Kanal d'de canlı olarak mini bir konser vermekte olan adam. özlemişiz be Haluk abi. Öküz gibi bağıra bağıra şarkı söylesen de özlemişiz. konuk seyircilerin yaş ortalamasının düşük olması nedeniyle seyirciler pek keyif almasa da ne anlarlar onlar be 90larda "Anadolu" da olsa rock'ın yükselişini, Türkiye'nin en küçük şehirlerine bile Rock'ı onun getirmesini, verdiği ve gidilen onlarca konserini. binlerce kişinin katıldığı konserlerde seyircilerin arasında en ufak bir sorun olmadan dolaşmanı, birlikte şarkı söylemeyi, Akdeniz akşamlarının şiir kısmını söylemeyi özlemişiz.
uzun yıllardan sonra az önce kral çıplak programında gördüğüm ve birden hatırıma ilkokul,lise yıllarımı getiren anadolu rock sanatçısı. ben anasının karnından metal, rock dinleyerek çıkmış gibi davranan tiplerden olamadım hiç bir zaman. abim ablam falan da yoktu. annem eski hacettepe tsm korosunda görev almış bir kadın, babamsa türküsever bir insandı. kral tv de ne varsa onu bilirdim, onu dinlerdim. ve belki de dinlediğim ilk kaliteli müziklerdendi onun müzikleri. rock müzik dinlerken kafa sallamayı onun konserlerini gösteren anahaber bültenlerinde gördüm ilk mesela. bir gece vakti, yollarda bulurum seni, ankara, ela gözlü benli dilber, ayrılık vs... "hani benim hani benim benim olacaktııın, iki bahar önce okulun bitince bana varacaktın" diye dinlerken onu ilkokulda, bir gün okulum bitince evlendiğimi hayal ederdim, ayrılık şarkısı televizyonda çalarken nasıl eşlik ederdim görmeliydiniz. sevgili, aşk, ayrılık... çok uzak ama tatmak istediğim bir dünyaydı onun şarkılarıyla. bende böyle duygular uyandırır hep haluk levent. bu ülkeye müzik kültürü açısından çok şey kattı diye düşünüyorum.
sanatçı yönü dışında ticari tarafını anlatan, borçlar, hapis vs mevzularının nasıl geliştiğini, nasıl anlaşıldığını açık açık anlatıyor şu an. hak vermedim de değil.
bir tane daha terk-i diyar vakası. tefecilerden köşe bucak kaçmak zorunda olduğu için sığınacak yer aramaktaymış. karanlıkta dolaşırsa, ışığı arar tabi.
yeni bir albüm çıkarsa da dinlesek. özledik kendisini. köşe bucak verdiği konserler ile yurdumu belediyelerin şenliklerinde zeynep mansur, banu zorlu vs isimleri dinlemekten kurtarmıştır.
yapmış olduğu yardım organizasyonlarının haddi hesabı yoktur ve asla bunları dile getirip yaptığı iyiliği kimsenin kafasına kakmaz.
bir gece vakti adlı albümü kanımca en güzel albümüdür ve her müzik severin arşivinde bulunması gerekir.
prestij müzik ailesinin belki de en bahtsız bedevisidir o.. ama hep iyiniyetinden, saflığından ve temiz kalbinden ötürü kaybeden olmuştur. mahsun olsun özcan olsun ve niceleri prestij müzik bozgunundan kendilerini kurnazlık yapıp kurtarmayı bilmiş ama bu adam hepsinin borcunu sırtlanmıştır.
yani anlaşılacağı ticarete kafası çalışmaz.
bırakın da çalışmasın. o hep duygudan yana, güzelden yana ve sevgiden yana olsun. onun dilinden dinleyeceğimiz daha çok elfidalar, gökovalar, anlasanalar ve nicesi var..
bu ülkeden gitmeye karar vermiş. kendi şarkısından bir kuple:
heeeey!
ne duruyorsun be, at kendini denize;
geride bekliyenin varmış, aldırma;
görmüyor musun, her yanda hürriyet;
yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
git gidebildiğin yere.
izmir Fuarı'nın içinde yer alan Celal Atik spor salonu'nda bir tiyatro sanatçımızın kanser hastası kızı için verdiği minik bir konseri hatırlıyorum. O zaman ilk kasedi yeni çıkmıştı. Fazla tanınmıyordu. Soner Arıca ve bir kaç sanatçı daha gelmişti konsere. Soner Arıca'nın alkollü olduğunu hatırlıyorum. Ben ve arkadaşım özellikle Haluk Levent'i beklerken o sanatçıları getiren araçtan çıkmamıştı. Acaba gelmeyecek mi diye endişelenirken sırtında gitarı montrö kapısı yönünden tın tın gelmeye başladı. Sonradan birkaç laf ettik de öğrendik meğerse kordonda takılmış biraz. Onu görünce gülümsedim istemsiz olarak ama o karşılık verdi. "Merhaba" falan dedi. Sanki yakından tanıdığım biri gibi "Nerde kaldın ya" dedim ve o da afalladı ve o zaman söyledi arkadaşlarıyla kordonda takıldığını. Müthiş mütevazi bir adamdı. Müzikten zerre anlamayan arkadaşım "Biraz daha sert yapsanız" falan dedi. "Ankara" parçasındaki gitar sololarından bahsetti o da bize. Böyle sıcak, böyle ulaşılabilir bir adamdı. istese "siktir" çekip işine dönebilirdi. Bir sene kadar önce de istanbul'dan izmir'e gelirken uçakta gördüm. Gözünün içine içine baktım ama yanıma oturmadı. Şimdi de bu adamın çek, senet olaylarına girip suçlandığı konularda faaliyeti olduğuna inanmıyorum. Tipinde yok adamın bir kere. Bu kadar duygusal parçalar yapan bir adamın ' bir çeteye üye olmak ve yağmaya teşebbüse azmettirmek' suçlarını işlediğine inanmıyorum ve elimde yeterince param olsa tüm borcunu da temizlerdim. Haluk Levent'in kaç tane yardım konserine çıktığını kimse bilmiyor. Kendisi bile. Yardımda bulunduğu herkes 10 lira verse borcunun yarısı biterdi. Ama ne demişler "hiç bir iyilik cezasız kalmaz"
son gözaltına alınma nedeni olarak 40 bin tl gibi bir rakamın zikredilmekte. bu kadarcık borç için haluk gibi bir sesi susturmak içler acısı bir durum. hiç mi eşi, dostu, yakını yok dünyada diye düşündürmüyor değil. birileri önderlik etse haluk için yardıma koşulsa. oda yeniden şarkılar söylese gür sesiyle.
düzenli olarak her hafta gözaltına alınan müzisyen. işin ilginç yanı ise en son gözaltına alınması sahnedeyken oluyor ve program yarıda kesiliyor; yahu adam kaçmıyor yeri belli yurdu belli, biter program iner sahneden ve alırsınız adamı.
demokratikleşmekten, açılımdan, atılımdan bahsedenlerin sanata bakış açısı, sanatçıya saygısı bu kadar oluyor galiba. gerçi parası olmayan sanatçıysa bile değersizdir kimine göre; tarkan'ın parası vardı, kokainden girdiği halde krallar gibi karşılandı ama öbürü parasızlıktan kıvrandığı için bir adi muamelesi görmüştür. yazıklar olsun böyle adaletsiz sisteme.
adalet olmayan bir ülkede adalet bakanlığı'nın olması çok komik oluyor.
ne olursa olsun 90lı yıllarda ortada rock adına popüler şarkılar yokken populer olabilmiş ender sanatçılardan. duruşu beğenirdim eskiden ilk çıktığınd, daha sonraları duruşunun ne olduğunu kestiremedim.