Sözde yazar.
Eşi Fatih Altaylı. Asıl ünü de buradan gelme zaten. Yazarlık falan işin paravan kısmı.
Ayşe Arman'ın Hande Altaylı ile yaptığı röportajda, birazdan göstereceğim kısmı okuyunca anlayacaksınız detayları.
Şöyle yazmış Ayşe Arman, röportaj öncesi yazısında, Hande Altaylı'yı tanıtırken:
"Bundan birkaç yıl önce...
Eşine, en tatlı sesiyle
Fatih bir ev buldum, çok uygun fiyata, param da var almak istiyorum. Üstünü sen tamamlar mısın? diyor.
Fatih Altaylı da, Tabii ki! diyor, Ev kaç para?
81 bin dolara minik bir ev. Göktürkte. iyi para getirecek bir yer diyor.
Tamamdır diyor Fatih.
Ertesi gün Hande, eşinin asistanını arıyor,
Fatihle konuştum, haberi var. Hesabıma 80 bin dolar gönderir misin?
Asistanı, Hay hay diyor.
Hande Altaylı, dişinden tırnağından artırdığı 1000 dolar üzerine, eşinden gelen 80 bin doları ekliyor` ve o evi alıyor!
Ama kadere bakın ki, birkaç sene sonra o evi 250 bin dolara satıyor.
Diyeceksiniz ki, eşinden aldığı 80 bin doları ödüyor mu?
Tabii hayır!
O 250 bin dolarla başka yer alıyor, onu satıyor, sonra başka yere giriyor...
Yakında emlak kraliçesi olacak!
Bana da arada mesaj atıyor: Anadolu yakasında çok iyi bir yer buldum. Kâr etme olanağı hissediyorum. istersen, sen de gel bak. 5 bin liram var, üstünü Fatih tamamlar herhalde..."
Eğer Fatih Altaylı'nın eşiyseniz ve az çok kitap yazabilecek haldeyseniz, öyle abartılırsınız ki çerez parası olarak gördüğünüz 1000 dolar, dişinizden tırnağından artırdığınız 1000 dolar oluverir. 81 bin dolarlık evi, kocanıza aldırırsınız ve süper yatırımcı olarak literatürde yer alırsınız.
Övmenin dozunu kaçırdığımız çok zaman oluyor ama Hande Altaylı'nın övülecek bir tarafını göremiyorum ben. Gayet de kocayı sömürme politikası. Tabii zengin kocayı...
Hanımefendinin tek meziyeti, Fatih Altaylı'nın karısı olması.
Herkesin kıyameti kendine koptuğundan
ve herkesin yangını kendini yaktığından,
içinde olduğunuz karanlığın
ne kadar koyu olduğunu kimse göremez.
Geçer derler sadece bilmiş bir tavırla,
''Geçer merak etme''.
Doğrudur söyledikleri,
Gerçekten de geçer ..
Ama ancak sen tek başına o karanlıkta,
Yeterince uzun süre yürüdükten sonra..
maraz diye bir kitabı vardır ki, elif şafak'ın aşk'ından sonra genellikle nişantaşı bölgesinde bulunan kitap okumaya merak salmış hanımlara yöneliktir.
gerçi iyidir, hoştur, akıcıdır, hemen bitirir kendini ama aşk'tan farkı insana hiç bir şey katmamasıdır.
"Sizinle sevişen bir insanın aslında kiminle savaştığını bilemezsiniz. Sizi öperken kimi öldürmeye çalıştığını, sizi severken kimden nefret ettiğini tahmin bile edemezsiniz." Hande Altaylı.
Fox Tv'de bugün yayına giren, Kadın adıyla yayınlanan dizinin senaristi. Ben gündelik hayatta içim kararmış halde yaşayıp bu dizi sayesinde iyice bunalıma girerken, sanırım kendisi banka hesabına yatan paralar sayesinde şen kahkahalar atarak etrafa gülücükler dağıtmaktadır.
aşka şeytan karışır kitabı ilk çıktığında herkesin elinde dolanıyordu.aldım okudum sonuçta okumadan iyi ya da kötü kanıya varamazdım.ama azıcık kassam ben de yazardım ben bile yazardım.evet hayatın içinden burası güzel zaten, lakin anlatım o kadar da kuru olmamalı evde otururken birden karar alıp hiç bir gözlem yapmadan ya da ne bileyim kafa patlatmadan filmlerde dizilerde görülür tarzdan bi aldatma hikayesi(yanlış hatırlamıyorsam)yazılmamalı.ha hadi yazıldı okundu sana ne katar bence hiç hadi ya! tüh! vay be! şerefsiz! en fazla bu tepkileri duydum kitap için.ah şu kısım beni çok etkiledi diyen yok.bu kitaptan sonra vadideki zambak ı okumuştum.içim bi hoş oldu.napmışım ben yua.
