22 temmuz ardından kendini gösteren haldir. öyle ki; cumhuriyet mitingleri düzenlendi, milyonlarca insan katıldı. öyle ki; mevcut iktidar köylüyü, fındık üreticisini ezdi, bu insanlar akpye karşı olan tüm protestolarına rağmen yine gidip onlara oy verdiler. öyle ki; kişi başına düşen borç neredeyse iki katına çıktı, insanlar bunu hep eleştirdi, ama akp %46 aldı.
o halk ki, atatürk'ün evladıdır, zekidir, çalışkandır. halbuki hiç de değildir. halk, bu yanlış kararının bedelini bize de ödettirecektir, kendisi de çekecektir. dönülmez yolda bir adım daha ilerliyorsak, bunu da akpye muhalefet olduğu halde ona oy verenlere borçluysak, halka artık güven duymamak kaçınılmazdır.
kullandığı oyun devlet yönetimini belirlediğini bilmeyip, iktidar sahiplerine bağlı yerel yönetimler tarafından bir kaç kuruşluk hediyeyi diğer seçimde de alabilmek için bilinçsizce hareket eden halka olan güven kaybıdır. bir karikatürde yazdığı gibi;
türkler 80 den beri uğraştığı insan görünümlü koyunu sonunda yaptılar.
mantıksız, tutarsız, haksız bir önyargıdır bu. her fırsatta cezasını da halk keser bizzat.
"halk" üzerinden ahkam kesilecek bir kavram değil. toplumsal tercihleri değerlendirmek ve sonuçlara ulaşmak fazlasıyla ciddi bir mesele. ama illaki genelleme yapılarak bir şeyler söylemek gerekirse, toplumların uzun vadede yanılmadığı söylenebilir. abraham lincoln'un veciz sözünü hatırlatalım burada: " halkın bir kısmını her zaman kandırabilirsiniz. tamamını bazen kandırabilirsiniz. ama bütün halkı her zaman kandıramazsınız."
yok eğer, kişisel bir rahatsızlıksa mesele yapacak bir şey yok. tıp ilgileniyor bunlarla.
halk dediğimiz kitle manipülasyona ve sömürüye fazlasıyla açıktır. öyle olmasaydı toplum mühendisliği dediğimiz meslek olmazdı. kitle iletişim araçları'na neden kitle iletişim araçları diyoruz, çünkü verilen mesajlar kitlelerin istenilen hale sokulması için verilir. burada medyanın gücünü görürüz, eğer gazete ya da televizyon kanalı sahibiyseniz her yerdesiniz demektir. en başta bir ailenin en mahrem yeri olan oturma odasına girersiniz, sonra insanları istediğiniz gibi yönlendirin. kaldı ki medya objektif olmaktan çok subjektiftir, haberler verilirken yapılan en küçük yorum bile tarafsız olmaktan çıkmak demektir, "kendi fikrinizi" insanların beynine açık ya da gizli olarak dikte etmektir. medya yönlendirdiği için halka güven duyulmaz demek istemiyorum ama dezenfermasyon teknikleriyle beyinlerin yıkandığı bir yerde bağımsız düşünceden söz edemeyiz, özellikle türkiye gibi eğitim seviyesinin nispeten düşük olduğu yerlerde. üstüne takım tutar gibi parti tutmak, yağcılık ve şakşakçılık gibi karakteristik özelliklerimizi de ekleyince ben şu sonuca varıyorum: bu ülkede halka güven duymuyorum.
kendilerine ananızı da alın gidin, gözünüzü toprak doyursun denen insanlar oylarıyla bir partiyi yeniden iktidar yaptılar. seçim yardımlarını tekrarlamaya gerek bile yok. takıldığım nokta şu ki bunun demokrasi olarak yutturulmaya çalışılması. iktidarın ve şakşakçılarının en büyük kartı oldu bu; diyorlar ki yüzde 47nin kararına saygı duyun, demokrasiyi sindiremiyorsunuz. demokrasiden anladığınız buysa evet ben sindiremiyorum.
bir tiyatro oynandı son 3-4 ayda, parti kapatma konulu. medyamız her zaman olduğu gibi ana sponsor oldu, yardımcı sponsorlar bu sefer yargı kanadındandı. lakin tiyatroya girmeden önce oynanacak oyunun tanıtım kartında konunun özeti vardır. bu oyunda da öyleydi; en başından belliydi oyunda neler olacağı, kimlerin hangi rolleri üstleneceği. bu esnada aramızdaki uçurumlar derinleştirildi, mesafeler biraz daha açıldı. ve perde kapandı. ama biz bu oyunu ve benzerlerini daha önce zaten izlemiştik. hatırlar gibi olduk, bazılarımız hatırladık, bazılarımız da tezahürat yaptık, alkışladık. şimdi yeni yeni oyunlar gelecek tiyatroya, ben de herkese iyi seyirler dileyip köşeme çekiliyorum.
önce yoksullaştırlan, zavallılaştırılan sonra da kömür ve makarna ile dilencileştirilen bir topluma güven duymamaktır. evet! eğer siz bir zümrenin hayat standartlarını ve imkanlarını düşürürseniz, o toplumda ilkesiz, kara cahil gücetapanlar çıkar, tarihte olduğu gibi padişahım çok yaşa diye haykırırken kral çıplak demeye maçaları yemez.
halka güven duymamak, günümüzde de yaşadığımız büyük bir gerçektir. ne yazık ki...