haram paradan hayır gelmemesi

entry1 galeri0
    1.
  1. toplaşın, anlatıyorum.

    sadece alın teri kadardır, hayrın geleceği. ötesi yalan.

    aşağıdaki parağraflarda çizeceğim profile ait haram paranın getirdiği beladır bu.

    başla..

    bir arkadaşım ekolü metodunu kullanarak anlatıp, işin içinden sıyrılmak da vardı lakin, arkadaşının alnına kamera mı bağladın minvalinde bir soru gelebilir. bu sebeple kullanmıyorum.

    yıl m.s 1299. balıkesir'de 3 yıldır gece taksi şoförlüğü yapıyorum. sabit 3-4 müşterim var ki, her gece farklı birinin işine gittiğimden gelirim iyi, işler çakışmıyor. 3. sınıf barlarda şarkı söyleyen bir şarkıcı var, pazartesi, çarşamba, cuma onu taşıyorum. yine aynı günlerin gecesinde acil servis sitesinin önünde doktorları taşıyorum. salı, perşembe paket taşıma günlerim. fark kargo'nun evraklarını bursa'ya bırakıp dönüyorum. ekstra müşteri çıkarsa onların hizmetini de veriyorum.

    hal böyle, ben geceyle hallenirken bir yandan da tonla para birikiyor. bekârım, arabam var ama malesef yılmaz güney benden daha yakışıklı. neyse, onun da bir çözümünü buldum zamanla. paranın satın alamadığı tek şey mastercard değilmiş, en azından onu öğrendim.

    neyse,

    pazartesiyi perşembeye bağlayan mübarek bir gece, ensesi kalın kodaman bir ağabey bindi taksiye. elindeki kol çantası, poşet, gömleği, pantolonu, ayakkabısı, her ne kadar boya olsa da bıyık ve saçları siyah bu ağabeyin.

    + hoş geldiniz.

    - ...

    + ...(ysf)

    ...

    + efendim neresi?

    - erdek, erdek yalı hotel.

    + peki.

    dayı diplomat gibi duruyor. hani tırstım yalan yok. ama ondaki giyim kuşam, benim cebimdeki paraya tenezzül etmeyecek kadar ihtişamlı. sadece bu konuda rahatım. normalde çenebazın teki olan ben, böyle karakterleri çözemediğim için resmi davranıp işimi bir an evvel bitirmeye çalışıyorum. bu da onlardan biri işte.

    - 45 dakika sonra, erdek yalı hotel arka sokağı-

    + buyrun efenim.

    cebindeki tomar paradan şak şak şak saydı,

    - üstü kalsın.

    + teşekkür ederim.

    sonra kapadı kapıyı, içimden good job nidaları atarak, vitesi 1-2-3-4-5 seriye bağlayıp balıkesir yolunu tuttum. eve geldim, yattım.

    ertesi gün öğleden sonra

    evden çıkıp araca doğru yöneldim, karşıdan araca doğru yönelirken arka koltukta siyah bi çanta. kol çantası değil, siyah kocaman bi poşet. pazar poşeti gibi.

    durakladım, dünkü herif geldi aklıma. neyse girdim araca, arkaya oturdum kapadım kapıyı. paşetin düğümünü çözdüm, gazete kağıtlarına sarılı bir büyük karpuz sandım evvela, değilmiş. yandan hafifçe yırttım. ulu önder mustafa kemal atatürk'ün resimleri ilişti gözüme. sonra da o bildiğin para kokusu. koltuktan aldım poşeti, ayak kısmına koydum, sonra ön tarafa geçtim bastım gaza, doğru kenan'ın evine.

    kenan: koala hayvanının insan suretinde can bulmuş hali. uyuşuk, miskin, pis bir insan evladı. ama desem ki, oğlum bi tane can lazım al kanka der, imkanı olsa söker canını bedenden verir.

    kenan kapıyı açtı, 78 kez kapıyı vurduktan sonra. içeride bildiğin metan gazı kokuyor. mutfak full çöp. hayvan işte, neyse.

    anlattım hadiseyi, paraları saydık ve ne yapacağımıza karar verdik. hotel yalı'ya gidip o adamı bulacaktık.

    evet biz bir çift eşeğiz.

    atladık araca bastık erdek'e. bir yandan da yolda alacağımız bahşişi, yaptığımız insanlığı, garantilediğimiz cenneti falan konuşuyorduk. halbuki içimiz içimizi yiyordu, bu kadar parayı teslim etmek koyuyordu adama. tamam eşektik ama doğrusu belkide buydu.

    otelin önüne gelince acaip bi kalabalık, iki üç tane polis otosu, polisler bir güvenlik havası, böyle garip bir gerginlik. aracı uzağa parkettik, hotele doğru yaklaşmaya çalıştık o sırada ambulans sesleri yaklaşıyor arka sokaktan. derken yerde yatan biri var, kan akmış sağından solundan, gazete var üstünde. hafif bir rüzgar gazeteyi kaldırınca dün akşamki son müşterim olduğunu gördüm. ulan nasıl heyecan kapladı. korkuyorum, para bize kaldı seviniyorum. her an kahkaha atarak puro yakabilirim. öyle bir ruh hali işte.

    kenan'la gözgöze geldik. dedi ki,

    + payımı alayım.

    - niye?

    + ben gidiyorum oğlum las vegas'a.

    - ben de geliyorum lan!

    yaklaşık 2 hafta sonra vegas'daydık.

    yok lan şaka, şaka.

    kenan'la gözgöze geldik. dedi ki,

    + n'pıcaz lan?

    - ... ne bilim? götümüzdeki don bile delik. bu parayı harcamaya başladığımız an, el feneri gibi dikkat çekeriz, düşünelim.

    sonra oturduk bir çay bahçesine, aklımız başımıza gelene kadar soluklandık. sigara üstüne sigara yaktım, yaktı. çay içtik.

    yaklaşık 2 saat sonra,

    kaybedenler kulübü fon müziği eşliğinde parayı polise teslim etme kararı aldık. arka sokağa, aracımıza doğru yürümeye başladık. bir yandan da aldığımız doğru kararın taşaklarımızı serinletmesini anlatarak hem de..

    sokak köşesini döndük, (!) yok.

    gözgöze geldik! tekrar o noktaya baktık. taksi yerinde yok. kenan dizlerinin üstüne çöküp fırat türküsünü çığırmaya başladı. taksiyi çalmışlar. erdek küçük yerdir buluruz dedim. kalk polise yürü hatta koş. karakola vardık, ifade verdik soluk soluğa. paradan ikimizde bahsetmiyoruz. amir toja gerisi bize ait dedi, çıktık karakolun önüne. cepte 5 kuruş yok. erdek'deyiz. kargalar uçuyor. yerde üçgen şeklinde 3 tane izmarit var. karşıdaki bakkal elindeki bıçakla peynir tenekesini açmaya çalışıyor. para gitti. taksi gitti. siyah adam öldü. kargalar uçuyor. peynir tenekesi. para. bakkal. para. par.......

    beysar dedi, kenan. boş bir suratla ona doğru baktım. dedi ki,

    tüm mal varlığım, avuçlarımdaki taşaklarım

    ama helal...

    hayat işte, bazen öyle bir ortalıyor ki, gelişine vurmamak mümkün değil.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük