Zamanında 17 25 aralık dahi olmadan bu adam bu kitabı yazdı diye linç edildi. Açık açık bu cemaati örgütü ihbar ettim diyor kitabında ama bugün bizi yönetenler pişkin pişkin kaldırıldık diyebiliyorlar.
cemaatin kirli yüzünü ortaya çıkaran birine , sen devrimci karargah örgütü mensubusun diyerek hapse tıkmasıyla sonuçlanan kitaptır.
aynı şeyi imamın orduları içinde yaptılar. basılmayan bir kitap için yaptılar bunu.
yahu koskoca mit müsteşarı hakan fidan a bile kck lı dediler.
bu kitabıda değiştirmeye başladı o.ç ler işine gelemyen kısımlarını çıkartıp kendi kafalarına göre düzeltiyolar.
kitabın orjinalini almaya dikkat edin!
para verip aldığım için babamdan azar işittiğim kitaplardan birisi işte. zaman elverdikçe okuyorum, ama henüz dudak uçuklatan bir gerçekle sıcak temas kuramadım açıkçası.
-baba bak kitap aldım.
*kaç para verdin ona?
-25 tl
*o deyyusa para kazandır aferin.
-şey ama baba önemli iddialar falan &%+&%/....
çok değerli gazetecilerin, yazarların doğruluğu üzerinde yorum yapamıyorken, bazı sözlük yazarlarının, hatta açık söyleyim cemaat yapılanmasında yer alan yazarların çok terane şekilde bu kitabın gerçeği yansıtmadığını söyleyip durmaktadır. sıkıcı olmaya başladınız. bir şeye de kuşku ederek yaklaşın. bir kere de siz düşünün acaba gerçekten doğru mu? kendi akıl süzgecinizden geçirin. abilerinizin doğrularını burada tekdüze cümlelerle kurmayın.
(#9234429) "ben" daha bu kitap hakkında hiç yorum yapmadım. okumadım çünkü. bu kadar tartışıldığı, fikir çöplüğünün olduğu günlerde kitabı rafa kaldırdım uzun süredir başlamadım. kendi fikir ve bilgilerimle okumak, okurken değerlendirmek istiyorum. ancak tartışmalar bitmek bilmiyor. bu nedenle kitapla ilgili hiçbir haber ve köşe yazısı okumadan bu kitaba başlıyorum. **
bu durumun bir "atraksiyon" dan ibaret olmadığını doğrularcasına, suikast sonucu öldürülen Necip Hablemitoğlu'nun köstebek isimli kitabından bir alıntı;
Sizler, bu satırları okuduğunuzda,
Eminim ki, hakkımda bugüne kadar açılmış yüzmilyarlarca liralık manevi tazminat davalarına, yenileri eklenecektir.
Her zaman olduğu gibi kimi siyasiler devreye girerek Üniversite Rektörü'nü hakkımda yasal işlem yapmaya zorlayacaktır.
Tehditler ve hakaretler hız kesmeyecek, aileme de yönelecektir. Peşpeşe gıyabımda kesilen trafik cezaları gelecektir.
Gelen duyumlara göre, Emniyet ve M.i.T. bünyesinde, gerektiğinde aleyhimde kullanılmak üzere dezenformasyon çalışmaları kapsamında olumsuz bilgi notları ve olumsuz dosyalar hazırlanmıştır.
Telefonlarım bir şekilde dinlenmeye devam edecektir.
Büyük bir olasılıkla, hakkımda imzalı-imzasız suç duyurusu yapılacak;
T.B.M.M.'de aleyhimde soru önergeleri verilecek; bütün bunları dikkate alan savcılık evimde arama yaptıracak;
En azından "içişleri Bakanlığı'nı ya da Emniyet güçlerini tahkir ve tezyiften" veya hiç ilgisiz bir iftira ile hakkımda Ağır Ceza Mahkemesi'nde ya da DGM'de dava açılacaktır.
Halen, izmir, Ankara, Burhaniye, istanbul gibi merkezlerde yürüyen davalara, yurdun farklı yerlerinde açılacak yeni davalar da eklenince, Maddi-manevi darbenin yanısıra, mücadeleye zaman yetiştirememe gibi bir durum da ortaya çıkacaktır.
Sonuçta, belki de ödeyemediğim tazminat hükümlerinden dolayı evime haciz gelecektir.
Almanlardan fethullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk'ün manevi mirasçısı olarak evet değer, diyorum.
Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!..
Dr.Necip Hablemitoğlu
Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayata gözlerini kapadı. Köstebek isimli kitabı ölümünden sonra basılmıştır. Cinayet sonrasında Hablemitoğlu'nun elektronik postasına ve telefonuna gelen tehdit telefonları emniyet mensuplarınca incelenmek üzere alınmıştır. Ailesinin içişleri Bakanlığı aleyhine Ankara 5'inci idare Mahkemesi'nde açtığı dava neticesinde, içişleri Bakanlığı 40 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi. içişleri Bakanlığı, savunmasında Hablemitoğlu'nun cinayetini "adi bir cinayet vak'ası" olarak değerlendirdiğini bildirmişti. Ayrıca cinayetin üzerinden 7 sene geçmesine rağmen içişleri Bakanlığı hâlâ "hazırlık soruşturmasının" sürmekte olduğunu bildirmektedir.
Ölümü üzerine bir çok iddia ortaya atılmıştır. Bazı çevreler Hablemitoğlu'nun laiklik konusundaki hassasiyeti nedeniyle öldürüldüğünü savunmaktadır. Bir diğer teoriye göre Bergama ve Alman Vakıfları üzerine araştırmaları nedeniyle, Alman GSG 9 timleri tarafından öldürmüştür. Başka bir iddiaya göre ise uğradığı suikast Ergenekon ile ilişkilidir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Necip_Hablemito%C4%9Flu
fantastik kurgu dalındadır. postal sevdalıları o denli "hükümete karşı olan herşeyi destekleme" durumuna girmişlerdir ki kimin karşı olduğuna bakmayı unutmuşlardır.
"kitap gerçekmiş demek , kitap yüzünden tutuklandı" diyeni de var. ki ayrıca güldürmektedir.
arkadaş robert jordan es keza tutuklansaydı kitabını (zaman çarkı) gerçekmi yapıyordu bu olay? bumudur yani? alakaya çay demle... elde kapı gibi ses kayıtları var. devrimci karargah sevdalısı bu arkadaşı 3-5 fantastik kitap kurtaramaz.
satış rakamları da o denli deli dolu değildir. 800 bin ne lan? bu ülkede postala gönül koymuş milyonlar var. tüm chp ye satabilmesi lazımdı mesela?
yazarlarımızın bazılarının götlerinden "yusuf yusuf" diye seslerin çıkmasını sağlayan ve bunların entri şeklinde bize yansıtılmasına zemin hazırlayan efsane kitaptır. ve ayrıca kitapta ispatlı bir çok şeyi reddeden, her boku benim kadar iyi bildiği halde salağa yatan bazı yobaz yazarlarımız için;
(bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler)
40 yıldır aynı terane. insanları korkutmak ve korkulacak bir şey varmış gibi ayakta tutmaya yarayan yeni adıyla yürüyen eski bir propaganda. böyle cicili bicili ad koyarak eski yemekleri ısıtıp getirin.
turgut özal başa geldiğinde nerde cemaatçi varsa polis içine doldurdu. bazı yüksek rütbelileri ordudan uzaklaştırdı. islamcıları yerleştirdi dediler. (fethullah gülen hareketi de yeni anayasa kabul edildikten ve daha seçimler başlamadan başlamıştır.)
sonra ne olduysa erbakan gelince aynı şeyi dediler. tayyip geldi aynı şeyi dediler. şimdi tekrar diyorlar. ulan bu polis kadroları, taa özal zamanında islamcılarla, cemaatçilerle dolduydu. durmadan boşalıp bir daha mı doluyor. her inançlı insanı, her dini sohbete katılanı cemaatçi derseniz yanılırsınız. yanılmaya devam edin. siz cemaatçi deyince millet akıllanıyor. lan bu bana cemaatçi diyor deyip gardını alıyor.
birilerini fazlasıyla rahatsız etmiş olmalı. oysa kitabın yeterli kanıta dayandırılmadığını hayal ürünü olduğunu söylemediler mi günlerce. demek ki o kadar da hayal ürünü değilmiş içindekiler. gerçeklik payı yüksekmiş ki yazarını tutukladılar. akp iktidarı döneminde fettullah gülen cemaatine dil uzatmak cesaret istiyor. hemen hapse tıkıveriyorlar.
sallamasyon kitaplardan biri daha. özeti için;
"cemaat , feto " bu kelimekerden fazlası yok.
delil? canıımm şu güne kadar delile ihtiyaç mı duymuş bizim postalcılar...
devletin anlayış ve yönetim konusunda ne kadar güdük, yanlış, zavallı olduğunu, birince elden deneyimlerle aktaran kitap. kitabı okuduğumda hanefi avcı'nın samimiyetine inandım. her ne kadar benim "radikal sol" geçmişim ile onun terörle mücadele-istihbarat şube başkanlığı yaptığı dönemler kesişse de, bir dönem birbirimize karşı mücadele etmiş olsakta...
hanefi avcı, bolca özeleştiri yapmış kitabında. hem kendisi hem de devlet adına. mesela radikal sol örgütlerin militanlarına duyduğu saygıyı, onların kişisel çıkarları için değil idalleri uğruna verdiği mücadeleyi samimi bir şekilde aktarmış. devletin hatalı ve aptalca uygulamalarının, sol örgütlere daha fazla militan kazandırdığını örneklemiş. avcı, kendisinin de geçmişte bu yanlışlığın içinde bulunduğunu, bir zamanlar sahip olduğu düşüncelerin bugün hatalı olduğunu, mertçe itiraf etmiş. ben samimi olduğunu düşündüm.
yine yolsuzlukları, rüşvetin adeta resmileşmesini, iki yüzlülüğü ortaya koymuş "devlet" başlıklı ilk bölümde. içiniz burkularak okuyorsunuz, bir ülkenin içine nasıl sıçılıverdiğini. hem de devlet eliyle. göz göre göre...
sonra ikinci bölüm, yani cemaat...
kendisinin de muhafazakar bir düşünceye sahip olmasına rağmen, atamalarda, kadrolaşmalarda, sol-sağ-islamcı-falanca tarikat-filanca cemaat şeklinde sınıflandırmalara karşı durduğunu söylüyor. tavır alıyor. fakat kendisi de hedef oluyor.
cemaat bölümünde bazı çelişkiler var bence. mesela erzincan-ilhan cihaner davası konusunda. diyor ki avcı; "ilhan cihaner'in tarikatlarla ilgili çalışmalarında aşırıya gitmesi yanlıştı. bu tahkikatta polisi dışlayıp jandarma ile çalışması yanlıştı. bunun gibi ufak tefek hataları vardı ama cemaat tarafından linç edilmesi daha da yanlıştı." gibi..
sormak isterdim avcı'ya. kitabında anlattıkları doğru ise, yani emniyet ve devlet içinde yuvalanan ve cemaatten gelen emirleri gözü kapalı uygulayan bu f tipi örgüt gerçek ise, o halde cihaner'e kızmaya ne gerek var? cihaner en doğrusunu yapmış olmuyor mu böylece? cemaat devleti ele geçirirken, bir cumhuriyet savcısının ayağa kalkmasından daha onurlu bir davranış olabilir mi?
aslında dağınık bir yorum oldu benimki. daha derli toplu ve başlıklar altında uzun bir görüş yazacaktım ama hanefi avcı'nın az önce gözaltına alındığını duyunca hislerimi aceleyle yazıverdim. daha düzgün bir yazıyı sonra yazıcam.
dikkat çeken bir hususta, bu kadar gündem yaratan bir kitap hakkında, ulusözlükte sadece birkaç giri olması.
anlık da olsa dumur eden kitap. şöyle ki, kitabın 300 lü sayfalarının bi yerinde poz vermişim lan. böyle büyük bi olayı neden sadece 1 satırla geçtin yahu. insan daha detaylı anlatırdı. **