kitap 1154 sayfaydı galiba(eski basımı yeni sıkıştırılmış basım değil) ama film 135-140 dakika sizce de ters bir orantı yok mu?
kitabı ne kadar güzelse filmi de o kadar boktandır. ulan kitabın adı zümrüdüanka yoldaşlığı, ne diyor yoldaşlık diyor. filme bakıyoruz yoldaşlıkla alakalı tek bir sahne yok.
serinin en iyi 2. filmidir. en güzeli haliyle bir ilk olduğu için, kitaptaki atmosferi bize yaşattığı için ilk filmdir, yeri ayrıdır. gerçi melez prensi henüz izleme şansım olmadı en iyi 2. filmi serinin demem ne derece mantıklı bilemem ama ben oldukça memnun kaldım. efektler son derece iyiydi. harry pezevengi de gün geçtikçe büyüyor, yaşlandıkça daha iyi rol yapıyor. hermione sana ne diyim allah sahibine bağışlasın. * yalnız eksikliğini gördüğüm bir nokta var bunu paylaşmam lazım: yemekler. kaymak biraları, o meşhur pastalar, binbir çeşit şekerlemeler falan yoktu filmde. iştahlı biri olarak film boyunca eksikliğini çektim açıkçası.*
serinin en boktan filmi. 1000 sayfalık kitabı 138 dakikaya sığdırmaya çalışılmış ve epic fail türünden bir çuvallama yaşanmış. seriyi okumayıp da filmi beğenenlere lafım yok, ama seriyip okuyup da bu filmi beğenen kesimin izlediği filmler harry potterlerla sınırlı ya da sinema salonuna girmeden önce, kendilerine pollyanna telkini uyguluyorlar. bildiğin bok gibi lan, film bile değil, fragman. Biraz eleştirilse şu film, ne diye kollanıyor şu filmler, zaten mis gibi bir harry potter serin var elinin altında, bok gibi demeye mi utanıyorsun.
bu filmin son sahnelerinin birinde voldemort, dumbledore ile yaptığı maçtan berabere ayrılır ve buharlaşıp harry nin içiner girer. az önceki epik çarpışma sahnesini takip eden tamamlayıcı ve vurucu sahne vardır sırada. lakin bu sahne izleyiciyi tam içine alacakken flashbackler arasından voldemortun bi görüntüsü gecer. bu goruntuyu fark edenin, ki pek gozden kaçacak gibi bi şey değildir, olaya gulmekten sahnenin dokunaklı havasını yakalması zordur.
söz konusu sahne için 1:09 a alabilir ardından defalarca tekrarlayabilirsiniz. ben hala bu görüntünün filmde nasıl yer aldığını anlamaya çalışıyorum.
Küçüklüğümün ilk ve en serisinin devamıdır. Hatta bu akşamda TRT gösterdi fakat saygıdeğer TRT kanalımız ne sebeptense Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nda bıraktı devamı yok dermişçesine.
devasa ve muhteşem bir kitaptır. snape'in aslında oç olmadığının ilk sinyallerini bu kitapta alırız, sirius'un ölümü de yine bu kitapta olur. duygusal açıdan yoğun ve doyurucudur.
