işçilerin, halkın burjuvalar üzerindeki hakimiyetinin garantisi olmayı vaad eden * otoriter rejimler miydi? hayır! teorideki proletarya diktatörlüğünün kağıt üzerinden yaşama geçirilişinin somut, trajik bir karşılığıydı.
toplumun her kesiminde örgütlenmiş tek parti olarak komünist partisi'nin kendi partisel, bürokratik çıkarlarının devamıydı aslolan... sınıfsal değil!
örneğin işçiler rahatça ülkeden çıkamazdı... yurt içi ve yurt dışı haberleşme özgürce yapılamazdı...
ekonomide hantallığa ve verimsizliği yol açan devletçi ekonomi uygulanırdı...
örneğin kendi paralarının dolar karşısındaki kuru resmi piyasada 1 ise kara piyasada 3 olurdu (bkz: polonya halk cumhuriyeti);
örneğin iki ya da üç çeşit ayakkabı üretilir ve herkesin bunu giymesi istenirdi (bkz: sscb). bu nedenle parası olan ama alacak kaliteli malzeme bulamayan halk, gelen turistlerin peşinde dolanır ve ayağındaki ayakkabıyı, üstündeki blucini satın almak isterdi (bkz: bulgaristan halk cumhuriyeti) bu ülkelerde işletmecilik değil iktisatçılık baş tacıydı; bu nedenle estetikten yoksun olarak üretilmiş mallar halka dayatılırdı; örneğin uzaya çıkılırdı ama halkın ihtiyacı olan kimi küçük araçların üretimi ihmal edilirdi **;
üstelik ülkede özgür basın yoktu... yapılan yanlışların açık eleştirisi mümkün değildi. Bunu yapmak vatan hainliği olarak görülürdü (bkz: boris pasternak).
Liderler ancak ölümleriyle iktidardan çekilmiş olurlardı;
pekala, hiç mi iyi bir şey yapmadı bunlar?
tabii ki yaptılar!
ülkelerini, kentlerini yeni baştan kurmak gibi bir şansları oldu ve bunu iyi kullandılar. geniş caddeler, sağlam alt yapı, temiz ulaşım biçimleri, harika metrolar, içinde resmi tarih öğretisinin dengesizlikleri olsa da esas olarak sağlam bir bilimsel eğitim alt yapısı oluşturma, okuma yazma bilmeyen oranını sıfıra yaklaştırma gibi... ki şimdi sistem değiştirmiş bu ülkelerde hala ayakta olan yanlar bunlardır; değişim sırasında yaşadıkları krizi, esas olarak bu sağlam alt yapıları ve iyi eğitimli kadroları sayesinde çabuk atlattılar.
özetle Marksizm'in belirli bir tarihsel anda, belirli ülkelerdeki uygulanma biçimidir. Çözemedikleri sorunlar nedeniyle kimisi 73 (bkz: sscb) kimisi de 45 yılda (bkz: ve diğerleri) çökmüştür. Bunları marksizm'in iflası saymak doğru değildir ancak bu ülkelerin marksizm'in, leninist varyantının sorunlarını ortaya döktüğü de doğrudur. marksistler bu durumdan sonra yollarına, sanki hiç bir şey olmamış gibi devam edemezlerdi. Tartışanlar, araştıranlar olsa da önemli bir çoğunluğu ne yazık ki eski metinlerle idare etme yanlısı. Marksist solun günümüzde yaşadığı krizin temel nedeni budur!
halk demokrasileri, Marksizm'e de, bu vesileyle 150 yıllık değişimleri içselleştirip, eksiklerini kapatması için bir şans vermiş, başarısız bir toplumsal deneyim olarak daha epeyi tartışılacaktır.
Yine otoriter olan ama kendini gelişmelere uydurmaya çalışan başka bir örnek için de: (bkz: Çin halk cumhuriyeti)