alaylı cumhuriyet tebası tarafından oluşturulan güneş dil teorisi, tüm insanlığın atası olarak türk ırkı, şapka devrimi gibi üstün zeka(!) serisinin bir parçasıdır.
harf inkılabı doğru, dil sadeleştirmesi yanlıştır.
yanlışı atam değil, maalesef ki kurduğu cumhuriyeti ve ideallerini algılayamayan cumhuriyet bürokratları yapmıştır.
dilimizi budayan, harf inkılabı değil, harf inkılabının ve tüm inkılapların amacını kavrayamayan dar görüşlü ve kıt akıllı bürokrasimizdir.
suçlayacaksanız, değerleri değil, değerleri yokedenleri suçlayın.
karışık diyerek kaldırıldığı, latin harfleri ile de modern dünyaya ayak uydurulduğu söylenir. buna inanılır. ancak ismet inönü'nün kendisi de itiraf etmiş, geçmişten bağları koparmak olduğu apaçık bir inkilap.
japonların da harfleri, yazıları en az arapça kadar karışık. ancak gelişmişliğe etkisi ne kadar, bunu herkes görüyor.
türkiye'de halkın yüz yıllardan bu yana kullandığı arap alfabesi, "kargacık burgacık" olduğu ve türkçe yazım kurallarına uymadığı gerekçesiyle kaldırıldı ve yerine latin alfabesi kabul edildi. devrim olarak adlandırılan bu uygulama hem batılı devletlere modern bir görünüm sergilemek, hem de halkın geçmişiyle olan bağlarını bir hamlede koparıp atmak amacını güdüyordu.
arap harflerinin türkçenin yapısına uygun olmadığı düşüncesi, 1860'lı yıllardan, yani kapitalizmin osmanlı imparatorluğu'na giderek daha fazla girmesinden ve batılı devletlerle olan kapitalist ilişkilerin güçlenmesinden sonra ortaya çıkmaya başlamıştı.
o dönemlerde feth ali ahundzade, münif paşa gibi isimler arap alfabesinin latin alfabesine benzer şekilde ayrık yazılmasını öngören birtakım düzenleme önerileri getirmişlerdi. şemsettin sami bey tarafından geliştirilen latin ve yunan temelli arnavut alfabesi ilgi görmüş; arnavutların 1908'de tümüyle latin alfabesine geçmelerinden sonra istanbul'da da yeni bir alfabe faaliyetleri hızlanmıştı.
enver paşa bu konuda çalışmalarda bulunmuş; enveriyye ismiyle hazırlattı ve ayrık harf esasına dayanan yeni bir alfabenin orduda kullanılmasını bir süre zorunlu kılmış; ancak bu yazıyla verilen emirlerin anlaşılamaması ve çeşitli felaketlere sebep olması yüzünden kullanımından vazgeçilmişti.
1923 yılında batılı kapitalist devletlerle anlaşarak cumhuriyeti kuran mustafa kemal ve ekibi, batılı devletlerin güvenini tam olarak kazanabilmek için "modernleşme" adı altında radikal bir karar atarak latin alfabesini kabul ettiler ve süratle uygulamaya koydular.
mustafa kemal, ağustos 1928'de latin esasına dayanan yeni alfabenin hazırlanması emrini verdi. kendisine geçiş dönemi için 5 ila 15 yıllık bir süreyi tavsiye edenlere, "3-5 ayda olur ya da hiç olmaz" karşılığını verdi. 1 kasım 1928'de harf kanunu kabul edildi. kanunun 4. maddesi, kanunun yayın tarihinden iki hafta sonra başlamak üzere eski yazıyla her türlü gazete ve mecmua yayınını yasaklıyordu. 5. madde, ertesi yıl itibarıyla eski yazıyla kitap basılmasını suç haline getiriyordu. 9 madde ise en radikal olanıydı; bütün okulların türkçe eğitiminde latin harflerinin kullanılmasını zorunlu kılıyor, derslerde eski harfli kitap kullanılmasını yasaklıyordu.
1 aralık 1928'de latin harflerinin kullanımı zorunluluğu başladı. bu zorunluluk türkiye'de deprem etkisi yarattı; çünkü latin alfabesini bilen bir avuç seçkin aydın hariç herkes bir anda okuyamaz ve yazamaz durumuna düşmüştü. bunun üzerine kemalistler hızlı bir okuma yazma seferberliği başlattılar ve 16-45 yaş arası bütün vatandaşların okuma yazma kurslarına katılmasını zorunlu kıldılar. elbette bu sadece göstermelik bir düzenlemeydi; ülkenin genelinde ders verebilecek sayıda öğretmen mevcut değildi; açılan sözde geçici kurslar sadece lafta kalmıştı.
latin harflerinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, türkiye yayıncılığı ağır bir darbe almıştı. gayet yüksek tiraja sahip olan gazete ve dergiler bir anda satamamaya başlamış ve maddi sıkıntıya düşmüşlerdi. kemalistler bu durumu değerlendirerek muhalif basını susturmak için yayıncılık koşullarını daha da ağırlaştırmış, böylece devletin resmi yayın organları dışında her türlü yayını fiilen ortadan kaldırmışlardı.
eski yazının her türlü kullanımı şiddetle yasaklanmış ve bu emre uymayı reddeden insanlar ağır cezalara çarptırılmışlardı. daha da önemlisi, eski yazıyla yazılmış olan orijinal osmanlıca metinlere uylaşmak neredeyse imkânsız olmuş, kemalistler eski yazıyla yazıldıkları ve işe yaramaz oldukları gerekçesiyle paha biçilmez osmanlı arşivlerini hurda kâğıt olarak bulgaristan'a satmışlardı. bunu yaparken aslında temsilcisi oldukları ittihatçılık geleneğinin işlediği başta soykırım olmak üzere çeşitli suçların belgelerini ortadan kaldırmayı amaçlıyorlardı.
arap alfabesiyle kuran basımı ve okunması da yasak kapsamında olduğu için kemalistler köy köy dolaşarak arapça kuran okuyanları tutuklamış ve ağır cezalara çarptırmış, böylece potansiyel muhalif olabilecek bu kişileri de kılıfına uydurarak kendileri için etkisiz hale getirmişlerdi.
halen arap alfabesiyle yazılmış osmanlı arşivlerinin büyük kısmı araştırmacıların kullanımına kapalı. ancak çok az sayıda özenle seçilmiş,ittihatçıları ve kemalistleri vatan kurtaran kahraman gibi göstermeye çalışan belgeler latin harflerine aktarılarak araştırmacılara açılmıştır. ancak ermeni soykırımı gerçeğini ortaya koyan osmanlı belgeleri, yazışmaları, emval-i metruka idaresi kayıtları, osmanlı tapu kayıtları halen yeni yazıya aktarılmamıştır ve araştırmacılara tümüyle kapalıdır. kemalistler bu sayede temsil ettikleri geleneğin suçlarının üzerini örtmeyi kısmen de olsa hâlâ başarmaktadırlar. harf devrimi denilen hadisenin özünde de bu amaç yatmaktadır.
osmanlıca ile arapçayı karıştıran zevatın sürekli olarak dine karşı yapılmış bir hareket olarak göstermeye çalıştırğı inkilaptır.
ismet inönü'nün de hatıralarında bahsettiği konuyu iyice kendi kafasına göre yontup ''işte bu inkilap kuran'a karşı yapılmış bir harekettir!'' iddalarında bulunanlar hiç anlamazlar ki böyle bir amacı olan bir devlet, bir yöneticiler topluluğu kuran'ı asla türkçe'ye çevirtmezlerdi.
yani kimsenin söylemesine gerek kalmadan bugün herkesçe de kabul edilen elmalılı hamdi yazır'ın kuran meali ve hak dini kuran dili eserleri hiç bir zaman ''yeni türkçe'' ile yazılmazdı.
oysa yazıldı.
hem din kitabını herkes okuyabilir hale geldi,
hem de devletin kitabını.
işte bu bir inkilap, bu bir uygarlaşma çabasıdır.
arz-ı hal'cilerden bugünlere geldiyse bu toplum aslınde ne denli başarılı ve haklı bir adım olduğu ortadadır.
Günümüz de bu yeniliğin önemini idrak edememiş, sesli harfleri afaroz eden bir anlayışla yazışmalarında ne olduğu belli olmayan kelimeler ortaya çıkaran kişilere hatırlatılması gereken bir inkılaptır.
aynı metinden farklı şeyleri anlamak:
çok normal
kendi akıl hocalarının yazdıklarını anlamamak:
ideolojik mesnetsizlik
italyan latin diyince susmak,arap fars deyince pislik atmak sonra bu faşistliği yapıp bide devrimden,sosyalizmden,halkların kardeşliğinden bahsetmek,ırk ayrımı yapmayanlara da "türk düşmanları" demek:
kör kavmiyetçilik,saf devrimcilik.
hasıl: kumaşınız belli oldu canlar,susunda dolu sansınlar...
Türk düşmanlarının zeka seviyesini göstere Devrimdir. oğlum çok komik lan buna bile karşı çıkabilecek kadar mallar var. Argümanları da çok eğlenceli ha.
samimiyetsizce ve ardı düşünülmeden yapılmıştır. hemen her devrim gibidir yani. çok düşünülmez. yeterli güce ulaşıldığında hemen yapılıverilir. alternatif yerine konmadan yapılır.
dil arapça ve farsça kelimelerden temizlenir ama italyanca latince olanlara dokunulmaz (bu "samimiyetsizlik" dediğimiz) biz bunları yandaş kalemlerden söylemiyoruz. Kısakürek'ten Ersoy'dan değil. bizzat NUTUK ve inönü Hatıralarından. maksat islamiyetten uzaklaştırmaktır. bunu da yine insaf sahibi yazarlarımız bu kitaplarda ve eğer okurlarsa o dönem inkılaba destek veren yazarların hatıratlarında bulabilirler. "islamiyet acilen kurtulunması gereken bir olgudur" diyen bir yazarı inkılab sahibi bizzat taltif etmiştir. kayıtlıdır.hepsinin belgesi var korkmayın...
"haklıymışsınız bu bir katliyammış" diyen bir yazar da yok işin kötüsü çevrede. demekki münevver değiller...
tüm ulemayı bir gecede cahil yapan inkılaptır. günümüz neslinin "öz be öz kendi geçmişini" okuyamamasının, geçmişiyle bir bağ kuramamasının sebebidir. saçma ve gereksizdir.
yamuluyorsam biri beni düzeltsin; geçenlerde kırklareli yada kırşehir valisinin bir açıklamasını duydum "harf devrimi bizim hafızamızı kaybettirdi." diyordu sayın valim.
sayın valim bilmiyor ki harfler sadece semboldür ve muhasır medeniyetlerle ortak payda da buluşmak adına yapılmış bir şey.
500 yıl önce yazılmış kitapları ülkenin %10' u okumasın %95 i okusun diye yapıldı bu devrim.
bu devrim diğer atatürk devrimleri gibi türk milletinin gelişmesi adına yapıldı.
yalnız düşündüren konu ise devletin valisinin atatürk devrimlerine inanmıyor oluşudur.
1 Kasım 1928 de, daha Önce Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alman harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere yer vererek Türk harfleri adı ile 1353 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Harf inkılabı yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine yeni Türk harflerinin alınmasını ifade eder.