ilk paragraftaki yüksek doz eğlence ve zekice sıralanan betimlemelerden sonra hele bir şey yorumu yok mu :
'' Oğlunun gözaltına alındığını televizyondan öğrenen bakan güzellemesi, oğlunun montunu giyip hastane önünde iyi haber bekleyen ve maalesef o iyi haberi alamayan anneyle yarışamaz''
''Türkiye siyasi tarihinin kadük olmayan tek ismi: Zübük '' isimli yazısında özellikle vurguladığı ''52 yıl önce kaleme alınmış, 32 yıl önce de beyaz perdeye aktarılmış bir eserin bugünkü siyasi hayatımıza bire bir ışık tutuyor olması Aziz Nesin 'in başarısının yanında, bizim de başarısızlığımız... Okul dendiğinde cami, yeşil alan dendiğinde kışla, özgürlük dendiğinde vatan millet sakarya salvolarıyla siyaset yapmak hâlâ alıcı bulabiliyorsa; rantı ve talanı dini değerler üzerinden yapılan sömürü ve hamasetle gölgeleme cüreti bir türlü kaybolmuyorsa, 52 yıllık yerinde sayışımızın faturası şimdi hesabını sorduğumuz 87 milyar dolardan çok daha fazla olmalı.'' tespitine can-ı gönülden katıldığım yazardır.
zübük, hakikaten bizden manipülatif bir karakteri merkez alan aşmış bir eserdir. bugün dahi -maalesef- gerçekliğini köküne dek korumaktadır. eser dediğin de böyle olmalıdır, insanını fazlasıyla yansıtabilen.
bu enkaz toparlanmaz diyerek kendisine katıldığım yazar. katıldığım derken sadece gülmekten katılmıyorum, tespitlerine / analizine / iğnelemelerine ve kuşkusuz kara mizahına... http://birgun.net/haber/z...mak-istemiyorum-9774.html
Erdoğan'ın haksız olmak, tutarsız olmak, yanlışa düşmek, hata yapmak gibi eylemlerden muafiyeti var sözüne yüzde yüz katıldığım yazar.
evet o bölüm çok değerli:
''Erdoğan'ın haksız olmak, tutarsız olmak, yanlışa düşmek, hata yapmak gibi eylemlerden muafiyeti var. Emine Hanım mitinglerde arkasından kafa sallarken, evde de sırtını sıvazlayıp ''En çok haksızlık sana yapıldı, en mağdur sen oldun, en sağlam irade seninki'' diyor muhtemelen. Danışmanları da onu bütün dünyanın bir olup onun yükselişini törpülemeye çalıştığına inandırmış. Etrafındaki herkes onun bu yanlışsızlık algısını cilalıyor. Savcıların, emniyet müdürlerinin, polislerin, HSYK üyelerinin ayağını kaydırmak kolay; ama Başbakan'a saldırılarına karşı önlem alamadıkları tek bir kişi var, o da yine Başbakan.''
''itaat değil isyan edenlerin ödedikleri bedellerin ağırlığı, herkesin tıynetinin kaldıracağı ölçüde değil. 13 yaşında ''Kahrolsun faşizm'' yazdığı için yargılanan çocuk, ''Su haktır, satılamaz'' dediği için öldürülen öğretmen, Camide içki içildi demediği için sürülen din adamı, parasız eğitim istedikleri için cezaevinde yatan öğrenciler, eyleme gittiği için örgüt üyeliğiyle yargılanan ve adliye önünde üzerlerine gaz sıkılan KESK üyesi memurlar, özgürlük mücadelesi verirken yitip giden gençler kadar yürekli ve omurgalı olmanızı da beklemiyoruz. Kimseye çapından büyük sorumluluk yüklemeye gerek yok. Yalnızca artık midemizi bulandırmayın, aynı havayı soluduğumuza utandırmayın istiyoruz; çok mu?''
omurgasızlık, yalakalık, kraldan çok kralcı olmak mottolarıyla yaratılmak istenen yeni türkiye'de kafi derece midemizin bulandığını hissediyoruz. fakat şu var: insan, aynı havayı dahi teneffüs etmekten utanmaya başlarsa yaşadığı yer ona çekilmez gelip azap olmaya başlar ki belki de (maalesef) hükümet tavrını net ortaya koyup bunu başarmak istiyor.yani düşünen ve sorgulayan insanla işlerinin olmayacağı ayrımının farkına varmışlar. kendi güruhlarını işliyorlar milli irade şemsiyesi altında. itaat yerine isyan hiçbir şekilde tahammül edemeyecekleri şey. gezi'den bu yüzden korkuyorlar, ismini dahi anmak istemiyorlar ölen gençlerin.