baş düşmanı cumhuriyet halk partisi ve akp türevleridir.
bunlar, söz konusu laiklik oldu mu dut yemiş bülbüle döner, işçinin sigortasına,
kıdem, ihbar tazminatına çöker,
patronların vergi borcunu sıfırlar,
audili sosyete vaizleriyle sahte ve uyduruk, kapitalizm amentülü din anlayışlarını açlık ve sefaletle cebelleşen milyarlarca insana dikte etmeye çalışır. gerekirse cebre başvurur, halka ait tüm kamu sermayesini elin gavuruna, petrodolar şeyhine peşkeş çeker, müsiad ve tüsiad patronlarının kar maksimizasyonu itikadıyla gerçekleştirdiği tüm iş katliamlarını kader, fıtrat diyerek geçiştirir.
Atatürkçü düşünce sisteminin temel ilkelerinden bir tanesi de halkçı idare modelini benimsemesidir. Bağımsız kurumsal ve anayasal devlet anlayışı zemininde oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti nin kurucu kadrosu sınıfsız bir toplum modeli gibi ütopik bir düşünce sistemi yerine, emeğiyle geçinen kesimi de kapsayan ve Sosyal demokrasi anlayışına yakın olan halkçı ekonomik modeli ön plana çıkarmıştır. 1979 kararları ve 1980li yıllarda ön plana çıkan neoliberal politikalar ise kamusalcı anlayışı büyük ölçüde zayıflamıştır. 12 Eylül askerî darbesi ve SSCB nin Aralık 1991 tarihinde yıkılması ise sol hareketlerin ve işçi sınıfınin haklarının zayiflatilmasında bir katalizör görevi görmüştür. Günümüzde dış politika anlayışında olduğu gibi ekonomi politikalarında da iki parti arasında keskin bir fark yoktur.