adına demokrasi dediğimiz uygulamadır. ancak ülkemizdeki demokrasi anlayışının diktatörlük anlayışından tek farkı halkın seçim zamanı gidip oy kullanarak zaman kaybetmesidir. aynı zamanda ülkemizdeki demokrasi anlayışı bazı kesimler tarafından şöyle ifade edilmektedir. (bkz: demokrasi=1torba kömür)
bu ülkenin en demokrat olduğu dönemde bile mümkün olmayan durumdur. darbe geçsin halk kendi kendini yönetecektir. darbe geçer gider savunucuları kalır geriye durum değişmez. cuntacılar darbeciler temizlenir halk bildiğin seçtiği adamlarca yönetilmeye başlar, durum aynı sinyal diit diiit diit. ya tanımda bir hata var ya tanımlananda. ikisinin de arazlı olduğunu farketmek için birkaç fikir yürütme yeterli olacaktır. konformist ulusalcıların ağızlarından tükürükler saçarak "bu halk aptal yeaa" serzenişlerine hak vermek elbette mümkün değildir çünkü, halkın tasalarından uzak ve halka ilham olma özelliğinden yoksun bir zümrenin halkın seçimi hakkında yorumda bulunması bir eşek şakası kıvamındadır.
halkın kendi kendini yönetememesinin sebeplerinden biri de elastik demokrasi anlayışıdır. demokrasi parabolünde tepe noktası ile taban arasında bir uçurum vardır. 1990ların türkiye'si de kağıt üzerinde demokrasi ile yönetiliyordu o zamanların ingiltere'si de ama türkiye'de insanlar dillerini konuştukları için tutuklanıyor, düşündüklerini söyledikleri için öldürülüyor, hapislere atılıyordu. kendi kendini yönetmek için demokrasi yetmiyor demek ki. bireylerin sorgulayan, yeri geldiğinde itiraz eden sesini yükseltmekten korkmayan bir aşamaya gelebilmesi için bir takım tarihsel aşamalardan geçmesi lazım toplumların. türkiyede her nasıl oluyorsa bir türlü bu olamamakta. 40 yıl sonra mısır suriye hatta çöl denizindeki libya devrimini tamamlayıp kendi kendine karar veren bir ülke olacak ama türkiyede 40 yıl sonra, yeni yeni yüzde 10 barajının kaldırılması için halk tepki göstermeye, piramidin tabanındaki asgari ücretli isyan etmeye, sağlık eğitim ve hukuk hizmetlerine yeterince ve olması gerektiği gibi erişemediği için orta kesim "noluyoruz" demeye başlayabilir. halklar toplumlar önce uyanır sonra kalkmaya çalışır, kalkar, yürür ve nihayetinde ileriye doğru koşmaya başlar. anlayış ve mantalitenin önce bireyden değişip bu evrelerden geçmesi gerekiyor ki o zaman biz bu aşamadan geçtik level atladık diyebilelim. tepeden lutf edilen yenilikler, balık tutmayı öğretmeyip her gün bir balık verip onunla yetinmesini istemektir.
buralarda halkın kendi kendini yönetmesi, burada (#18375540) söylendiği gibi bir ilkokul cümlesinden ibarettir. boşuna kendimizi kandırmayalım.