bu filimde şöyle bir özellik vardır;filim hangi ülke için çekilmişse o ülkeye uygun olarak bazı kelimeleri değiştirmişler.mesela bi ülkede serseri yerine asshole,diğerinde jackass,diğerinde jerk diyor will smith ağabimiz.
bugün gidip gördüğüm, "will smith yine bir şeyler yapmıştır" umuduyla wanted ve batman'i uğruna sallamadığım ama 100 dakika sonra "eee burdan çıkan sonuç" şeklinde tepki verdiğim bir olmayan film.
bir kere will smith'e yakışmamış. konusuz bir film olmuş. paray ve zamana yazık...
iyi filmdi.. vaktim boşa gitmedi.. will smith'le theron yeter benim için zaten..
--spoiler--
eli kancalı eleman ve hapishanede el ele tutuştuğu elemanların da mı eskiden süper güçleri varmış.. güçlerimizi geri alacaz falan diyo.. bi de ikinci eli kesilmeden önce yine güçlerle ilgili bi şeyler saçmalıyo.. tam anlayamadım orasını
--spoiler--
''Hancock'da mahçup özeleştirel bir hava var- hem ırak'a dair yarım ağız bir eleştiri cümlesi, hem filmin şurasına burasına serpiştirilmiş, subliminal kıvamda kartal imgesi. Amerikan sinemasının muhtemelen 'ilk zenci süper kahramanı' olmasına rağmen Hancock'un ciddi sorunları var. En önemlisi imaj sorunu. Hancock süper güç ama birazcık şey... Derbeder. Yardım ettiği polisler, kurtardığı insanlar ondan tam da memnun değiller. Bu mahalleliyle kafa kafaya gelen süper güç meselesi aslında Örümcek Adam'ın ikinci macerası sırasında ortaya çıkmıştı. Süper kahramanın ait olduğu topluluğun bir üyesi olduğunu unutuyor olabileceği fikri, sergilediği harabati imajın başarılarından daha fazla göze batması ilk orada hafiften gündeme gelmişti. Hancock'da durum tam bir problem halini alıyor; şimdi yani, kötü adamların arabasını alıp da gökdelenin tepesine geçirmenin ne alemi var? Televizyon yorumcusunun dediği gibi 'arabayı oradan çekmenin yol açacağı masraf kötü adamların yakalanmasından daha büyük zarar' değil mi? Bu durumda Hancock'a bir imaj düzeltici gerekiyor. Bu imaj düzeltici beyaz, iyi kalpli, hafifçe naif biri; Charlize Theron'la evli bulunduğunu, ailenin haftanın bir gününü 'köfteli spagettiye dalma' günü ilan ettiklerini de ekleyebiliriz. Sonuç şu; 'Üstüne başına çeki düzen ver, mala mülke saygı göster, biraz nadim ol... Onun dışında süper kahramansın, kim tutar seni'. Obama, ırak'tan çekilme konusunda daha ılımlı bir tavır benimsemiş diye okudum geçende. 'Tabii çekilmeliyiz ama aniden çekilmek harekatın yarattığı travmayı daha da ağırlaştırır' falan diyesiymiş. işte Hancock da, Irak savaşına temel itirazları 'bu savaşa şu kadar para harcıyoruz, ziyan değil mi' olanların eleştirilerini bünyesinde toplayan, biraz da Obama çeşnili bir süper kahramandır gibi geliyor bana diyeceğim, zenci oluşunu da bu bağlamda manidar bulacağım. bu yazlık üstün yapımlarda, yazlık model süper kahramanlarda zaten yazdan sersemlemiş seyirciyi bir kafa kola alma tadı yok mu? Neyse, dörtbir yanda kartallar var Hancock'da, süper kahramanların kendilerine bir çeki düzen vermelerinin fena olmayacağı yolunda bir de mesaj, hayal görmüyorum. (Bir de Charlize Theron'la Will Smith asırlardır bu işi yapıyorlarmış meğerse. Filmin öyle bir şeysi de var) nihayetinde Bir popcorn komplosunu ciddiye almayabilirsiniz, alınacak tarafı da yok zaten.''
kaynak: fatih özgüven'in 'Yazlık Amerika...' başlıklı köşe yazısı, radikal gazetesi.
hakkında yapılan tüm kötü eleştirilere rağmen beğenerek seyrettiğim film. *
bence filmde verilmek istenen sıradan süper kahraman hikayesinden öte birşey.
süper güçleri de olsa insan yine insandır. hatta bunu filmin kötü adamı en son hastnede bizzat söylüyor. bizden farksızsın diyerekten.
3000 yıllık bir aşktan, yine aşkının iyiliği için kaçan kadın ve aşkı uğruna ölümsüzlüğünden ve süper ötesi güçlerinden hiç düşünmeden vazgeçebilecek bir adam var filmde.
kadın kahraman olmaktan vazgeçip sıradan bir hayat seçmiş, erkek ise neden olduğunu bilmese de, eline yüzüne bulaştırsa da kahramanlığa devam etmekte.
filmin en baba yeri hancock'un geçmişini anlatırken söylediği "ne berbat bir pislikmişim ki, hiç kimse bana sahip çıkmadı" lafının geçtiği sahneydi. zaten neden bu kadar vurdumduymaz, sorumsuz, ayyaş bir hero olduğunu açıklıyor bu laf.
kim ne derse desin film çok hoş. kahramanlığın ikinci plana atıldığı bir süper kahraman filmi.
iyi bir roman ilk cümlesinden kendisini belli eder. bu filmde bir roman gibi ilk 5 dakika ile insanı kendisine bağlıyor. sonlarına doğru vay be dedirtiyor.
film, mesaj bekleyen çağdaş sinema izleyicilerini tatmin etmez ama "evde dvd playerim var, 2 saatte boş vaktim, eğlenceli birşey seyredeyim" diyenler için güzel bir alternatif olabilir.
--spoiler--
ayrıca ilginçtir, kahramanların 2000 yıllık bir aşk yaşadıklarını saçma ve zorlanmış bulanlar, uçmalarını gayet normal karşılıyorlar. superman etkisi herhalde.
--spoiler--
sabah sabah yüzümü güldürmüş filmdir. kahramanlığın da öğrenilmesi gereken bir meslek olduğundan dem vurmuştur. kontrolsüz güç, güç değildir mesajını da şakkadanak vermiştir. insanlar tek yaratılır ve çift olarak ölürler genelde, kahramanlar çift yaratılır ve bir araya geldiklerinde güçlerini kaybederler, yani sevmek için ölümlü olmak zorundadırlar. yok öyle sen kahraman olacaksı sonra insan seveceksin o geberip gidecek sen yaşamaya devam edeceksin a vallahi saçma,ölümlü dünya ayol! bence hancock sevdiğinin yaşaması için kendini ondan uzak tutan süfer kahramandır, kahraman dediğin böyle olur. ayrıca hakkaten güldürmüş filmdir.
--spoiler--
-bana bir daha deli desene!
-çotlaaaak(hancock yaramaz çocuk tribinde)
(ve süper hatun tırı yerden tek hareketle kaldırır)
- hayır, bana o kamyonla vuramazsın!
zamanında matrix filmindeki morpheus rolünü geri çevirmiş usta aktör will smith'in harika filmidir.smith filmde çok içki içen,hayattan kopmuş ve hafızasını yitimiş bir süper kahramanı oynamaktadır.süper kahraman olmasına rağmen herkes ondan nefret etmektedir çünkü suçluları yakalarken,suçluların vereceğinden daha ağır zararlar vermektedir ve hiç de örnek bir kişilik değildir.kendini türünün tek örneği sanan hancock'un karşısına ilerleyen zamanlarda bir kadın daha çıkar ve bu kadın da onunla aynı özelliklere sahiptir.film bu şekilde gelişir.filmde harika bilgisayar efektleri ve gerçekten insanın hoşuna gidecek sahneler vardır.
will smith'in her filmi güzel olduğundan hancock da çoğu kimsede bir hayal kırıklığına sebep olmadı.gişesi çok mükemmel olan i am legend'ı tek başına çektiğini de düşünürsek zaten will smith'in tartışmaya açık olmayan bir oyunculuğu olduğunu anlayabiliriz.''onu sadece komedi veya aksiyon filmlerinde görüyoruz,oyunculuğu sınırlı.'' diyenler için de the pursuit of happyness'i gösterebiliriz.başrolünde will smith'in oynadığı bu film oscar'a drama dalında en iyi erkek oyuncu olarak aday olmuştur.
kumaşı yalnızlıktan dokunmuş bir elbisedir aslında kahramanlık, kimsenin giymeyi tercih etmediği. çünkü her kahramanın sonu bir insan gibi ölmektir. ve her kahraman kahramanlığının bedelini öder bir şekilde.
eğlenceli, hoş bi film. neticede komik bisüper kahraman filmi. fazlasını beklemek yersiz olur.
ayrıca sırf charlize theron için 75 kere izlenebilir, izlenir, izlenmelidir...