aşağı yukarı 150 dk. süren bu filmde kitabın 2/3lük kısmı beyazperdeye aktarılmış. yani bu demek oluyor ki part2de geri kalan 1/3lük kısım için bol bol süre olacak. olaylar daha geniş anlatılacak. yani kitaba daha fazla bağlı kalınacak. öss kalkacak.
gidip dün izlediğim ve seride en beğendiğim filmdir.
-- spoiler --
* filmin başlangıcı gerçekten güzeldi. özellikle hermione 'nin anne ve babasının hafızasından kendisini sildikten sonra evden çıkıp gitme sahnesi kesinlikle çok dramatikti.
* malfoy malikanesi kesinlikle mükemmeldi. kasvetli, biraz gotik tarzda ve görkemli, tam hayal ettiğim gibiydi.
* harry ve hermione 'nin dans sahnesine ne gerek vardı? tamam bir hoşluk olsun, ron 'un gitmesinden sonra harry 'nin hermione 'yi neşelendirme çabasının bir göstergesi olsun diye yapılmış bir sahne olabilir ama daha çok harryhermione 'ye asılıyormuş gibi bir durum vardı ortada.
* bill ve fleur 'un düğünü de kesinlikle çok hoştu. * ama harry kitapta weasley'lerin akrabalarından biri kılığındayken, filmde kılık değiştirmemişti. ayrıca ortalıkta xenophilius lovegood'a boynuna taktığı ölüm yadigarları sembolü yüzünden bağırıp çağıran viktor krum'da yoktu.
* ölüm yadigarları demişken ölüm yadigarları 'nın hikayesinin anlatıldığı animasyon kesinlikle mükemmeldi. ayrıntılı ve kitabı okumayanların da anlayacağı düzeydeydi.
* dumbledore ile grindelwald arasındaki ilişki daha açıklayıcı olabilirdi. kitabı okumayanların grindelwald'tan belki haberi bile olmayabilir, çünkü gayet geri plandaydı. belki 2. bölümde daha ayrıntılı yer vereceklerdir.
* dobby'nin ölüm sahnesi çok dokunaklıydı. harry'nin kollarında öldü gitti garibim. *
* hortkuluk madalyon'un yok edilme sahnesi, bakanlık'a giriş, bakanlıktaki ruh emiciler, mahkeme, ron'un psikopata bağlamış anları, hepsi kitaba sadık kalınarak çekilmişti; o sahneleri de çok beğendim.
* ve son olarak, bellatrix lestrange... nasıl bir manyaksın bellatrix, hermione'ye çektirdiğin işkencelere, zavallı dobby'mi öldürmene rağmen inanılmaz sempatim var sana. tabii ki sana hayat veren helena bonham carter karşısında saygıyla eğiliyorum, o ayrı.
-- spoiler --
heyecanla part 2'yi bekliyoruz efenim.
ya filmler iyiye gidiyor ya da ben alışıyorum. olayların özünü feda etmeden hem de basitçe uyarlanmasından, karakterleri iyi yansıtmasından dolayı en izlediğim en iyi harry potter filmlerinden biriydi, saçımı başımı yoldurtan hiç bir sahne olmaması da bunu gösteriyor. senaryodaki kitaptan sapmalar bile helal olsun dedirten cinstendir, öncekiler gibi cinnet geçirtenlerden değil.film, ölüm yadigarları hikayesini anlatma şekliyle 10 üzerinden 10 almıştır. hem çok basitleştirmiş, hem de hakkını vermişler. voldemort'un hiç karizmatik olmayışı beni rahatsız etmeye devam ediyor ayrıca snape'e çok çok az yer verilmiş, bunun 2. bölümdeki snape overdose'una bir hazırlık olduğunu umuyorum. ron'un radyo dinleme meselesinin altını o kadar çizmişken, ikizlerle lee'nin radyo programını es geçmeleri ise hayal kırıklığı idi. luna'nun babasına bayıldım, kendisi evleri, hikayeyi anlatışı mükemmel olmuştu. harry ve hermione'nin dans sahnesi hem estetik değil, hem de harry'nin hermione'ye yazdığı gibi bir imaj veriyor bu da bir ron'cu olarak beni rahatsız etmekte. ayrıca harry'nin her zamanki gibi ron ve hermione'nin sarılmasına 3. olarak maydanoz olmasından bahsetmiyorum bile. bu arada iğrenç ve yıvışık olmasını beklediğim fenrir greyback'in karizması beni benden aldı. bellatrix ise tam olması gerektiği gibi, helena bonham carter kendini rolüne iyice kaptırmış görünüyor. ikinci kısmını sabırsızlıkla bekletendir, bu da tanım.
şahane olmuştur, gidin görün. ağlatmıştır da ayrıca, yaşlar yanağımdan tıpıt tıpır dökülecek şekilde hem de. sakın aşağı bakma yazıyorum sebebini.
--spoiler--
dobby öldü. dünyam karardı.
--spoiler--
19 kasım 2010'da arkadaşımla izlediğim filmdir. efektler ve oyunculukların çok iyi olmasının yanında, kitaba sadık kalınış bakımından da en iyi harry potter filmi diyebilirim. emma watson her zamanki gibi kendini salondaki herkese aşık etmeyi başarmıştır. helena bonham carter'in oyunculuğuna söylenecek söz yok zaten. kadın rolünün hakkını vererek oynuyor. o ne vahşilik, nasıl bir sadakat suygusudur allah'ım... ron'un kıskançlık krizine girip grubu terketmesi, sonra da geri dönmesi albus dumbledore'un ne kadar ileri görüşlü ve tedbirli bir adam olduğunu gösteriyor. dobby'nin ölmesi ise çok üzücü olmuştur...
yine de kitabını okumadan gitmeyin filme derim ben. ne bileyim, daha uzun sürmesinden midir ne, kitabı daha eğlenceli geldi bana...
not: hemen önümüzde ağzını şapırdatarak mısır yiyen abi ve o en fazla 10 yaşındaki cadaloz kızına sinir oldum ayrıca.
