halkın adamı olmak

entry3 galeri2
    1.
  1. Son zamanlarda sıkça siyasetçilerin kullandığı bir terim oldu bu. "Biz halkın adamıyız. Halkın içinden geldik" Acaba halkın adamı olmak gerçekten onların kastettiği ve yaptığı şey mi?

    Türkiye'de yoksulluk reddedilemez bir gerçek. Halk dendiği zaman çoğumuzun zihninde canlandırdığı tablo kirada oturan, ay sonunu zor denkleştiren, eğlence ve kültürel faaliyetlere yeterince zaman ve bütçe ayıramayan; iş, ev ve televizyon koltuğu arasında geçen bir hayatı olan, yeterince kaliteli bir eğitim almamış, okumayan, araştırmayan insanlardan oluşmaktadır.

    Halkın adamı denilince düşünülmesi gereken yukarıda tasvir edilen insan topluluğunun sosyo ekonomik düzeyinin gelişmesi için çaba gösteren, onların çıkarlarını gözeten bir yönetici profiline uygun olmalıdır. Ancak günümüzde "halk adamı" olmak için tedbil-i kıyafet sokakta gezmek yeterliymiş gibi varsayılıyor. Başbakanımız ramazanda yoksul sofrasında iftar yapınca halkın adamı oluyor ama başbakanın yoksul sofrasında iftar yapması yoksulların sofrasına katkı sağlıyor mu ki?

    Halkın sosyoekonomik düzeyinin artması yönünde çaba sarf edilmediği gibi ülkenin üst sosyoekonomik katmanları ile daha alt katmanlardakileri karşı karşıya getiriyorlar. Benzine vergi getirildiğinde "keşke vergileri artacağına azalsa da ben de alabilsem ileride" demek yerine "oh arabası olan düşünsün" mantığında olaylara yaklaşan bir halkımız oluyor.

    Yıllardır sağ iktidarların eseri olan her mahalleden bir milyoner çıkacak hikayeleri ile uyutulduk. Bugün belli dini referanslı tarikat oluşumları Osmanlı'dan kalan devşirme bayrağını devralmış gözüküyor. Fakir halktan devşirdikleri zekası parlak birtakım çocukların elinden tutarak onları önemli mevkilere getiriyorlar. Tabii karşılığında da küçük yaşta aşılanmış bir biat kültürü ve koşulsuz bağlılık istiyorlar. Unutmayalım ki devşirmelerin sadrazam olduğu Osmanlı Devletinde şu kural geçerliydi: "mülk padişahındır". Yani kaymağı yine başkaları yerken sadaka olarak da göstermelik 3 5 kişiyi de halk umuda kapılsın uslu dursun diye önümüze atıyorlar.

    Halk adamı olmak için biraz da icraatlerin halkın sosyal çıkarlarını gözetecek şekilde olması gerekir. Kapitalist sermaye bağımlısı bir iktidarın tüm hareketlerini piyasalara endeksleyip devletin bireylere sağladığı sosyal güvencesini yok ederek bir yere varamayız. Yabancı sermayenin finansmanına bağımlı hale geldiğimiz için gavurun parası halkın ekmeğinden daha önemli hale geldi. Ünlü düşünür "bana balık verme, balık tutmasını öğret" derken bizim halkın büyük çoğunluğu tam tersine un ve kömür çuvallarıyızla işsiz geziyor. Kendilerini bağımlı ve muhtaç hale getiriyorlar ancak cehaletleri bu durumdan rahatsız olmalarına engel oluyor. Ekonominin bugün en temel sorunu yüksek işsizlik oranı olmasına rağmen bu çok da umurlarında olmuyor. Bu avantaya alışma ve tembellik ülkemize yakışmıyor.

    Sonuç olarak oğlu gemicikler alan, damatları milyar dolarlık holdingler yöneten Tayyip Erdoğan sırf Kasımpaşalı olduğu için mi daha çok halkın adamı, yoksa ağalık düzeninin ağından çiftçiyi kurtarmak için emek harcayan, işçinin çiftçinin dostu olan mütevazı hayat yaşamış Bülent Ecevit sırf Robert Kolej mezunu olduğu, şiire ve sanata ilgi duyduğu için mi halktan uzak seçkinci bir lider? günümüzde belki de bu "halkın adamı" olma konusundaki en kritik soru bu.sanların sırf çakı taşıyor diye başbakana "oyunu helal ettiği" bir ortamda sanırım "halkın adamı" olmak da dejenere olmuş bir kavrama dönüşmekte. Ayakların baş olduğu yerde kaos çıkar diyen başbakanımızın yoksulluktan gelip devletin başına geçmekle hava attığı çelişkilerle dolu bir yerdeyiz.
    1 ...
  2. 2.
  3. halkla karışan bir adam olabilir. hakan ural olabilir bu kişi. meral akşener de halkın kadını olabilir. imamoğlu da halkla görüşüyor o yüzden o da halk adamı. cüneyt özdemir de.
    0 ...
  4. 3.
© 2025 uludağ sözlük