harry potter and the deathly hallows part 2

entry156 galeri5 video4
    105.
  1. üç kere izlediğim film. ancak ondan sonra hakkıyla bir yorum yapabileceğime inandım, o yüzden bu entry şimdi geliyor.

    harry potter filmlerinin benim için anlamı büyük. ben de kitapları okumadan önce ilk filmi izleyenlerdenim. öyle ki ilk filmden çıktığımda koştura koştura ikinci ve üçüncü kitapları almıştım.

    efendim bendeniz muhafazakâr bir sinema seyircisiyim. üç boyutlu film izlemeyi sevmem, sanki bir şeyleri bozar gibi gelir bana. ancak bu defa üç boyutlu gittim filme.

    --spoiler--

    öncelikle filmi çekim ve oyunculuklar olarak çok vasat bulduğumu ne yazık ki söylemem gerek. senaryosu kuvvetli olmasına rağmen yönetmenin bunun altından kalkamadığını düşünüyorum. yönetmenin etkisinde kalmış olsalar gerek, oyuncular da üst düzey bir performans gösteremediler.

    bazı karakterlerin rolleri çok zayıftı tabi. örneğin diğer üç filmde ağzımızın suyunu akıtan helena bonham carter'ın bellatrix'inin karizması gitmiş onun yerinde olmadık yerlerde kıkırdayan, yarı bellatrix yarı pettigrew bir karakter gelmiş. herkes alan rickman'ın oyunculuğunu beğeniyor; ancak bu filmdeki oyunculukların yerlerde sürünmesinden kaynaklanıyor bence. zira alan rickman diğer filmlerde oynadığının üstünde bir performans göstermedi. luna ve neville karakterleri de kitaptaki kadar güçlü değil filmde.

    luna ve neville konusunda iki laf etmek isterim. kitaplarda ikisi de yalnız karakterlerdir. ancak ikisi de harry'e sadıktır. luna deliliğe vurur işi. ancak dostlarını ne kadar sevdiğini ve onlara ne denli ihtiyacı olduğunu ölüm yadigarları'nda evine gittiğimizde görürüz. odası diğerlerinin fotoğraflarıyla doludur ve her yere friends (dostlar) kelimesi yazılmıştır. neville'in bunalımı ise harry'ninkiyle hemen hemen aynı bir travmayı yaşamış olmasıdır. harry'den bir gece önce frank ve alice longbottom çiftinin bebeği olarak doğmuştur. voldemort'un kendisi potterlar'ı öldürmeye gittiği gece bella lestrange'a verdiği emirle annesi ve babası işkenceye uğramış ve sonunda delirmiştir. bu sebeple neville de yalnız büyür. zümrüdüanka yoldaşlığı'nda st. mungo hastanesi'nde neville'in anne babasını görürüz. bu döneme kadar neville anne babasının deli olmasından utanmaktadır. aslında deli kelimesi yanlış bir kavram olabilir; ama ağır bir beyin hasarı söz konusu ikisinde de. bu arada frank ve alice'in tıpkı lily ve james gibi çok güçlü iki genç seherbaz olduğunu hatırlatayım. Frank ve alice hogwarts'ta oldukları dönemde lily, james, sirius, remus ve peter'in sınıf arkadaşıydılar.

    bunları anlatma sebebim şu. harry ile birlikte büyürken neville kabuğunu kırmıştır kitapta. özellikle bellatrixle olan sahnelerinde kendisinin tam anlamıyla aslan kesildiğini görürüz. bir de hem zümrüdüanka yoldaşlığında hem de ölüm yadigarlarında tekrarlanan bir sahne vardır. neville göğsü kabara kabara frank ve alice'in oğlu olduğunu söyler. ebeveynlerinden utanırken onlarla gurur duyar hale gelmesi çok önemli. nitekim filmde bozulmuşunu gördüğümüz sahnenin orijinalinde voldemort bir safkan olduğu için neville'i öldürmez ve ona kendisine katılmasını buyurur. neville burada tam bir gryffindordur artık. bütün herkes ümidini yitirmiş, voldemort ve ölüm yiyenleri zaferini kutlarken neville sağ kalanlara harry öldüyse ben varım minvalinde bir şeyler söyler. kitapta harry yılanı öldürün cümlesini ron ve hermione'ye değil neville söylemişti. işte neville dağılan hogwarts ordusunu yeniden toplayan konuşmasını yaptıktan sonra seçmen şapka ona gryffindor'un kılıcını verir, o da tek hamlede naginin kafasını uçurur. filmde ise bunların hiçbirini göremeyiz, yerine ağlak bir konuşma yapan neville vardır. yılan sahnesi ise voldemort ve harry düellosu adına değiştirilmiş ve uzatılmıştır. neville'in gerçek kimliğini gösterdiği ve deyim yerindeyse yıldız misali parladığı bu sahne bence çalınmış ve neville karakteri mahvedilmiştir.

    kitapta voldemort hogwarts'ı ve binaları da fesheder. artık herkes slytherinli olacaktır. neville bunun üzerine yılanı doğrar ve harry olmadığı halde savaşacaklarını herkese gösterir. bunun üzerine ortalık karışır ve savaş yeniden başlar. oysa ortalıkta harry yoktur, kimse sağ kaldığını bilmemektedir. ancak filmde savaşı yeniden başlatan harry'dir. bu da rowling'in verdiği mesajın hayli bozulmuş bir şekilde izleyiciye aktarıldığını gösteriyor.

    filmde bir nasıl geçti yıllar havası yaratılacağını herkes tahmin etmişti. bol bol flashback olacağını düşünüyorduk. bunu, prensin masalı bölümüne normalde olmayan sahneleri ekleyerek yaptılar. ayrıca epilog bölümünden önceki son karenin el ele tutuşan bir harry hermione ron olması da bununla ilgili. ancak, ne desem, filmin final sahnesini beğenmedim. madem böyle bir hava yaratılmak isteniyor, son sahnede çocuklarını trene bindirmiş yaşlı bir harry potter yerine felsefe taşından bir tren sahnesi koysalar, ne bileyim harry kendi seçimini anlatırken bu kareyi ve o sırada tüm karakterlerin o ilk halini gösterseler güzel olurdu diye düşünüyorum. çünkü bu flashback sahnelerinin tamamı snape'in sahneleriydi. hani madem yapıldı bir kılıf uydurulup diğerleri de bir saniye gösterilemez miydi? nedir yani bunun maliyeti ya da zararı?

    filmde bir skandal, iki de ciddi hata vardı. skandal fred'in ölüm sahnesinin ve percy'nin ağlayarak ona sarılmasının filmden kesilmesi elbette. daha da kötüsü lavender ve fenrir'in burun deliklerindeki kıllara kadar zum yapılırken fred'in ölüsünün göründüğü sahnede babasının göbeğine sarılan ginny ve annesi ile ağlayan ron'un gösterilmesi ama fred'in yüzünün uzaktan sadece kimliği anlaşılacak kadar gösterilmesi. hatta çok değil iki üç saat sonra ron sanki kardeşi ölmemiş gibi gerzek gerzek espriler yapmaya başlamıştı yeniden. gerçekten ihanete uğramış hissettim kendimi.

    hatalar ise, kısım 1'de ve kitapta kulağı kopan george'un her nasılsa burada iki kulağa sahip olması. bir ikincisi de goyle'un zebani ateşinin şekilden şekile bürünmesi. zebani ateşi patronus gibidir, büründüğü şekil büyücüye özeldir. mesela dumbledore'unki anka, voldemort'unki ise yılan. fakat her nasılsa goyle'unki bir ayı bir yılan veya şu an hatırlamadığım bazı başka hayvanlara dönüşüp duruyordu. kitaplarla birlikte düşünürsek bu yapılmaması gereken ciddi bir hataydı.

    onun dışında, ağladım. her seferinde de hep aynı yerlerde ağladım. david yates kötü ve acemi bir yönetmen olduğu için filmi mahvetmişti yine. keşke azkaban tutsağı'nda teklif götürülen guillermo del toro ya da azkaban'ı çeken alfonso cuaron çekseydi filmi diyorum. ki del toro'nun filmi çekmeyi reddetme sebebi o sıralarda başyapıtı el labirento del fauno'yu hazırlıyor olması idi ve o da tüm iyi niyetiyle yakın dostu cuaron'u önermişti david heyman'a. bu iki yönetmen de ölüm yadigarları'nı enfes çekerdi diye düşünüyorum. hele ellerinde alan rickman, helena carter, michael gambon, dame maggie smith, john hurt gibi ingiliz sinemasının dev isimleri varken. bu şekilde düşünüldüğünde filmdeki oyunculuğun ve yönetmenliğin yerlerde süründüğünü görmemeniz imkansız.

    ayrıca filmde güzel olan detaylar da snape'in harry'e anıları yerine gözyaşlarını vermesi ve neville luna aşkıydı. bunlar da kitaptan farklı; ancak ikisinde de tribünlere oynandığı açık. şahsen tribünde bir amigo olan ben bunlardan çok memnun kaldım. ama belki de en güzeli, filmin hedwig's theme'in orijinal versiyonuyla bitirilmesi oldu. diğer filmlerde şarkıyı yeniden yorumlayıp duruyorlardı, burada felsefe taşı'ndaki orijinal versiyon kullanıldı. kanımca bu da tribünlere vurulan son öldürücü darbeydi. orada, özellikle de kitapları yalayıp yutan benim gibi insanlar, kalplerinin acımadığını hissetmemişlerse rowling onlara hakkını helal etmemeli bence. samimi söylüyorum. o an bütün çocukluğum ve ilk gençliğim geçti gözümün önünden. felsefe taşından çıkınca ilk iş olarak sırlar odası ve azkaban tutsağını alışım, bir çırpıda okuyuşum, cedric diggory'i hatırlayın cümlesini okuduğumda ağlayışım, zümrüdüanka yoldaşlığını milyon çarpı milyon kere okuyuşum, oks'ye girmeden önceki günü zümrüdüanka'yı okuyarak geçirişim, snape'e güvenişim, melez prens'i sınıfta okuduğum için yediğim tokat geçti gözümün önünden. ölüm yadigarları'nı ingiltere'den sipariş etmiştim, türkçesini bekleyemem diye. yavaş okuduğum tek harry potter kitabıydı, normalde bütün kitapları hızlı okuyan ben biliyordum ki bu sondu, o yüzden salyangoz gibi okumuştum. ama öyle ya da böyle bitmişti, deli gibi ağlamıştım. işte tüm bunlar doldu beynime hedwig's theme çalarken, çünkü tüm bu masal benim için o melodiyle başlamıştı. ağladım, koca adam oluşuma bakmadan hıçkıra hıçkıra ağladım.

    herkese, her şey için teşekkürler.

    --spoiler--
    5 ...
  2. 104.
  3. --spoiler--

    nereden başlasam bilemedim.

    bir jenerasyon harry potter ile büyüdü. şöyle bir serinin filmografisine baktığımızda hayatımızın 10 yılı boyunca bizimle beraber olduğunu söyleyebiliriz. **
    sözlükteki harry potter entrylerini biraz karıştıranlar, harry potter serisine ne derecede obsesiflikle bağlı olduğumu bilir biraz. bu yüzden filmi yorumlarken zorluk çekiyorum, sık sık flashbackler yaşıyorum.

    fazla uzatmayayım... film zaten kitabın ikinci bölümünün uyarlaması olduğundan bu kadar aksiyon ve görsellik içermesi beni pek şaşırtmadı. filmi imax ve 3d eşliğinde izledim. imax olması kesinlikle seyir keyfini arttırdı ama 3d olması pek bir şeyi değiştirmiyordu. arada bir 3d olduğu belli olsun düşüncesiyle üstümüze gelen parçacıklar falan vardı.

    kitapla çelişen birkaç kısım vardı yine. basit detaylardan bahsetmiyorum tabi. neville'in luna'dan hoşlandığını söylediği sahnede muhtemelen kitabı okumamış seyirciler ilerde ikisinin evlendiğini falan düşünmüştür ancak öyle bir durum yok. luna kendi kafasından bir eleman bulup dünyayı falan geziyor, neville de hogwarts'ta profesörlük yapmaya başlıyordu.

    filmdeki tek kusur voldemort'un harry öldükten sonra gösterdiği yavşakça tavırlardı. kitapta da hafif bir sevinç durumunda olduğunu anlayabiliyorduk ama böylesine bir yavşaklık yoktu. arkadan müzik versek göbek atacaktı ibne.

    dedim ya... kafamda tasarladığım çok şey var ama yazamıyorum.

    bitti ulan! bitti.

    --spoiler--
    2 ...
  4. 103.
  5. kitabı okuyup da filmi övenler,harikuladeydi,muhteşemdi diyenlerle aynı filmi izleyip izlemedigimden emin olmak için yarın tekrar gidecegim filmdir.cünkü benim izledigim hiç tatmin etmeyen bi filmdi.sonu böyle olmamalı diyordum.demekki yanlıs filmmiş sözlük.
    0 ...
  6. 102.
  7. 101.
  8. vay be harry potter bile bitiyor dedirken filmdir. gidenler genelde duygusallığından değil bittiği için ağlarlar. 11 yıl dile kolay...

    (bkz: üzgün olmak)
    (bkz: alışkanlığın sona ermesi)
    1 ...
  9. 100.
  10. yadigar kız ismi gibi. Heri'nin başı bu iki kere belada.

    Tamam lan. Vurmayın.
    1 ...
  11. 99.
  12. 98.
  13. 97.
  14. (bkz: nasıldı nasıldı)
    edit: bu entryi yarın gidince doldurucam en olmadı ertesi gün.
    mahmut bana bir yer kap.
    0 ...
  15. 96.
  16. beyoğlu afm'de, pazar günü 10:30 seansına gittiğimiz için 2 kişi yayıla yayıla 3d olarak izlediğimiz ve son yarım saatinde nefes almadığımız harika bir finaldi. ben özellikle kitabını okumadım, fragmanını izlemedim, kulaklarımı tıkadım her türlü spoiler'a. film hakkında hiçbir şey bilmeden gittim, belki de o yüzden çok beğendim. bazı yorumlar vasat falan demiş, acaba kitabını okuyanlardan mı bu tür yorumlar geliyor bilemiyorum. benim gibi ilk defa filmiyle karşılaşan birisi için inanılmazdı.

    --spoiler--
    öncelikle tek beğenmedğim şeyi baştan söyleyeyim, bellatrix'in ölümü. çok ucuz bir ölümmüş gibi hissettim. bir de onu neuville'nin öldürmesini beklerdim. zira bellatrix onun ailesini cruciatos yaparak acı çektire çektire öldürmüştü. neuville de bellatrix'e en azından bir curiciatos yapsaydı da intikam alsaydı, neyse.

    ilk şok olduğum sahne cücelerin ihaneti sırasında şimdi ne yapacağız diye panikleyen ekipte, harry'nin imperius lanetini kullanmasıydı. sürekli stupify ve expelliarmus yapan harry sığırından imperius gelince çok keyiflendim. ve imperius'u yiyen goblin'in yüzündeki o ecstacy almış insan mutluluğu beni gülme krizine soktu, o ne tipti öyle lan.

    sonra hermonie (biliyorum adı böyle yazılmıyo) nin ejderhanın üstüne atlamasının ardından ron ve harry'nin mal mal arkasından bakmaları da komikti.

    her hortkuluk yokedildiğinde voldemort'un ruhunun parçalanması hissini de çok iyi vermişler. adam bildiğin her darbede çöktü. bir de bunu ilk anladığı an çok iyiydi. sırrımızı keşfetmişler diye şok oluşu etkileyiciydi. hogwarts'taki taç yok edilince sinirlenip de kalkana saldırınca aslında diğer ölüm yiyenlerin voldemort'un yanında ne kadar tırt kaldığını da gördük.

    gelelim en etkileyici sahneye, tabi ki snape'in hikayesi. ben normalde duygusuz bir adamımdır ama snape'in o halini görünce, özellikle lilly'nin cesedini kucağına aldığındaki perişanlığını, ne yalan söyleyeyim doldu gözlerim. snape candır abi.

    bir de tüylerimin diken diken olduğu, harry'nin voldemort'un elinden mürver asa'yı alış sahnesi var ki, bak hatırladım yine tüylerim diken diken oldu.

    19 yıl sonra sahnesinin ise benim için en anlamlı sahnesi ron'un oğluydu. o neydi öyle lan, küçük ron. sıçan seni...

    --spoiler--
    2 ...
  17. 95.
  18. 1 saat kadar önce marmara forum cinebonusta izlediğim film. öncelikle filme altyazılı diye girdik fakat türkçe dublaj çıkınca 4 arkadaş birbirimize bakıp noluyo lan dedik. cinebonus internet sitenizi adam gibi güncelleyin kuzum. filme gelince ne diyebilirsinki çocukluğumuz bitti be. severus'a içim acıdı. güzel sahneler olduğu kadar olmamış sahnelerde vardı ama son film olduğu için görmezden geldik. hele o 19 yıl sonraki muhabbete hiç girmeyeceğim. bitti lan her sene beklediğimiz filmi artık beklemeyeceğiz.
    2 ...
  19. 94.
  20. Temel noktalara değinip gidicem.Zira bir kez daha izlemek gerek filmi.

    Spoiler olabilir, olmayabilir de.*
    En can alıcı sahne açık ara Snape'in anısı.Ardından Lily ve diğerlerinin Harry ile görüştükleri sahne geliyor.

    ilk perde vasatı geçemez.ikinci perde kurtarıyor filmi.

    Geçişlerde yine sıkıntı var. sanırım makaslanmış sahneleri o kadar çok tutmuşlar ki sinemaya düşen filmde sırıtıyor.

    ısrarla aralara aşk mevzularını sokmaya devam etmişler gerekli gereksiz.Luna-Neville olayına girmicem bile.Ayrıca kitaba adını veren çocuğun öpüşmesini kısacık tutup diğer ikisini ballandırarak göstermenin mantığı nedir sorarım size?!*Hadi yaptın bari savaş alanında yaptır bi boka benzesin.O ne öyle ya liseli gibi.

    7.1 in aksine sahneler uzun uzadıya içimize sinmiyor.Gringotts gibi sahneler bomba gibi başlayıp doruğa ulaşmadan bitiyor.

    Müziklerin kullanımını başarılı buldum.Leaving Hogwarts'ı kullanıcakları aklımın ucundan geçmezdi.Hedwig's Theme kadar severim en az.Filmde duyunca bayıldım.

    Bir Harry Potter filminde kahkaha atacağımı hatta gözümden yaş geleceğini hiç düşünmezdim.Hele ki son filmde.19 yıl sonra ne rezil birşeydi.*Ne onunla ne onsuz.Ama olmasa da eksik olacaktı.Sorun şu ki sadece olsun diye çekmişler o kısmı.Gerçi kahkaha attığım kısım bu değildi.ayrıca bir draco-harry diyaloğu olması lazımdı burda kesinlikle..ilk ve son kez arkadaşça...Fimin esas sonu da bu kısım değil bence.(!)

    Sonuç olarak bekleneni veremedi, 10/5 lik de değildi. part 1'i geçemez sanırım.

    edit: kitabını okumadan veya unutarak gitmek çok daha güzel. ben çoğu sahneyi böyle miydi lan diye izledim. ne olacağını tam kestirememek filmin seyrini arttırıyor.
    4 ...
  21. 93.
  22. bu akşam bitirmeye çalışacağım oyunudur da aynı zamanda.
    0 ...
  23. 92.
  24. son sahneye kadar, ağızı açık bırakan bir gerilim ve yaratıcılığı olan, son sahnesinde yok artık dedirten film.
    3D olarak izlenmelidir, muhteşemdir.
    2 ...
  25. 91.
  26. Kitabını okumadığım için genel itibariyle efektlerine bakıp fazla kasmadığım ve izlediğim için kesinlikle mutlu çıktığım bir filmdir. O değil de ne olacak bu Severus Snape'nin hali...
    1 ...
  27. 90.
  28. filmin ana fikri Çok sevmesen, çok özlemezdin. Çok görmesen, bilmezdin; çok bilmesen çok acıtmazdı
    2 ...
  29. 89.
  30. sinema salonunda arka sıralardan yer seçilesi filmdir.
    bilhassa son filmin son bölümü olması sebebiyle son filmin son bölümü heyecanını son kez içinde taşıyarak giden çocukları göz önünde bulundurmak gerekir. ilk 4 sırada sadece çocukların doldurduğu filmde, şanslıysanız en büyük şikayetiniz patates kızartması-patlamış mısır kokusu, bir de arada hortlayan "şlappp şuup" sesleridir. bir "sus evladım" yaparsınız, gerisi beden dilinize kalmıştır. 5'ten, 6'dan itibaren her sahneye espriyle karışık yorum yapan gençler (bkz: mal bu harry la) ve hep genç kalanlar oluşturur. en arkalarda geleneksel olarak çiftler oluştururken, ortayı da salonun yaş ortalamasını yükselten, harry potter bir çocuk kitabıdır klişesini yıkan orta yaşlı insanlar ortalamaktadır.
    1 ...
  31. 88.
  32. ve efsanenin sonu.

    --spoiler--
    filmimiz 1.bölümde sanki ara vermişiz de 10 dk sonra sinema salonuna dönmüşüz gibi başlıyor. kaldığı yerden devam. ruh emicilerle çevrili bir hogwarts kalesi, severus snape ve crow kardeşler tarafından acımasızca yönetilen okul ve zavallı öğrencileri.

    harry ve arkadaşları boş durmayıp diğer hortkuluklar için yola koyuluyorlar. ilk durak gringotts sihirbaz bankası. binbir türlü badire atlatıp alıyoruz hortkuluğu. aldığımız şey hufflepuff kadehi. yalnız hain banka cücesi bizi pusuya düşürüyor ama neyse ki ejderhamız. alışılmadık bir şekilde ejderha sırtında yolculukla kaçıyor ve hogsmade'e ayak basıyoruz.

    asıl öykü burada başlıyor, bir şekilde hogwarts içerisine giriyoruz ve snape ile yüzleşiyoruz. mcgonagoll hayli cesur bir cadıymış, snape'i tek başına haklıyor ve snape kaçıyor. sonra bir çığlık duyuluyor, voldemort! size 1 saat süre, ya harry potter'ı bana verin ya da hepiniz ölün!

    ve hogwarts savaşı başlar! ölüm yiyenler taş üstünde taş bırakmaz. filmin bana kalırsa en güzel sahneleri 1.hogwarts savaşı sahneleri. işıklar tam, sihirler inanılmaz. tüm öğrenciler ve öğretmenler canla başla kaleyi korumaya başlıyorlar. filmde kullanılan animatik devler, canavarlar çok hoş. bir vuruşta 5-10 kişiyi götürüyorlar. mcgonagoll, kalenin heykelden muhafızlarıyla harika oyunlar yapıyor.

    harry boş durmuyor, diğer hortkuluk olan revanclaw tacını arıyor ve ev hayaleti ile konuşup sonunda onu buluyor ama draco hala hainlikle dolu ve onun iğrenç arkadaşı goyle odayı iblis ateşi ile dolduruyor. fakat elimizde hortkuluk yok etmek için gerekli kılıç yok artık. aynı zaman hermonie ve ron tekrar sırlar odasına inip canavardan diş alıp geliyorlar. tam zamanında yetişip harry ile birlikte iblis ateşinden kurtuluyorlar. i̇blis ateşi animasyonu harika olmuş, kaçış sahneleri, odanın içerisinde süpürgeler ile uçuşmalar ziyadesiyle iyi. ve diş sayesinde iki hortkuluk da yok oluyor.

    ve snape... belki de filmin en hüzünlü, en acı sahnesi. voldemort yüzünden bir amaçla öldürülen snape'in son nefesinde harry yanındadır. olmadık bir şey olur, o kötü karakter harry'e sevgi dolu gözlerle bakar. bu sahnede duygular inanılmaz yoğun. açıkçası bu kadarını beklemiyordum. alan rickman sağ olsun. ve "gözlerin aynı annen" diyerek son nefesini veriyor, harry'nin elinde kalan tek şey snape'in anıları. unutmadan, son hortkuluk yani yılan nagini de ölmek zorunda. kaleye dönüp, anıyı düşünseline bırakan harry, anılarda yolculuğa başlıyor. hiçbir şey asla göründüğü gibi değildir. inanılmaz duygu yoğunluğu yaşanılan sahneler yine. snape ile lily potter arasındaki diyaloglar, geçmiş hadiseler çok güzel konu edilmiş. hele ki potter ailesinin katlediliş anı ve snape'in orada bulunması. ne snape kötülüklerle ölmüştür ne dumbledore! ve bir şey daha: harry potter da ölmeli! son hortkuluk aslında nagini değil, kendisi.

    harry karanlık ormana gider ve voldemort ile yüzleşir. ve avada kadavra! harry ölür ve kendini bembeyaz bir boşlukta bulur. dumbledore da oradadır. sohbet ederler. bazı sorular sorulur ve cevaplar bulunur. hem kitap olsun, hem film olsun oldukça gereksiz bulmuşumdur bu sahneleri. daha yaratıcı bir şeyler olabilirdi.

    voldemort ve ordusu sevinç nidaları ile hogwarts'a döner, hagrid'in kucağında ise ölü harry. tüm okul ise yastadır. harry potter ölmemelidir ama ölmüştür. voldemort tüm okulu önünde diz çökmeye davet eder. neville ise bir cesaret örneği göstererek elinde birden griffindor kılıcı ile belirir ve hiç kimsenin hesaba katmadığı bir şey olur o karışıklıkta. harry potter da bir şey var: canlandırma taşı! harry ölmemiştir! hagrid'in kucağından atlayarak birebir savaşa başlar. tek şikayetçi olduğum konu ise 2.hogwarts savaşı sahneleri. daha efektli güzel şeyler beklerdim. dışarıda harry ile voldemort, içeride ise molly weasly ve belatrix büyük bir savaş verir. belatrix güm! molly, bilinmedik bir büyü ile onu parçalarına ayırır, kül eder.

    ve asıl mücadele sırasında hala tek bir hortkuluk yaşamaktadır, nagini! harry expellriamus, voldemort avada kadavra ile karşı koyarken neville kılıç ile nagini'nin başını keser ve son hortkuluk da yok olunca voldemort iyice güçten düşer ve bir anlık güçsüzlüğü hayatına mal olur! ve iyilik kazanmiştir!

    19 yıl sonra dehşete düşüyoruz, gülsek mi ne yapsak bilemedik. yorum bile yapılmaya değmez bir sahne. izleyenler karar versin.

    --spoiler--

    film daha iyi olabilir miydi? kesinlikle! özellikle savaş sahnelerinde daha fazlasını beklemiştim. olan sahnelerde efektler iyi kullanıldıysa da, madem son kitabı ikiye böldün, daha fazla öykülere yer verebilirdin. üstün körü geçilen 2.hogwarts savaşı fiyasko denebilirdi. remus lupin ve tonks'un ölüşü, fred'in öldürülüşü ise inanılmaz boş verilmiş sahnelerdi. üçü de film için önemli karakterler olmalarına rağmen kötü bir sahneleme tekniği yüzünden vasat kaldı filmde.

    korktuğum başıma gelmedi. snape ile ilgili bölümlerin güzel olmasını istiyordum ve öyle de oldu, hem duygu ve hem de kurgulama açısından kitaba sadık kalındığı için memnunum. sonunda öpüşürken gördüğümüz hermoine ve ron bizi mutlu ediyor ama insan garip oluyor, 10 yıl önce gördüğümüz küçücük çocuklar önümüzde öpüşüyor.

    genel anlamda yapılması gereken kötü eleştiri ise şu, j.k. rowling tüm filmlerin çekim haklarını warner bros şirketine vererek sanırım ne kadar büyük hata yaptığını farketmiştir ama tabi her şey çok geçti. özellikle david yates'in yönetmenliği inanılmaz vasat. filmde çoğu noktaları çektiği filmler boyunca kaçırmış bir insan. mesela hogwarts savaşında harry ile voldemort savaşırken, ölüm yiyenler ile yoldaşlık üyeleri mal mal duruyorlar, eee onlar da savaşsın, bir şeyler olsun yani. david yates vizyonu çok dar bir yönetmen. oysa daha ilk başta tüm filmlerin yapımcılığını ve yönetmenliğini isteyen steven spielberg olsaydı eminim her şey şimdi harika olurdu.

    ve bir efsanenin sonu. hepimiz kabullenmeliyiz. belki de çoğumuz kitaplarıyla büyüdük, filmlerini heyecanla bekledik. fakat harry potter efsanesi artık geride kaldı. kitap yazarları birliği tarafından da onaylanan bir şekilde, bu kadar uzun bir seride bu kadar az bir hata ile elbette j.k. rowling övgüyü hak ediyor. daha şimdiden harry potter markasının yapım hakları çeşitli film ve dizi şirketleri tarafından isteniyor. söylenenlere göre bir dizisi ve film serisi de olabilirmiş. bence tadında bırakılması gereken bir olay. artık herkes için harry potter, daniel radcliffe, hermonie, emma watson'dır.
    1 ...
  33. 87.
  34. --uyarı! film ile ilgili size üzecek, hevesinizi sömürecek bilgiler içeriyor olabilir--

    19 yıl sonraki hâlleri için yalçın abi nin mükemmel yaşlandırma tekniğinin kullanıldığını esefle belirtiyorum. bunun dışında pek yorum yapmayacağım, ama internete düştüğünde tüm seriyi şöyle bi indirip temiz temiz izlerim diye düşünüyorum. ya o değil de hermione'yi aradı gözlerim... fazla gözükmedi. neyse voldemort'un yüzü suyu hürmetine bu yokluğu mazur görüyorum. neville kardeşimin voldemort tarafından uçurulduktan sonra, ayılınca gözüne kılıcın ilişmesi neyse de böyle vahiy gelmiş gibi kılıç ile yılanın olduğu yerde ortaya çıkması olmaması gereken bir kopukluktu bence. gobline de kıl oldum. voldemort hogwarts'ın büyü kalkanına saldırarak güç gösterisi yapmasına rağmen gözüme film boyunca aciz göründü. üzüldüm yani... voldemort adına... severus snape hakkındaki gerçekleri de 10 yıldır süren bir beklentinin sonucunu almış olarak memnuniyetle dinledim. yani harry'nin öğrenmesinden memnun kaldım diyelim. hele dumbledore'un snape'in patronusunu gördüğünde şaşırarak "bunca yıldan sonra bile mi" gibisinden bir tepki verdiğini görmek garip bir şekilde gurur vericiydi şahsım adıma. kanımca en içselleştirdiğim karakter snape olmuş. bunun dışında harry voldemort'un saldırısından nasıl yine sağ çıktı anlamış değilim. anlayan varsa beri gelsin... kitaplarının ilk 4ünü okumuştum yayınlandıkları zamanda... daha sonra nedense okumadım yeni çıkan kitaplarını. ama okumayı düşünüyorum bi ara. bi serinin daha sonuna geldik beyler ve bayanlar... ama güzel, ama kötü... daha iyi olabilecekse de, olanla yetinmeyi yahut izlerken gördüğümüz güzelliklere kendi hayallerimizi katmayı becerdik. belki eleştirilecek yanları çoktur, ancak bize hoş görüntüler sunduğu ve hayallerimize ev sahipliği yaptığı için takdiri de, teşekkürü de hak ediyor. buradan tüm yapımcılarına, yönetmenlerine, oyuncularına, senaristlerine, j.k. rowling'e, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. bu arada richard harris'in ruhu da şâd olsun.

    --uyarı! film ile ilgili size üzecek, hevesinizi sömürecek bilgiler içeriyor olabilir--
    3 ...
  35. 86.
  36. --spoiler--
    severus snape'in bizi duygulandırdığı, neville longbottom'ın bizi şaşırtarak kahramanlaştığı film olmuştur. harry falan aynı bok zaten yalnız 19 yıl sonrasını gösterirken insan bu kadar mı kıytırık makyaj yapar diye düşünmeden duramadım. bi de harry'nin oğlu tam bir çakma justin bieber. ona da ayar oldum.
    --spoiler--

    not: ginny'nin ağzına sıçıyım.
    3 ...
  37. 85.
  38. henüz izlemediğim, izlemek için heyecanla bursa'ya gitmeyi beklediğim ve hakkında girilen entryler konusunda, 'spoiler butonu ne işe yarıyor amına koyim!' diye düşündüğüm filmdir.
    2 ...
  39. 84.
  40. biz harry'le başladık okula.. beraber katlandık draco'nun eziyetlerine, snape'in verdiği cezalara.. sırf o cezalar yüzünden çıkamadık kaç quidditch maçına.. birlikte saklandık filch'ten görünmezlik peleriniyle.. hepimizin eline kazındı "bir daha asla yalan söylemeyeceğim" kelimeleri dolores'in kalemi yüzünden.. birlikte düştük voldemort'un peşine.. birlikte üzüldük sirius'un ölümüne.. dumbledore öldüğünde birlikte sildik karanlık işareti gökyüzünden. birlikte ağladık onun cenazesinde.. birlikte düştük hortkulukların peşine.. birlikte kazdık dobby'nin mezarını.. şimdi hepimiz veda ediyoruz bu macere dolu bir diğer hayatımıza. 12 yıl boyunca içinde olduğumuz asli göreve.. belki birçok şey değişti bu filmle.. snape'i sevmeyenlerimiz ondan vazgeçemez oldu, xenophilius lovegood'u sevenler de nefret ettiler belki.. ama amacımıza ulaştık en sonunda..

    12 yıldır kim kimi öldürecek diye bekleyip durduk. zümrüdüanka yoldaşlığı'nda öğrendik ya katil ya kurban olacağımızı. j.k ablamız yaptı bir güzellik. katil sayılmayız en nihayetinde. ama bana koyan david abimin en sevdiğim sahnenin ağzına sıçmış olmasıdır. olsun alışkınız ateş kadehi filminden. en berbat uyarlamaydı kendisi malum. neyse artık iyisiyle kötüsüyle kabullendik biz bu seriyi..

    pivıs'ın söylediği şarkıyı hatırlamıyorum ama "voldi gitti"li bir şeydi. voldi gitti evet. bunu söyleyeceğimi düşünmezdim ama keşke gitmeyeydi. seni özleyeceğim potur ve vızır ikilisi. her birinizi ayrı ayrı..****
    3 ...
  41. 83.
  42. --spoiler--
    --göz kayma sınırı--
    en duydulu sahnesinin tartışmasız, snape'in lily'ye sarıldığı ve ceylan şeklinde patronus yarattığı sahnedir. ağlayacaktım lan bildiğin.
    --göz kayma sınırı--
    --spoiler--
    5 ...
  43. 82.
  44. 19 yıl sonrasının gösterilmemesi gereken,harry potter serisinin en muhteşem bölümlerinden biri olan son filmidir.
    1 ...
  45. 81.
  46. bir harry potter serisinin sonunu getiren film.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük