yazıya bir girişle başlayıp bir girişle devam edip bir girişle bitirmek sadece kapı eşiklerinde oturuyor olmanın tinsel büyüsü olmalı. içeri girmek ve dışarı çıkmak ya da içeri çıkmak ve dışarı girmek arası karmaşada hep aynı yerde saymak, evet adı bu olmalı. oysa, girerken çalınası kapılar vardı, ardına kadar açılası ve bazen çarpılası.
hani adamlar vardır ya hayatınızın eşiğinde oturan adamlar. sevgiliniz değildir, dostunuz da değildir, aşık değilsinizdir. yok bu adı konulmamış bir aşk, sevgi değildir çünkü düşünüp aşık olmadığınızı bilirsiniz, su gibidir, içmeyince bir an "ayhh bir su olsa da ağzımız tatlansa" demezsiniz ama içersiniz işte, devam için gereklidir, yoksa çakılı kalırsınız hayatın bir yerinde.
hani adamlar vardır ya, hayata derin izler bırakır, diyorum ya gitmeleri de kalmaları da bir karmaşadır, ne olduğu belirsiz insanlar, nerden geldiği ve nerede olduğu ve belki ne zaman gideceği.
hani adamlar vardır ya, aşık olmak istemezsiniz, dost da değilsinizdir üstelik. henüz tanımlanmamış yeni bir adı olmalı bu adamların.
hani adamlar vardır ya, yutkunduğunuz yerde dururlar başka duracak yer bulamamış gibi, tanımlanmayı beklerler, tanımlandıklarında yok olacaklarından habersiz.
hani adamlar vardır ya, öyle böyle değil bildiğin adam işte, az gördüğün, az anladığın, az anlamlandırdığın anlaşılmasız adamlar...
hani adamlar vardır ya, o adamlar bazen de yoktur işte.