saçmadır ve üstüne üstlük aptalcadır. halı saha maçlarının iki temel nedeni vardır:
1- amatörce de olsa spor yapmış olmak.
2- futbol zevkini yaşamak.
hani bunlar için halı sahaya ödenen paralara da acınmaz. ancak bunlar koşturan, zıplayan, çalım atan, şutu basan oyuncular için geçerlidir. kalede dikilip, dakka başı pis burun abanan lavukların şutlarına gözünü, başını siper eden kaleciler için pek değildir. iş bu nedenledir ki, halı saha maçlarında kimse kolay kolay kaleye geçmez. ya topa vurmaktan anlamayan bir futbol yeteneksizi geçirilir yahut sırayla gol başına yahut beşer dakikalık geçilir. en iyisi ise, etrafta gezinen boş elemanlardan birini geçirmektir.
eğer her iki tarafta acılı bir şeyler yedikten sonra maça gelmişlerse ve inşaat sektöründe ustalarsa, sicilya'da rap yapan zenciler gibidir kalecimizin hali...*
halı saha maçlarının en çok aranan oyuncularıdır. ülkemizde topa az çok vurabilen herkesin kendisini *tsubasa zannettiği bir ortamda gönüllü olarak kaleye geçmesi, deveye taş atar gibi topa vuranlara cansiperane karşı koyması olsa olsa saygıyla karşılanmalıdır.
eğer maçın başından sonuna kadar kalede durmuşsa salaktır bu. kalede durmak için halı sahaya gitmişse hiç gitmesin daha iyidir. oğlum anla artık oynayamıyon şu futbolu başka şeylere yönel artık. halı sahade kalede durmanın ne gibi bi eğlencesi vardır. belki de beden derslerinden kalan bi alışkanlıktır.
kaleci eğer yetenekliyse hem kalecinin hem de takımın zevkten 4 köşe olacağı şey. şöyle ki kaleci bulunabilirse * klüpte oynayanından tercih edilir. zaten er kişi kaleciliğe alışık olduğu için geleni tutar, gideni de tutar. adeta panter kesilir. sonrası malumdur zaten.
el ve parmaklarda bilumum sakatlık yaşamaya neden olan durumdur. bazen de kasıklara top gelmesiyle nefesiniz kesilir. efendim kendimden yola çıkarsam her hafta en az bir halı saha maçında kaleci olan ben, yaklaşık bir ay önce uzaktan gelen bir şuta müdahale ederken, orta parmak gitti bizim. sonrasında ise bir hafta geçmeden yine maç vardı, sardık bandajla bir güzel profesyonel kaleci gibi. o maçı sorunsuz geçtik. bu pazar yine çıktık maça. bu defa dedik, "geçti gibi" sarmayalım anasını satayım. nerden bilirdim maçın en dandik elemanın kornerden gelen topa ölümüne bir vole çakacağını. öyle bir geldi ki top yakın mesafeden, kaçmak istesem de; son bir refleksle elimi uzattım. uzatmaz olaydım. adidas'ın mikasa tarzı olan topu parmağıma öyle bir çarptı ki, hoplattı beni sahada. elde adidas'ın fingersave kemikli eldiveni bile kar etmedi. maçı yine parmaksız oynadık. orta parmak hala armut gibi ve 3 gün sonra yine maç var. bir de bilekte acayip ağrı var. onu sonradan farkettim. tam final haftası ve sağ bilek olunca yazmakta zorluk çekiyorum.
velhasıl kelam halı sahada dakikada 3-4 kez bir kaleye top geldiği için ve bazı kişilerin ölümüne abanarak güç gösterisinde bulunması kalecilerin bir yerlerinin sakatlamasına neden oluyor her daim. yine de seviyoruz kaleciliği...
bu tür kişiler genellikle son 10 dakika kalesinden çıkar çünkü oyunun tadına varamadan bitmesini istemezler. herkezin bitkin düştüğü bu dakikalarda kaleci hataları yüzünden de birçok gülünç gol yenir ve eğlencenin doruğuna ulaşılır.
esas oğlan bende para verdim lan ben niye kaledeyim. olum biri geçsin kaleye lan. diye nidalarla kaleyi terkeder sonrası tam bir şenliktir. verdiği paranın tadını çıkarmak için maçın son dakikaları da olsa inanılmaz derecede yardırır. top neredeyse oraya koşar. ona buna tekme atar. bu durum diğer oyuncular için tehlike arz etmektedir. burada yapılması gereken tek şey yardırışkan gencimizin önünden çekilmek, topu ona bırakmaktır. *