bölgesel milliyetçiliğin "memleket nere?" ile birlikte gizliden cevap aradığı sual. sadece tanım olsun, konsept sarsılmasın diye yazdım bunu, oysa derdim başka.
bülent ersoy vs ebru gündeş karşılaşmasının derin analizini yapmama geçit verecek dar girizgahı genişletmek çabasından sonra, sormak istediğim bir sualim var benim de: "hakkari'de yaşayabilir misin ebru?" ve diğer ebru'lar...?
hangi vatan senin ebru? elini attığında ulaştığın her şey sadece senin hizmetine sunulmuş şekli ile memnuniyetini sağlayan kent yaşamının kapsadığı alanlar değil mi? bunu hazmedemiyorum. vatan millet sakarya hamasetini gördük geçirdik anladık da, bu nasıl bir aymazlıktır, nasıl bir kandırmacadır çözemiyorum.
"doğu illerinde konserler verdim ben" der misin? peki okur, sen bunu yer misin? mehmetçik şehit! oluyor. bir daha hayatı boyunca belki kendisinin de adım atmayacağı yerler için. hattı müdafaa de, sathı müdafaa de; ne dersen de, olağandır. tehdit kabul edilmiş, terör vuku bulmuş sindiriliyor tamam.
tamam da, sana ne oluyor be yiğidim aslanım? haritada yerini gösteremeyeceğin yerlerde insanlar ölüyor. bir şeyler uğruna, o uğura vatan müdafası deniyor, savunmada ölene de şehit(bu kavram kargaşaların en büyüğünü yaşar-yaşatır hep)
sen de, biraz komplo teorisi biraz gerçek sayılabilecek bir söyleme karşı umrunda dahi olmadığına emin olduğum ve iddiaya girsek en önemli organımı bahse yatıracağım, ne toprağından ne insanından haberinin olmadığı o coğrafya ile ilgili "oğlum olsun askere gönderirim" refleksini gösteriyor, bülent'in eline veriyorsun?
..."ben yaşayamam eksi bilmem kaç derecede. musluğu açtım mı su akacak, gelemem öyle su taşımalara, hamallığa. toz toprak sevmem asfalttır benim vatanımın yolları. atım yok ki bozkıra süreyim. çöl için üretilmiş cipimle caddelerde lümpen bir havanın esaretindeyim ama, mutluyum. dağ bayır yürümek ne, merdiven dahi çıkamam. kapıcım amadedir o çıkar merdivenleri, zaten anadolu'nun bir yerinden gelmiş alışıktır. dışarı olduğum gibi çıkamam, benim vatanımın şehirlerinde insanlar birbirlerini şahsiyeti ile değil elbisesi ile ağırlar, değer verir, ya da yerer. kablolu tv'den ulaşırım tüm dünyaya, kırık dökük 60 model radyolala hapsolamam, vatanımın enformasyonu geniştir benim. iyi beslenirim, duman nedir solumadım hiç, kombi arıza yapar en fazla benim vatanımda; onun da çaresi telefonun tuşlarında. benim vatanım merhametlidir ama, bilmediğim vatanımın diğer yerlerine yardım götürür; çocuklara muz, şeker dağıtır; ağlarız hep birlikte bu manzarayla birlikte şehit! düşenlere de."...desenize ibneler! itiraf etsenize!
"orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de bizim köyümüzdür"