üzüm;
yunanistan, iran, kanada, kktc.
----------------
taze soğan;
romanya, ukrayna, bosna hersek.
----------------
yukarıdaki listelerde belirttiğim ürünler bunların sadece bir kısmı ne yazık ki.
tamamını çıkarmaya ne benim vaktim yeter ne de sayfalar alır.
bu ürünlerin dışında süs bitkileri, şeftali, ayva, kiraz, incir, tere, roka ve dahi ufak bir miktar da olsa fındık bile ithal etmişliğimiz var.
yahu bu kadar mı kolay bu işler.
bir hükümet kıvırcık marul, taze soğan, tere ithalatına neye dayanarak müsade eder ki?
biz bunun acil önlemini almadığımız takdirde batışımız çok daha hızlı artacak.
bir sonraki yazıda da canlı hayvan, karkas et, süt ve hayvansal ürünler ithalatı yaptığımız ülkeleri yazacağım.
çok güzel yazmışsın muhalif tayfa gazını aldı çok şükür. çocuklar dört gözle bekliyordu ailece.
neyse benim diyeceğim şey şu. brezilya, amerika, almanya, ispanya, isviçre bile üretimini yapamadığı tarım ürünlerini ithal ediyor. mesela bizden domates, karpuz alıyorlar, hindistan'dan pamuk alıyorlar, nepal'den üzüm alıyorlar vs.
bu döngü bütün ülkeler için geçerli. haaa almanya otomobilden kar ettiği için gelir düzeyi yüksek, abd ise silah uyuşturucu satıyor.
uğraşmışsın ama dünyanın kanunu bu senin paylasyigin. rekabet.
Tarım politikalarının gevşekliğinden haberi olmayan, haberi olsa bile anlamamazlıktan gelen çakma neferlerin yine mastürbasyon yapmaya çalıştığı konu.
Al bak mercimek üretimiyle ilgili bir rapordan alıntı.
--spoiler--
Kırmızı mercimek tüketimi, nüfus artışına paralel olarak artıyor. Ancak üretimde yeterli artış sağlanamıyor. Kırmızı mercimek 2012/2013 yılında yüzde 122,4 gibi yüksek bir yeterlilik oranına sahipken, 2013/2014 döneminde bu rakam yüzde 73,4’e düştü. Oran 2014/2015’de yüzde 90,3’e yükseldikten sonra 2015/2016 sezonunda yüzde 81,6’ya geriledi. Destekler artırılır, yeterli fiyat oluşturulur, alım garantisi sağlanırsa üretim rahatlıkla artar, halkımız da lezzetli mercimeğimiz varken Kanada mercimeği yemek zorunda kalmaz. Ürünü depolama imkânı bulunmayan, üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak alan üreticimiz, hasadı takiben ürünü piyasaya sunuyor. Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açıyor. Hasat döneminde ithalat yapılmamalıdır. Üretici fiyatlarının maliyetin altında oluştuğu dönemlerde fiyatlara müdahale edecek bir kurum oluşturulmalıdır.”
--spoiler--
Okuduğunu anlayabilecek misin? Yani doğal yetersizlikten bahsetmiyor, hükümetin yanlış politikaları veya yapması gerekenleri yapmaması neticesinde bugünlere düştük demeye getiriyor. Keşke tengir budun'un tırnağı kadar araştırma yapsan da bir şeyleri görsen, yalamaktan vazgeçsen.
ithal bakliyat kg da 5 birim lira iken, yerli bakliyat en az 9 birim lira...
şimdi birde kanada bakliyatları ile gdo haberleri vardı. kanada gibi bir ülke nasıl izin veriyor. ya da sadece ihraç bakliyatta mı gdo'ya izin veriyor.
ya da bizim bakliyatlar da markalı olanlar kesin gdo'suz mu, rusya ve kanada bakliyatları çok mu sağlıksız...
Türkiye gıda ithalini hiçbi şekilde yapmadan dünyada ayakta durabilen yedi ülkeden biriydi. Bunu dışarıya kaydıran bir hükümet her şekilde başarısız olmuş demektir.
Ülkeler kendilerinin yetiştiremediğini dışardan alırlar.
Sende bamya mı yetişmiyo? Domates mi? Fındık mı? Tütün mü?
Akgötler kendilerini tebrik etmemelilerdir -reyizleri ülkeyi gerçekten batırdı.
tayyibin nedeni bir türlü anlaşılamayan derin bir aşkla bağlı olduğu amerikalı cargill şirketi amerika'dan getirdiği ( gdo ) mısırı türkiye'de glikoza dönüştürerek pancar üreticisinin ağzına sıçtı. çiftçiyi apartman bodrumlarında kapıcılık yapmak zorunda bıraktı.
gıdanın en en önemli ürünü olan şekerde bunu yapanlar diğer ürünlerde neler yapmaz ki...