gözler sulanır, burun kaşınır, burun akar ama bir türlü o hapşırık çıkmaz. sinirlenirseniz, isyan edersiniz sonra unutup hayatınıza devam ederken bir anda çıkartırsınız o hapşırığı içinizden. öle bir şeydir işte.
Eğer hapşurmamanız gereken bir yerdeyseniz ve hapşuruğunuz geliyorsa, yani bunu farkettiyseniz, yapmanız gereken burun deliklerinizin arasındaki kıkırdağa hafifçe bastırmak olacaktır. Bu sayede hapşuruğunuz bunun ne yeri, ne de zamanı olmadığını anlayacaktır
ikinci bir durum ise hapşırmaya ramak kalıp, "ayh hapşuramadım yaaa" dediğimiz anlar. Böylesi bir durumda ise yine az evvel bahsettiğimiz burun delikleriniz arasındaki kıkırdakımtrak yapıya ...
bir de hapşurmamak için burnunu kapatan veya " kınk kınk" diye içe hapşuranlar vardır ki, ölüm dahil bir çok riski de beraberinde aldıkları için, önceden "çok yaşa" denmelidir, zira fırsat olmayabilir.
mendilin içine hapşırmasını bilmeyen herkesin başına gelmesini dilediğim hadise.ve umarım kronik bir şekilde başlarına gelmeye devam eder.ta ki mendil kullanmayı öğrenene kadar.
cok kotu bir durum.
belki, cok yetenekli bir ko$ucuyken trafik kazasında ayaklarını kaybetmek veya iyi bir cizerken ellerini kaybetmek gibi orneklerle acıklaya bilecegimiz eylem.
hap$uralım, hap$uramayanları egitelim. ( ''hap$urmak'' isminin nerden geldigi de ayrıbir tartı$ma konusudur)
bir de, hapşırası gelen insanın yanında illa ki, hapşırası gelen insanın havasını kaçırmak, hapşırığı içinde patlatmak için çabalayan şebek model bir arkadaş olması durumu vardır.
etrafinizdaki insanlarin da sizinle birlikte tempo tuttugu, maddi - manevi destek verip "hadi hapsur" artik der gibi gozlerinizin icine baktigi sinir bozucu olaydir.