kafam *aşak gibi bir gün eve dönüyorum. Metrodayım sabah dersim vardı öğleden sonra akşam 11'e kadar içtim. Sonra kafa kazan ben metroda yere oturmuş evin yolundayım. Yanımda fotoğraf makinesi var. Çıkardım çektiğim fotoğrafları algılama çabasındayım. Bir ara metroda koridor boyu dalıp gitmişim. Sonra görüş alanımda bir el sallanıyor. Kulaklığı çıkardım. Bağırarak "ne bakıyon?" diyor. Kulaklığı taktım kulağa sonra yine ses duydum çıkardım sözünü keserek "sana bakmıyorum." diyebildim. Herkes bana ve o herife bakıyor. HADi benim kafam *aşak gibiydi sen ne bok yiyordun?
Buda benden.
son zamanlarda duyduğum ve duygularımın " hangi kafayla " yargılandığı bir sorunsaldır efenim. Üstelik bunu soran insan çok zeki olmakla birlikte kendisinin zekasının da farkında, fıldır fıldır gözlerinin arkasından zehir gibi sonuçları lönk diye önüne bırakabilir...
onlarca soru sorup, bu yazıları üstüne alınmaması da pek manidar, o zaman bu sorular da neyin nesi ? Madem alınmıyoruz da bu kafalar neyin kafasına giydiriliyor.
atar değil efenim bunlar.
eline deydiğimde elektrik çarpmış gibi çekebilirsin, sık sık gözlerini kaçırabilir, üstelik yazılarımı üzerine alınmamış olabilirsin.
sen çok akıllısın. sen den kaçmaz asla.
ben bunun farkındayım.
biz bir şeyleri duymayalım, hissetmeyelim. öyleymiş gibi kabullenelim.
ne demiş, zıtrankov maşınkov ;
"tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar.. bir kez daha dene.
Okulu ve işi bırakmak. hangi akla hizmet yaptım bilmiyorum. hayatım yön değiştirdi. paralel evren konusunu merak ediyorum. devam etseydim nasıl devam ederdi.