hapishane şiirleri

entry22 galeri0
    1.
  1. iÇERDE

    Haberin var mı taş duvar?
    Demir kapı, kör pencere,
    Yastığım, ranzam, zincirim,
    Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
    Zulamdaki mahzun resim,
    Haberin var mi?
    Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
    Karanfil kokuyor cıgaram
    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

    Ahmed ARiF
    0 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. ah şu duvarlar bir inlese,
    ramazan 69 yapmaktan vazgeçse.
    be hey dışardaki cıbırlar
    bu garibin elleri dolu nasırlar.

    a
    a
    b
    b

    örgüsü ile yazdığım şiirdir.
    *
    1 ...
  5. 4.
  6. ______

    AF

    duvar duvar duvar
    sana ne desem ki ah
    incitmeden gözlerini mahkûmun
    her taşını kırmalı bir bir
    gerisi laf-ü güzaf

    Nevzat ÇELiK
    0 ...
  7. 5.
  8. 6.
  9. ______

    GÖRÜŞ GÜNÜ

    Bugün görüş günümüz
    Dost kardeş bir arada
    Telden tele
    Mendil salla el salla
    Merhaba !
    izin olsun hapisane içinde
    Seni
    Senden sormalara doyamam
    Yarım döner cıgaranın ateşi
    Gitme dayanamam

    Enver GÖKÇE
    0 ...
  10. 7.
  11. ben içeride, sen uzak yollardasın
    yollarda çamlarla, çınarlarlasın
    yollarda uğuldayan rüzgarlardasın
    gardiyanlar koğuşta sayım yaparken
    efkarımla birlikte sayılmaktasın
    ömrümde bir hazan yaprak dökerken
    özlemin o esrik tadındasın
    ben çürüsem ben ölsem de bu taş odalarda
    bilirim önce sen asıl sen yanımdasın.

    oysa dünya ne geniş koğuşum dardı,
    bıraksalar martılarla randevum vardı.

    (bkz: yılmaz odabaşı)*
    0 ...
  12. 8.
  13. ______

    Hapishanedeki Arkadaşıma Ulaştırılmayan Not

    1971'de yazılmış bir nihat behram şiiri. hayatımız üstüne şiirlerden...

    "sevgili kardeşim:

    belli ki
    gömleğinin yakasında kuruyan ter
    bu bahar
    tarlaların tozunu taşımayacak
    kasketinin gölgesi
    küçük üzümleri andıran gözlerini
    bir selvi yaprağı gibi korumayacak

    sana
    tomurcuklu bir dal yollamıştım

    bir kaç kitap
    bir kilo portakal
    ve
    "dostları özlemle kucaklamayı unutma" dizesini
    almadılar

    geçen yaz-hatırlarsın-
    ilk meyvasını veren bir fidandan
    ham zerdaliler toplayıp
    uzun yollar boyunca
    esaret ve zafer üstüne
    marşlar söylemiştik

    yaşadığın günlerin hesabını soranlara
    bildiğin marşları söylemeyi unutma"

    Nihat Behram
    0 ...
  14. 9.
  15. Akşam erken iner mahpushâneye
    Ejderha olsa kâr etmez.
    Ne kavgada ustalığın,
    Ne de çatal yürek civan oluşun,
    Kâr etmez, inceden içine dolan,
    Alıp götüren hasrete.

    Akşam erken iner mahpushâneye.
    iner, yedi kol demiri,
    Yedi kapıya.
    Birden, ağlamaklı olur bahçe
    Karşıda duvar dibinde.
    Üç dal gece sefâsı,
    Üç kök hercai menekşe...

    Aynı korkunç sevdâdadır
    Gökte bulut, dalda kay'sı.
    Başlar koymaya hapislik.
    Karanlık can sıkıntısı...
    Kürdün Gelini'ni söyler maltada biri
    Bense voltadayım ranza dibinde
    Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
    Gülünç, acemi, çocuksu...

    Vurulsam kaybolsam derim,
    Çırılçıplak, bir kavgada.
    Erkekçe olsun isterim,
    Dostluk da, düşmanlık da.
    Hiçbiri olmaz, halbuki,
    Geçer süngüler namluya.
    Başlar gece devriyesi jandarmaların...

    Hırsla çakarım kibriti...
    ilk nefeste yarılanır cigaram,
    Bir duman alırım, dolu.
    Biliyorum, "Sen de mi?" diyeceksin,
    Ama akşam erken iniyor mahpushâneye.
    Ve dışarda delikanlı bir bahar,
    Seviyorum seni,
    çıldırasıya.

    ahmed arif
    1 ...
  16. 10.
  17. Hapishaneler

    Fakat, sen,
    ey sokaktaki Portekizli,
    aramızda konuşalım,
    kimse işitmez bizi burada,
    bilir misin nerededir
    Álvaro Cunhal?
    Hisseder misin
    o cesur Militãosun
    yokluğunu?
    Portekizli kız,
    Dans edersin
    Lizbon'un
    gül kızılı sokaklarını dolanarak,
    fakat bilir misin
    Bento Gonçalves nerede düştü,
    o en saf Portekizli,
    denizinin ve kıyılarının ünü?
    Bilir misin
    isla de la Sal adında
    bir ada
    olduğunu
    ve Tarraffala
    gölgeleri attıklarını?
    Evet, biliyorsun, ey kız,
    evet, biliyorsun, ey delikanlı!
    Sessizlikte
    dolaşıyor söylenti, yalnızca
    Portekizde değil, ama bütün dünyada.
    Evet, biliyoruz,
    uzak ülkelerin halkları olarak,
    biliyoruz mezar gibi delinmez
    ya da mezarlık yarasalarının tunikleri gibi
    bir taşın nasıl otuz yıldır
    boğduğunu hüzünlü çığlığını senin, ey Portekiz,
    işkencenin damlalarıyla
    lekeliyor şirinliğini
    ve koruyor gölgeden kubbelerini.

    (bkz: Pablo Neruda)
    0 ...
  18. 11.
  19. bugün pazar
    bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar
    ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
    bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldamadan durdum
    sonra, saygı ile tprağa oturdum
    dayadım sırtımı beyaz duvara
    bu anda ne düşmek dalgalara
    bu anda ne kavga
    ne hürriyet
    ne karım
    toprak, güneş ve ben...
    bahtiyarım.

    nazım hikmet.
    2 ...
  20. 12.
  21. Çankırı Hapishanesinden Mektuplar V

    Saat beşte akşam oluyor :
    insanın üstüne doğru yürüyen bulutlarla.
    Yağmur taşıdıkları belli.
    Birçoğu
    elle tutulacak kadar alçaktan geçiyorlar...
    Bizim odanın yüz mumluğu,
    terzilerin gaz lambası yandı.
    Terziler ıhlamur içiyorlar...
    Kış geldi demektir...
    Üşüyorum.
    Fakat kederli değilim.
    Yalnız bize mahsus bir imtiyazdır :
    kış günleri hapisanede,
    sade hapisanede değil,
    bu kocaman
    bu ısınası
    bu ısınacak dünyada
    üşüyüp
    kederli olmamak...
    Nazım Hikmet
    0 ...
  22. 13.
  23. kandıra (f tipi ) türküsü

    şu kandıra yolları çamurdandır geçilmez
    kaynar amma suları ateştendir içilmez

    penceresi açılır kapıları açılmaz
    dört duvar arasında atlası var biçilmez

    oysa düşman önünde gözyaşları saçılmaz
    bize derler "salihun" bizden ala koçulmaz

    bizi biz olan anlar - "bu savaştan kaçılmaz"
    sırrımız sırdaş bilir nadanlara açılmaz

    anadan geçilir de bizde yardan geçilmez
    kadrimiz dağda gezer düz ovadan seçilmez

    bizim lugatımızda kalem yazar yanılmaz
    hüküm müebbed olsa kelle gider sanılmaz

    kandıra'nın adına mahpusluktur denilmez
    "suda biter bir ottur" - çiğnemeden yenilmez!

    not: kandıra bir bitkidir; suda biter...

    bir peri masalı - selim gürselgil
    0 ...
  24. 14.
  25. türkiye'deki en sağlam temsilcilerinin sabahattin ali ve ahmed arif oldukları düşünülen şiirlerdir.
    0 ...
  26. 15.
  27. Dar Mapuslara Çekilirim

    Süngüye çekilirim
    Dar mapuslara
    Çırılçıplak düşlerimle
    Akşama
    Dar vakte kadar
    Sigara dümanına
    Bırakırım mahzunluğumu

    Artık vakit yaklaşır
    Kara bir örtü gibi
    Çekilir üzerime gök
    Garip olur saksıda çay çiçeği
    Canıma uzar
    Canıma uzar burukluğu

    Kutu içinde beş ranza
    Beş ranza içinde mezar çukuru
    Can sızlar
    Uzanırım içine ölümüne
    Azap melekleri gelir
    Açar defterini geçen zamanın
    Ve okunur künyem

    Önce kimliğim bocalanır
    Sonra doğduğum yer
    Ve menkıbem
    Sancılanır yürek
    Ayrılıklar geçilir önüme
    El vermeden hasretlik
    Komadan nabızlara namussuzluk
    Sevdam sevdam bulutlar getirir
    Yağmurlar yağdırır gözlerimden

    Kutu içinde beş ranza
    Beş ranza içinde mezar çukuru
    Soğur geceleri
    Üşür fidelerim
    Payımda yoksun bir bahar
    Tutunamıyorum salkımlarına
    Parmaklıklarına penceremde boy veren
    Benzi tedirgin ışığa...

    Ozan Deniz Sarıtop

    (bkz: Ozan Deniz Sarıtop)
    0 ...
  28. 16.
  29. ne o?
    utanıyor musun,
    bir zamanlar
    'asıl ben buyum' dediğin
    kendinden...?

    vicdanın kırıntıları,
    nefsinin azgınlıklarına
    dur diyemiyor değil mi?

    şimdi utanan bir taraflarını da sakla!
    yazık bir zamanlar o yüze deli olanlara da sana da!
    0 ...
  30. 17.
  31. Çankırı Hapishanesinden Mektuplar IV

    Sıcaklar bildiğin gibi değil
    ve ben ki yalı uşağıyım,
    deniz ne kadar uzak...

    ikiyle beş arası
    cibinliğin altına uzanarak
    ter içinde
    kımıldanmadan
    gözlerim açık
    dinliyorum sineklerin uğultusunu.
    Biliyorum :
    şimdi avluda
    duvarlara çarpıyorlardır suyu,
    kızgın, kırmızı taşlar tütüyordur.
    Ve dışarda, otları yanmış kalenin eteğinde
    bir kezzap aydınlığı içindedir
    simsiyah kiremitleriyle şehir...

    Geceleri birdenbire rüzgâr çıkıyor.
    sonra kayboluyor birdenbire.
    Ve karanlıkta canlı bir mahluk gibi soluyup,
    yumuşak, tüylü ayaklarıyla dolaşarak
    bizi bir şeylerle tehdit ediyor sıcak.
    Ve zaman zaman
    ürpermelerle duyuyoruz derimizin üstünde
    bir korku halinde tabiatı...

    Bir zelzele olabilir.
    Zaten üç günlük yere geldi,
    salladı çapanoğlu Yozgad'ı.
    Ve yerlilerin kavlince :
    altı tekmil tuz madeni olduğundan
    yıkılacak Çankırı şehri
    kıyametten kırk gün önce.

    Yatıp bir gece
    başın bir kalasla ezilmiş,
    çıkmamak sabaha...
    Ölümün bu kadar körü ve mendeburu...
    Ben yaşamak istiyorum biraz daha,
    daha bir hayli yaşamak.
    Bunu birçok şey için istiyorum,
    birçok
    çok mühim şeyler.

    (bkz: Nazım Hikmet)
    0 ...
  32. 18.
  33. Ranzalar belimi acıtıyor anne
    güneşimi kapatıyorlar...
    Dayanamıyorum artık
    Nerde dost, Nerde akraba
    Gardiyan Işıkları kapatma
    Mahkum arayamaz
    Özgürlüğünü karanlıkta...
    1 ...
  34. 19.
  35. Ey gönül kuşa benzerdin
    Kafesler sana dar gelir
    Bir yerde durmaz gezerdin
    Hapislik sana zor gelir.

    Ey gönül acayip huyun
    Boğazımdan geçmez tayin
    Acır testindeki suyun
    Aklına nazlı yar gelir.

    Ayağında gezen itler
    Başının üstünden atlar
    Hapise düşen yiğitler
    Yarı dışarda kor gelir.

    Gözlerin uzağa bakar
    Kimden ne beklediğin yar
    Yar semtinden esen rüzgar
    Seni unuttu der gelir.

    (bkz: sabahattin ali)
    0 ...
  36. 20.
  37. Sabahattin ali - aldırma gönül.
    1 ...
  38. 21.
  39. Akşam erken iner mahpushaneye.
    Ejderha olsan kar etmez.
    Ne kavgada ustalığın,
    Ne de çatal yürek civan oluşun.
    Kar etmez, inceden içine dolan,
    Alıp götüren hasrete.

    Akşam erken iner mahpushaneye.
    iner, yedi kol demiri,
    Yedi kapıya.
    Birden, ağlamaklı olur bahçe.
    Karşıda, duvar dibinde,
    Üç dal gece sefası,
    Üç kök hercai menekşe...

    Aynı korkunç sevdadadır
    Gökte bulut, dalda kaysı.
    Başlar koymağa hapislik.
    Karanlık can sıkıntısı...
    "Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,
    Bense volta'dayım ranza dibinde
    Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
    Gülünç, acemi, çocuksu...

    Vurulsam kaybolsam derim,
    Çırılçıplak, bir kavgada,
    Erkekçe olsun isterim,
    Dostluk da, düşmanlık da.
    Hiçbiri olmaz halbuki,
    Geçer süngüler namluya.
    Başlar gece devriyesi jandarmaların...

    Hırsla çakarım kibriti,
    ilk nefeste yarılanır cıgaram,
    Bir duman alırım, dolu,
    Bir duman, kendimi öldüresiye,
    Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
    Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
    Ve dışarda delikanlı bir bahar,
    Seviyorum seni,
    Çıldırasıya...

    Edit: Ahmed arif - aksam erken iner
    2 ...
  40. 22.
  41. Ahmed arif-suskun.
    Ahmed arif-uy havar.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük