Mümkün bir suriye-türkiye savaşı için beni kara kara düşündüren soru. Merak ettiğim, cevap bulamadığım sorudur kendisi. Ne kadar da üzücü böyle olması.
Ne savaş meraklısı milletmişiz meğer!
Açılan başlıklar ve altlarında savunulan fikirler kan dondurucu. Savaşa girmeyi Counter strike oynamak zanneden çoluk çocuktan değil, koca koca adamlardan bahsediyorum. Misak-ı milli'den dem vurup 'orası zaten bizim abi yaa' diyenler de yok değil.
Suriye'deki rejimi savunduğumu düşünmeyiniz. Aksine bir ülkenin gerçek demokratik yöntemlerle yönetilmesinden mutlu olurum. Ancak özellikle de orta doğu ülkelerine demokrasi kılıfı altında sokulan, farklı bir ülkenin bayrağını taşıyan petrol rafinerilerini görmezden geliyorsunuz. Üstelik bu oyuna alet olma taraftarı olmanız beni korkutuyor.
Ve evet, Şanlıurfa'da meydana gelen olay çok üzücüdür, aksi su götürmez. Bir annenin, bir evladın ölmesi... Bu renkli ekranın arkasından kolay geliyor elbet insana. Bana değil, hepimize.
Ve evet, Türkiye gereken cevabı karşı saldırı yoluyla vermiştir. Ancak nefsi müdafaa ile savaşa girmek farklı kavramlardır. Benim korkum savaşa girilmesi durumunda dökülecek olan kandır.
Ve evet, tekrar sormak istiyorum; hangi din adamı açıklayabilir, hangimiz şehit olacağız?
aynı zamanda cevap için kimsenin fikrinin olmadığını düşündüğüm soru.
Çünkü sözlük ergen yuvası biraderim. Savaş çıkarsa nasıl kaçacağını, alevilerin ne tarafı tutacağını, savaşırken hangi şarkıyı dinleyeceğini tartışan ergen muhabbetleri daha bir ilgi çekicidir haliyle. Yine üzüldüm lan sözlük.
