bu işi yapanlar, özellikle de okulunu okuyanlar meslekleri sorulduğunda "pi-ar'cıyım" derler. kendilerini bir bok zannettirmek için.
gelin görün ki pi-ar'ın açılımı public relations'tır. akıllı bakınızın üzerine tıkladığınızda da görebileceğiniz gibi bu terim halkla ilişkilerin tam karşılığıdır. ama bunu söylediğinizde zinhar reddederler. neymiş? illâ pi-ar.
mini etek giyip bankalarda müşteri temsilcisi yazan masalarda oturacaksınız işte. isterseniz ultra galactic emperor deyin. busunuz. dün boktunuz bugün kokmayın bari. siz daha işinizin gereği olan halkla ilişkiye geçemiyorsunuz. kime ne hayrınız dokunur?
sabır üstadıdır. şirketin filtresidir. akşam evine gittiğinde resmen beyninin fatmagülden beter olduğunu hisseden gariban insan evladıdır. akşama dek görüştüğü insan sayısının haddi hesabı yoktur. bir de ses tonu yüzünden bunlara takık olanlar vardır. bigün gafasını gömecektir bu yılışıklardan birinin gafasının orrta yerine. ama sabır üstadıdır. gülümseyerek bile küfür edebilirler ve bu küfür şerbet gibi gelebilir bazı insan evladına. kısaca kendilerini bir bok zannetmekte son derece haklıdır işini layığıyla yapıyorsa. çünkü şirket patronun değil, çalışanın ve onlardan önce halkla ilişkilercinindir. dışa yansıyan yüzüdür şirketin. o yüzden bu yazıyı okuyan patron varsa eğer, bu işi yapan elemanınıza çok iyi davranın. onu anlamak için bir günlüğüne onun yerine koyun kendinizi. o meraklı sürü nasıl getiriliyor ve yönlendiriliyor ustalıkla bunu anlayın e mi?
sesimin amına koyiim bu arada dangoz. bsg
yarın finalimiz var kendilerinden. amma velakin dizüstünün yanında duran kitaba yaklaşık beş saattir bakamadım.
(bkz: ertelemenin dayanılmaz hafifliği)
türkiye'de genellikle satış, pazarlama, ön büro hizmetleri olarak bilindiği, kimsenin sikine takmadığı alandır. bunlara pr deyince haa diyorlar. yemin ederim gerizekalısınız. halkla ilişkilere önem vermeyen bir şirket, kurum veya kişi amacına ulaşamaz.
halkla ilişkiler; şirket, kurum veya kişilerin, halk gözündeki değerini belirler ve tanıtımının yapılmasını sağlar.
en büyük sıkıntısının yöneticilerin bu dal hakkındaki bilgi eksikliğidir. hangi bölümü bitirirsen bitir biraz konuşkan biriysen bu mesleği icra edebiliosun. ilahiyat mezunu birinin bu meslekte müdür olabilmesi buna en iyi örnektir.
işletme ile hedef kitle arasındaki stratejik iletişim yönetimidir.
sik kafalı sözlük yazarlarının müşteri temsilcisi kavramıyla karıştırdığı veya karıştırmak istediği meslek alanıdır.
dünyanın her yerinde bu meslek pr olarak tanınmış ve tanımlanmış. bir nevi kalıp artık. bunun türkiye'de de böyle olmasını yadırgamak dingillikten başka bişey değil.
bir işletmenin, kurumun ya da örgütün bağlantı kurduğu ya da kurabileceği kimselerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek ve bunu devam ettirmek için yaptığı sürekli ve örgütlenmiş bir yönetim fonksiyonudur. temelinde ikna, retorik ve algı kavramları yatmaktadır.
ülkemizde olmayan fakat kimsenin bunu kabul etmediği, birçok bölüm ve meslekte olduğu gibi okulu bitirip iş aradığınızda daha önce bu işi yapmış olmanızın şart koşulduğu, çevre tarafından hiç anlaşılmayan ve bu sebeple soru sormasınlar diye kendimi reklamcı olarak tanıtmama sebep olan bölüm/ meslektir.
üniversitede bu bölümü okumaya karar veren birçok hevesli arkadaşımız, henüz 3. senelerinde medyanın sahtekarlıktan ibaret düzenine hakaretler yağdıran, insan ilişkilerinin tamamını samimiyetsiz bulan azılı bir pesimiste dönüşebilir.
alınan derslerde ''bir insanı nasıl kendinize bağımlı hale getirebilirsiniz? onun duygularını nasıl sömürür, algılarıyla nasıl olynarsınız? '' gibi konular mevcut.
tekrar söylüyorum, bu bölümü okuyanlar için hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.