harran şanlıurfa yerleşimleri

entry1 galeri0
    1.
  1. Harran (Şanlıurfa-Harran)

    Harran'ın bilinen tarihi, M.Ö. 5000 yıllarında başlamaktadır. Başlangıçta Sümer ve Hititlerin elinde bulunan bölge M.Ö. 2750 yılında Samilerin istilasına uğramıştır. Daha sonra 612 yılına kadar Asurların egemenliğinde kalan bölge 550 yılından itibaren sırasıyla, Perslerin ve Büyük iskender'in imparatorluk sınırları içerisinde kalmıştır. M.S.750 yılında yöreyi ele geçiren Araplar, buradaki Bizans hakimiyetine son vermişlerdir. 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra, ilçe toprakları Türk hakimiyetine geçmiştir. ilçe Merkezinde yer alan eski eserler, Harran Üniversitesi kalıntıları, Şuaypşehri, Bazda Mağaraları, Hanelbarur ile Sin Tapınağı, yörenin sahne olduğu çeşitli medeniyetlerin izlerini yansıtmaktadır. Abbasiler devrinde Dünyanın ilk üniversitesinin burada kurulması, bölgenin ilim ve fikir alanı olmasını sağlamıştır. Harran'ın islam kültür tarihindeki önemi çok büyüktür. Harran islam Devrinde Emevilerin son Halifesi II. Mervan zamanında, ikinci kez başkent olmuştur. En parlak devrini, Eyyubiler zamanında yaşamıştır. Bu dönemde Harran şehirciliğin, sanat ve tekniğin doruk noktasına ulaşmıştır. Meşhur Darülfünun ve medreseyi burada açmışlardır. Harran aradığı huzur ve sükuna bu devirde kavuşmuştur. Kurulan Üniversitede Darülfünun'dan büyük filozof ve alimler yetişmiştir. Bunlardan en başta gelenleri ; 9. Yüzyılda yaşayan Matematikçi Sabit Bin Kurra, meşhur astronomi alimi El Battani, ibn-i Teyyime, Fizikçi Cabir Bin Hayyan, Ahmet Bin Yunus El Harrani, Mahmut Bin Cabir, ibrahim Bin Zehrin, meşhur Türk tıp alimi ibn-i Sina ile Üniversite ve medresede hocalık yapmış , keramet ehli din ve maneviyat alanında büyük hizmetleri olan Şeyh Hayat Bin Kays El Harrani gibi zatlar burada yetişmişlerdir.

    M.Ö. 2300 yıllarına ait Ebla tabletlerinde Harran'ın en eski ismine "Haranki" olarak rastlıyoruz. Bu isim, Assurca "karayolu, yol, patika, yolculuk, iş seyahati, akın ve ordu" anlamlarında kullanılmıştır.
    Ebla tabletlerinden sonra, M.Ö. 1500 yıllarına ait Mari tabletlerinde Harran'ın ismi, "Haranimki" ve "Kaskalnimki" Eski Babil dönemi belgelerinde "Harranum" ve "Kaskal" Hitit Krallığı dönemine ait Boğazköy metinlerinde "Harrana" ve "Kaskalni" Yeni Assur belgelerinde ise, "Harrana", "Harrânî" ve "Harranu" biçimlerinde geçmektedir.

    Harran'ın en eski adı, Hititçe çivi yazılı tabletlerde geçen ve M.Ö. 1500 yıllarına ait olan "Hur Ülkeleri" adıdır. Bölgenin kuzeydoğusunda Alşe, kuzeyinde işşuva, güneybatısında ise Aştata ülkeleri bulunuyordu.
    M.Ö. 1000 yılına ait Asur tabletlerinde bölgenin adı "Hanigalbat" olarak geçiyor, ancak bölgenin

    HARRAN VE PAGANiZM
    Babiller döneminde "ilu sa ilani" (tanrıların tanrısı), "sar ilani" (tanrıların kralı) ve "bel ilani" (tanrıların efendisi-rabbi) olarak adlandırılan ay tanrısı "Sin" paganistlerin en büyük tanrısı olma özelliğini asırlar boyu devam ettirmiş ve Romalılar döneminde "marelaha" olarak adlandırılmıştır.

    M.Ö. 2000 başlarına ait Kültepe ve Mari tabletlerinde Harran'daki Sin mabedinde bir antlaşma imza edildiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Yine M.Ö. II. binin ortalarına ait Hitit tabletlerinde, Hititlerle Mitanniler arasında yapılan bir antlaşmaya Harran'daki ay tanrısı Sin'in ve Güneş Tanrısı Şamas'ın şahit tutulduğu belirtilmektedir. 1950 yılında Harran'da yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve Babil kralı Nabonid dönemine (M.Ö. V. yy.) tarihlenen tanrı Sin ve Şamas'ı temsil eden çivi yazılı steller Şanlıurfa Müzesi'nde sergilenmektedir.

    Dr. Nurettin Yardımcı'nın 1985 yılı kazılarında Harran höyüğünde bulduğu Babil Kralı Nabonid dönemine ait çivi yazılı iki tablette Sin mabedinden ve E. HUL. HUL tapınağından söz edilmektedir. islâm kaynaklarında "Harraniler" (putperestler) adıyla anılan paganistlerin bir kısmı; Harran'a gelen Abbâsi Halifesi Me'mun'un "Kur'an'da geçen semavi dinlerden birini seçin" tavsiyesi üzerine Hıris-tiyan, bir kısmı da Müslüman olmuş, önemli bir kısmı ise "hiç kötülük etmeyen yüce bir yaratıcı"nın varlığını kabul eden ve Kur'an'da ehli kitapla beraber üç yerde zikredilen güney Mezopotamya'daki Sabiiler'in monoteist (tektanrıcı) inanç sistemini benimsemiştir. Ancak bu grup eski paganist inançlarından tam kopmayarak bu yüce varlığın sadece yaratma gibi önemli işleri gördüğüne, yarattığı varlıklarla ilgili işleri ise aracı ilah olarak niteledikleri gezegenlerin ve bunlar adına inşa edilen tapınaklarda onları temsil eden putların yaptığına inançlarında yer vermişlerdir. Bu dönemde Sin hala tanrılar sisteminin zirvesinde yerini koruyor, "ilahü-l-alilah(tanrıların tanrısı) ve "rabbü'l al-ilah" (tanrıların rabbi) olarak adlandırılıyordu. Böylece güney Mezopotamya'daki esas

    Sabiizm'den farklı bir çehreye bürünen bu dinin mensupları "Harranlı Sabiiler" olarak anılagelmişlerdir.
    Bütün bunların dışında küçük bir grup putperest inançlarını gizli sürdürmeye çalışmıştır. Elcezire Valisi Tahir'in Harran'a tayin ettiği ibrahim adında Kureyşli bir vali Harran'da o zamana kadar ancak gizlice ayin yapabilen putperestlerden hediye alarak onlara ayinlerini serbestçe yapma müsaadesini vermiş, bunlar da üzerleri kıymetli kumaşlarla kaplı, başları gül ve merşin dallarından yapılmış çelenklerle süslü, boynuzlarına çıngırak takılmış öküzleri, arkalarında şarkı söyleyip, zurnalar çalan çalgıcılar bulunduğu halde şehrin sokaklarında gezdirdikten sonra götürüp tanrılarına kurban etmişlerdir.
    Harranlı Sabiiler'in son mabedleri 1081 yılında islâm hânedanlarından Nûmeyriler'in Harran Valisi Yahya b. el-Şatr tarafından yıktırılmış ve böylece bu din sona ermiştir.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük