Fildişi kabzalı kuvars kristalinden 4.500 yıllık hançer. ispanya'nın Valencina de la Concepción bölgesindeki Kalkolitik döneme ait bir mezarda bulundu.
Ucu eğridir Hançerin. Bıçak gibi değildir. uzaklardan fırlatıp saplamak mümkün değildir. bunu saplayabilmek için insanın çok yakınında durmak gerekir. o yüzden en yakınındakilerin elinden girer bu adamın sırtına.
Aynı zamanda da birhan keskin'in çok güzel bir şiiridir.
"teslim oldum
öldür
öldüm
işte beni yücelttiğin mermer
işte yarama döktüğün tuz
bu da ateş, beni yaktığın
işte beni gömdüğün toprak
hepsinden bir parça al
beni sana hatırlatacak kadar
bana
beni öldürdüğün kan
beni öldürdüğün yer
beni öldürdüğün hançer
sibel can hançeri. nereye denk gelirse oraya saplıyor.
--spoiler--
kader kader sen bize nazik davranmadın
kader kader herkese eşit yazılmadın
hayat hayat sen bize nazik davranmadın
hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın
--spoiler--
...terkedip gittiğinden beri
kalbime lokma aşk girmedi...
terkedip gittiğinden beri
kalbime lokma aşk girmedi
sahipsiz kaldım yalan gibi
bozgunum senden bile deli
yandı mı canın benim gibi
yaşarken öldün mü mahkum gibi
hasretin büyür yüreğimde
paslı kırık hançer gibi
kader kader sen bize nazik davranmadın
kader kader herkese eşit yazılmadın
hayat hayat sen bize nazik davranmadın
hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın
vazgeçip gittiğinden beri
kalbime tatlı söz değmedi
sessizim sönmüş mum gibi
kalır paslı hançer izi
tenim unutur mu ellerini
gönlüm bırakmıyor sevmişleri
yavaş yavaş yaktın beni
zehirli bir hançer gibi
kader kader sen bize nazik davranmadın
kader kader herkese eşit yazılmadın
hayat hayat sen bize nazik davranmadın
hayat hayat herkese eşit yaklaşmadın
(kenan doğulu)
için için büyüyor fırtınam çığ gibi
daha çok kanıtıyor aşk sancıları
bizim için çalıyor yalnızlık çanları
daha bir ağlatıyor aşk şarkıları
böyle hüzne can mı dayanır
öyle bakma kalp çok kırılır
böyle hüzne can mı dayanır
öyle gitme kalp çok yıpranır
Sıkan..bayan..klibiyle lerzan mutlu nun gösteri yaptığı şarkı..
sözleri:
Sende kalp gibi duran
Bir taş olmasın
Söyle kendini kalp
Sanıpda atıp durmasın
Sende aşk gibi duran
Bence bir hançer
Kime dokunsan yaralıyorsun
Gelme git yeter
Yalncısın ağlayıp inleme
içindeki haini gizleme
Kalmı dedim sana boş yere bekleme
Sen beni yok saydın
Anlamadın halimden
Hızla gelip geçtin bir anda
Şu kısacık ömrümden
Sen beni yok saydın
Anlamadın halimden
Hızla gelip geçtin bir anda
Şu kısacık ömrümden
macbeth iskoçya kralı duncan'ı öldürmeye giderken... - cinayet aleti -
ikinci perde
birinci sahne (macbeth'in şatosu)
macbeth
- bu önümde gördüğüm hançer mi, kabzası elime doğru duran? gel de tutayım seni. kavrayamıyorum ama hala görüyorum. sen dokunmayla değil de, yalnız görmeyle mi algılanırsın ey ölümlü imge? yoksa zihnimdeki bir hançer misin, yapay yaradılışlı, hummalı dimağımın eseri? hala gözümün önündesin, hem de dokunulabilir gibisin, tıpkı şimdi çektiğim hançer gibi. gidiyor olduğum yola iyice sevk ediyorsun beni ve gösteriyorsun nasıl bir alet kullanacağımı da. ya enayi yerine koyuyor tüm diğer tüm hislerim, gözlerimi; ya da gözlerim onların hepsine bedel. hala görüyorum seni, biraz önce temiz olan sapında ve ağzında kan lekeleri var şimdi. yok böyle bir şey! gözlerime haber verdiği, o kanlı iş... şu an koca bir dünyada doğa ölü gibi görünnüyor uykusunda; perdeleri açıp korkunç rüyalar, kötüye kullanıyorlar insanları; büyücüler, tanrıça hecate'ye sunuyorlar kurbanlarını, ve kokuşmuş cinayet, gözcüsü olan kurdun ulumasıyla birlikte yürüyor gizli adımlarla. tarquin'in şehvet dolu adımlarıyla süzülüyor niyetne doğru bir hayalet gibi.
sen, sağlam, bükülmez dünya, adımlarımın nereye gittiklerini duyma şimdi; olur da taşların gevezelik eder, söyler nerede olduğumu ve çekip al şu an ona çok uyan korkuyu zamandan. ben göz dağı verip duruyorken, o hala yaşıyor. işin sıcaklığında, bu kelimeler soğuk nefes veriyor.