"halk" yerine "halklar" diyerek asimilasyon bahanesiyle etnisite ayrımcılığını körükleyenlerin, ülke insanının birliğine çomak sokanların kalleşliğidir.
kürtlerin molotof atma haklarının engellenmesidir. ne olur sanki çok mu kıymetli o metrobüsler ve içindeki insanlar, bebekler, masumlar filan? bir kürdün molotof atma özgürlüğü nerede ?
Merhaba Sağdıç, nasılsın? Uzun uzun düşününce, bir de gurbetteysen üstelik, sanki yavaş yavaş havalanıp, o derin baktığın tavanlar sanki taban oluyorlar birden. Her şeylerden arınıp, tüm düşündüklerine, bir de kuşbakışı bakma olanağın oluyor. Bir duygusallık çömüyor ümüğüne insanın. Bir hoşgörü... Bir alicenaplık... Sanki bir katili bile ellerinin arasına alıp, ninniler söyleyerek uyutma duygusu. Böyle kuyu gibi bir huzur... Ancak hiçbir duygu, sırtımıza alfabe gibi saplı, o halkların kalleşliğini unutturmuyor bana. 29 harfimizin her birinde ayrı bir hıyanet. Var sen söyle Sağdıç, bir harf söyle bana, varsın öykümüz başlasın; çünkü konuşmamız gerek...
"K diyelim o zaman."
Diyelim o zaman, Sağdıç'ım. K diyelim, K olsun. K, özünde ne güzel bir harf. iki ellerini sanki açmış, kavuşmak, sarılmak istiyor. K, Kemal'imin K'si... Ve daha nicesi... Ancak kötü bir K musallat olmuş başımıza Sağdıç. Türk'üm diyemeyen bir K... Diyenleri de vardır elbette, zaten onlar hıyanetin dışrasındalar. Benim dediğim kapkaranlık bir K... Beyaz Adam'ın elinde keser olmuş bir K... istersen Sağdıç, bu K, neden böyle bir K, onu diyeyim sana.
"De bakalım..."
Diyelim bakalım. Uzun öyküdür, "Halkların kardeşliği" öyküsü, hatta masal bile diyebiliriz buna. Beyaz Adam'ın K ve diğerlerine, Türk'ü yolmak ve bu coğrafyadan yollamak için çıkardığı bir rivayet. Öyle bir rivayet ki, bizi göğnümüzden vuran; çünkü Türk kardeştir, "kardaş" dendi mi, kardeş olmayı sever. Kimseler "kardaş" demese bile o, kendiliğinden karşısındakine "kardaş" der. Türk'e "ellerin taşı değmez"; ancak "dostun bir gülü yareler". Böyle bir gönüldür işte Türk. Bundandır ki, herkes Türk olamaz. Zaten olamadı da Sağdıç. Her gülümüze kan doğrandı, her doğan güne karşı.
Karac'oğlan ne dediydi Sağdıç: "Kim var imiş, biz burada yoğ iken"... Biz burada var iken, K burada yoğ idi Sağdıç. Ancak alfabe gibi şu bereket yurda, Anadolu'ya, buyur ettik; karşılığında "Uyur iken, uyardılar bizi". Başımızda bizden olduğunu unutan bir Osman, sırf "Padişahım çok yaşa!" dedikleri için K'ye, peşkeş çekti altımızdan halı gibi çekip şu mübarek toprağı. "Yine de olsun!" dedik, "Tanış olalım, paydaş olalım, kaynaş olalım!" dedik, ancak yine bir seher vakti "Çün" denildi: Kesildik... "Çün" denildi: Asıldık... Bilmem ne K'nin sehpalarında, "Türk'üm" dediğimiz için, hem de öz yurdumuzda!
Karac'oğlan ne dediydi Sağdıç: "Kim var imiş, biz burada yoğ iken"... Biz burada yoğ iken Sağdıç, saz yok, söz yok idi. Sazımızla, sözümüzle geldik. Biz bu K'ye sazımızı verdik, közümüzü aldık; sözümüzü verdik, ölümüzü aldık. Türkülerimizi K yaptılar, ses etmedik. Ancak gün geldi: "Burada K türküleri çalınmıyorsa, 'sizin' türküleriniz de çalınamaz!" dendi. Dendi Sağdıç, kulakların duydu, gözlerin gördü. Bir de nevruzumuz var idi. "Nevroz" oldu. Türkmen obalarında kelebek gibi açan renklerimiz var idi, renkleri oldu. Yine bir seher, Mehmet'in döşüne diktiler o renkleri, binlerce yıldır o renklerle sarmaş olmuş Mehmet'in döşüne. Mehmet ki, o K de, Beyaz Adam'a tutsak olmasın, bizim gibi özgür yaşasın diye şehit düşen Mehmet. Ancak yine o K ki, o gün de, bugün de yine Beyaz Adam'ın uşağı, yine Beyaz Adam'ın haram haremliği: Hem ruhunu, hem bedenini satan.
K aç iken, biz tok olamazdık. Ekmeği bir dünya gibi ikiye böldük. Yarısını yedi, hâlâ "Açım!" dedi K. K aç iken, biz tok olamazdık. Yarısını yine verdik ekmeğimizin. "Ekmeğin hepsine talibiz!" dedi K. Kalanı da verdik; çünkü Türk'e yakışmaz aç varken, tok yaşamak. Sonra susadılar, suyu Fırat'la verdik. Yetmedi, kanımız içtiler. Velhasıl Sağdıç, ekmek düşleyip, toprak yedik. Susadık, yağmur içtik. Gün oldu araba aldık, baktık otopark K. Gün oldu çay söyledik, baktık çayhane K. Gün oldu akşam gezisi dedik, baktık kapkaç K... Gün oldu "yar" dedik, baktık mayın K... "Artık bu yurtta size yol yok, yar yok, çay yok!" dedi K... "Olsun, vatan sağolsun!" dedik.
Biz ki, Türk'üz Sağdıç. Asya'nın ortasından Balkanlar'a dek, halay çekerek gelmişiz bu topraklara. Ve bu topraklardan geçerken, halayımıza biri katılmış, beraber çekmeye başlamışız halayı. Ancak çekerken bu halayı, gün olmuş, halayın başı itilmiş halaydan. K sahiplenmiş halayı. Bizden başka başkalarını da itmiş bu alaydan. Bir dönüp bakmışız ki, halay başı Beyaz Adam olmuş. Halay "nevroz" olmuş. Sinirden titremiş toprak. Davul vurmamış, zurna ötmemiş. Buna karşı çıkana "ırkçı" denmiş. Hatta daha kötüsü, ırkçının sözlük anlamı "Türk" olmuş. Sabah-akşam tartışılmış bu. Tartışılırken tüm bunlar demokrasi adına, bir Mehmet yine mayına basmış. Çok demokrat bir biçimde, eşit parçalara bölünmüş mübarek etleri. Yine de K, "özgürlük" demiş, Beyaz Adam'ın "Kopenhag Kriterleri"ne göre.
Emanete, hıyanet edilmez Sağdıç. Kardeşlik böyle buyurur. Biz ki, Türk'üz; yoktan kentler, yoktan köyler, yoktan bir hayat inşa ettik bu yurtta. Kâğıdı büker gibi köprüler, göğü sever gibi minareler yaptık. Her gelene açıldı yedi öbek kapılarımız. Pazarlarımız şen oldu, şakrak oldu. Her bizi sevenle, beraber güldük, beraber öldük. Bazısı da arkamızdan güldü Sağdıç. Kısık sesleriyle kıs kıs... Bize gülüp, öldürdüler bizi. Hem de arkadan, hem de Beyaz Adam malı silahlarla. Sonra çıkıp bazı K "TC bizi vuruyor!" dedi. "Dilimiz yok!", "Müziğimiz çalınmıyor!" dedi. Ne dediydim Sağdıç, biz gelmeden önce söz ve saz yoğ idi bu yurtta. Kimin sazı, kimin sözü bu Sağdıç? Emanet ettiğimiz söz bize ok oldu, emanet ettiğimiz kent bize yok oldu. Yüzsüzlük yüz oldu, K'ye özsüzlük öz oldu. Bize de göz değdi Sağdıç. Gözlerimizde bir buğu: "Uyurken iken, uyardılar bizi", "Yaşarken, ölüye saydılar bizi"; daha doğrusu öyle sandılar, yanıldılar. Bilemedi; çünkü K "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir"...
"Sabahın sahibi yok"; ancak bu yurdun sahibi var Sağdıç. 29 kez denediler, ancak taş yerinde ağırdır ve bu taş yerinden oynamadı. 29 kez denediler, hepsinde de Beyaz Adam malı silahlarla. 29 kez sırtımıza dayandı tüfenk, kılınç ya da bıçak. Şehit olduk, gayrı ölmedik. Şimdi de aynı kalleşlik, yüzümüze tüfenk tutamayan K, mayın döşedi nazlı Anadolu yollarına. Bize acımayan, yola hiç acımaz Sağdıç. Yine bir seher, uzaktan komutlu bir Azrail, aldı, götürdü Mehmet'i. Belki de aynı günün akşamı, K'lerden bir K, yakındı dertlerinden. Uzaktan komutlu dertlerinden... Yine de biz Türk'üz Sağdıç. "Baştan aşağı yare", baştan aşağı gönülüz. Sevmeye, yaşamaya ve ölmeye doğuştan gönüllüyüz. "Aman" diyene vurmaz, vurulunca "Aman" demeyiz. Zalımın zulmü artsın, yine de zalım olmayız. Bundandır ki, "halkların kardeşliği" masalında, hep bizizdir kalleşçe vurulan.
Emanete hıyanet edilmez Sağdıç, kardeşlik böyle buyurur. Ancak bir hıyanet, emanet edildi bize. Olsun, belki gün gelir, K düzelir. Kinimiz yoktur Sağdıç. O sırtımızda birer 29 çiçek gibi, sürek taze duran yaralarımız bile kapanır. Ancak bize Beyaz Adam'la gelme K! Bize selamınla, sözünle, sazınla gel. Bu halk seni bağışlar o gün, emin ol. Ancak hâlâ K diyorsan, Beyaz Adam diyorsan; unutma K: Beyaz Adam'ın elinde keser olan, Türk'ün önünde kefen olur. Bunu sakın unutma ve "Kopenhag Kriterleri"ne bunu da yazdır K.
Neyse Sağdıç. Sözü kısa, özü uzun tutalım. Seni, umut ve muhabbetle gözlerinden öperim. Kolay ve rastgele Sağdıç. iyi akşamlar, iyi yaşamlar. Haydi hayırlısı...
art niyetli insanların temennisi olup, söyleyenin bile inanmayacağı kadar basit ve komik bir genellemedir. zaten bütün bu hainlikler de burdan çıkıyor. pkk felan filan derken bakıyorlar hala insanlar el ele, kendi çaplarında(çapsızlık ta denebilir) birşeyler yapmaya çalışıyorlar. ama her defa elleri boş dönüyorlar. zavallılar...
halklar hiçbir zaman kardeş olmamıştır. ilk insanın birinci oğlundan beri kardeşlik diye bir şey olmamıştır. halklar birbirlerine dünyanın sonuna kadar kalleşlik yapmaya devam edecektir. bu pesimizm değil sadece gerçek.